İyi geceler Sevgili Blog Dostlarım,
Bu saatte gözüme uyku girmeyince geçen hafta okuyup bitirdiğim kitabı paylaşayım dedim sizlerle...
KHALED HOSSEINI'nin son Kitabı "VE DAĞLAR YANKILANDI"
Daha önce yazarın "UÇURTMA AVCISI" ve "BİN MUHTEŞEM GÜNEŞ" adlı kitaplarını okumuş ve çok beğenmiştim. KİTAP OKUMAK İSTER MİSİN? ile yazışırken okumamı önermişlerdi, ardından istediğimi söyleyince sağ olsunlar beni kırmayıp gönderdiler.. Bu aralar Organizasyon sayesinde bir hayli kitap okudum. Kendilerine çok teşekkür ediyorum....
Gelelim Kitabımıza...
ARKA KAPAK
Gece vakti, çölü bir el arabasını çekerek geçen bir baba. Arabanın içinde annesiz iki çocuk; iki kardeş; biri kız, biri erkek. Küçük Peri için ağabeyi Abdullah, ağabeyden çok öte. On yaşındaki Abdullaha sorsanız Peri, her şey demek. Köylerinden Kâbile varmak için çıktıkları yolculuğun sonunda aileyi yürek parçalayıcı bir son bekliyor. Fakat aslında bu bir son değil... Kardeşlerin başlarına gelenler -yakın ya da uzak- ilişki kurdukları tüm insanların hayatlarında nesiller boyu yankılanacak...
Hayat farklı aileleri sevgi ve fedakârlık, ihanet ve sadakat gibi ortak duygularla sınarken, karakterlerin başlarına gelenler ve yaptıkları seçimler, kitabın her biri ayrı bir renk ve lezzet taşıyan katmanlarını oluşturuyor. Afganistanın küçük bir köyünde doğan ve okuru Kâbilden Parise, San Franciscodan Tinos adasına taşıyan bu öykü, her sayfada renklenip güçleniyor.
Ve Dağlar Yankılandı, bizi biz yapan değerler üzerine düşündüren, ustalıkla yazıldığını her bölümde yeniden kanıtlayan, büyüleyici bir roman. Uçurtma Avcısı ve Bin Muhteşem Güneş ile dünya çapında sevilen bir yazar olan Khaled Hosseininin yazarlığında bir dönüm noktası.
ÖZET
“Doğru ve yanlış kavramlarının ötesinde uzanan bir
toprak var. Seni orada bekleyeceğim.” Mevlana Celaleddin Rumi, 13. yüzyıl
Abdullah ve kız kardeşi Peri
1952 yılında Afganistan’daki Shadbagh’ın küçük bir köyünde babaları Sabır, üvey
anneleri Pervane bir kulübede birlikte yaşamaktadırlar. Dış dünya ile tek
bağlantıları köye patronunun arabasıyla
gelen üvey dayıları Nebi’dir.
1952’de 3 yaşında olan Peri’nin
annesi doğum esnasında ölmüştür. Bunun üzerine babaları Sabır uzunca bir süre
felç olan kız kardeşi Masume’ye de bakmış olan Pervane ile evlenmiştir. Pervane
ile Sabır’ın İkbal isminde bir de oğulları vardır. Bir önceki kış ağır kış
şartlarına dayanamayan ilk bebekleri ölmüştür.
Babaları Sabır ailesine
bakabilmek için sürekli iş aramakta, yoksulluk ve çetin kış şartlarıyla mücadele
etmektedir. Ancak köye gelen kış her yıl birkaç bebeği de beraberinde
götürmektedir.
Abdullah ile Peri arasındaki
ilişki ağabey-kardeşten daha ileridir. Abdullah kardeşinin her şeyidir. Ona çok
düşkündür. Kardeşinin koleksiyon yaptığı kuş tüylerinden birine bir
ayakkabısını verecek kadar…
Bir gece Sabır ve Peri Kabil
çölüne doğru yola çıkarlar. Baba her ne kadar engel olmaya çalışsa da Abdullah
da onlarla gelir. Baba onlara Kabil’de çalışan Pervane’nin kardeşi Nebi Dayının
yanlarında Şoför olarak çalıştığı zengin ailenin evlerine inşaat yapmaya
gideceklerini söyler. İki kardeş kendilerini bekleyenlerin farkında değildir.
Sabır’ın anlattığı Eyüp Baba
masalındaki gibi “Bazen bir eli kurtarmak için bir parmak kesilmelidir.”
Kesilen parmak “Peri”dir. Peri Wahdati ailesine evlatlık verilir.
Nebi, Süleyman Wahdati’nin
yanında 1947’den beri çalışmaktadır. Süleyman Wahdati 1949’da Nila ile
evlenmiştir. Ancak çocukları olmaz. Zaten pek de çift gibi de değildirler. Süleyman
yaptığı resimlerle vakit geçirirken Nila da şiirleriyle ilgilenir. Nebi ilk
görüşten itibaren Nila’ya aşık olur. Onun gözüne girmek için pek çok fedakârlık
yapar.
Nebi’nin Nila’yı mutlu etmek
için Sabır’ı Peri’yi evlatlık vermeye ikna eder. Bu ayrılıktan en çok etkilenen
elbette Abdullah’tır. Ancak baba Sabır da uzun süre yaşamaz ve vefat eder.
1955 baharında Süleyman
Wahdati felç geçirir. Hastanın bakımını Nebi üstlenir. Kocasına çok da bağlılık
duymayan Nila kızını da alıp kendisinin doğum yeri olan Fransa’ya gider. Giderken
Nebi’ye Süleyman’ın aslında Nebi’ye aşık olduğu sırrını açıklar.
Felç geçirmesinden, 2000
yılında ölene kadar Süleyman’ın bakımını Nebi üstlenir. Süleyman evini ve
arabasını Nebi’ye bırakır. 2000’li yıllarda Afganistan’a gelen bir doktora
evini açar Nebi. Ölürken Doktor Markos'a bıraktığı mektupla Süleyman'dan kalan evi Peri’ye bırakır.
Elbette hikayenin bir de
Fransa ayağı var…
Ancak dahası kitabımızda…
KİTAPTAN NOTLAR
Daha önce yazarın Uçurtma Avcısı ile Bin Muhteşem Güneş isimli
kitaplarını okumuştum. Çok geçmeden “Ve Dağlar Yankılandı”yı okudum. İlk belirtmem gereken, karakterler konu ve kurgu bakımından kitabın önceki kitapların gölgesinde
kaldığı.
Kitap kapağından başlayalım
öncelikle. Daha önceki romanlarda yüzü gösterilmeyen karakterler artık kadraja
yüzlerini dönmüşler. Arka kapağı okuduktan sonra iki çocuğun gözleri insanın
içini burkuyor. Kendi adıma kapağı çok beğendim.
“İyi şeylerin hiçbiri bedava
değildi. Sevgi bile. Her şeyin bedelini ödüyordun. Ve eğer yoksulsan, elindeki
tek nakit, kahır çekmekti.” (s. 24)
Romanın arka kapağı Peri ve
Abdullah’a ayrılmış. Ancak Peri’nin evlatlık verilmesinden sonraki dönemde
ailenin yaşantısına Nebi’nin mektubu dışında yer verilmemiş. Mesela Abdullah
nasıl alıştı? Nasıl Amerika’ya gidebildi? Ya da Nebi Dayı’dan kardeşi ile ilgili hiç
bilgi almaya çalışmadı mı? Bir sürü yanıtsız soru var romanda.
Ardından hikâyeye 1968’de
Afganistan’da doğan aileleriyle Amerika’ya gittikten sonra 2000’lerde Kabil’
evlerini kiralamak için dönen komşu kuzenler İdris ve Timur girmekte. Acaba Abdullah
ile bir bağlantı mı olacak derken İdris ve Timur’un hikâyesi neden anlatıldığı
asıl hikâyeye nasıl katkıda bulunduğu anlaşılamadan bitmekte. Sadece Abdullah’ın lokantayı açarken parayı Timur’dan aldığı
gibi bir ayrıntıya yer verilmekte ama bu kısım Timur ile Abdullah arasındaki ilişkiyi
tam olarak anlatmamakta. Afganistan’dan
kesit olması bakımından fena değil ama yine de gereksiz geldi bana. Ve okuyucuyu
asıl konudan gereksiz yere uzaklaştırmakta…
“Yaşamında bir amaç bul ve
ona göre yaşa derler. Ama bazen, ancak yaşayıp bitirdikten sonra yaşamının bir
amacı olduğunu fark edersin, bu da genellikle hiç aklında olmayan bir amaçtır.”
(s. 128)
Yine Abdullah ve Peri’nin evlerinin yerine Narko ev
yapan ailenin hikâyesi de havada kalmış. Her ne kadar İkbal’in öldüğü ima
edilse de geride kalanlara ne olduğu yanıtsız unsurlardan… İkbal'in oğlu Gholam'ın hikâyesinin sonunu da öğrenmeyi
isterdim. Abdullah ve Peri’yi düşünürsek Pervane’nin zamana direnmesi de ilginç
olmuş.
Yine Nebi’nin evini kullanan Plastik Cerrah Markos’un Tinos’daki
hikâyesi ile kitap Yunanistan’a taşınıyor. Hikâye Doktorun neden “Plastik
Cerrah” olduğunun yanıtı olmak dışında, yine gereksiz.
“güzellik gelişigüzel,
düşüncesizce dağıtılmış, hakkıyla kazanılmamış, muazzam bir armağandır.” (S.
330)
“Oysa zaman cazibe gibi.
Asla senin sandığın kadarına sahip değilsindir.” (s. 386)
Bahsettiğim hikayeler akıp giderken Peri’nin hayatına
geliyoruz uzun bir ardan sonra. Nila’nın intiharından sonraki kısımlar diğer
gereksiz bölümlerle dağılan konuyu yetiştirmek ister gibi fazla hızlı olmuş..
Peri evleniyor çocukları oluyor. Kariyeri, torunlarına kadar geliniyor ve Nebi’nin
ölümünden sonra Mektubunu teslim ettiği Doktor Markos sayesinde Peri’ye
ulaşılıyor. Ancak Peri Abdullah ile kavuştuğunda pek çok şey için çok geç
oluyor. Abdullah her ne kadar yaşıyor olsa da Peri’yi hatırlamıyor. Ve benim
kitabın başından bu yana beklediğim “Dağları Yankılandıracak”, Türk Filmi
tadındaki kavuşma sahnesi yaşanamadığı gibi oldukça da sönük geçiyor.
Geride bıraktığı soru işaretleri bakımından yarım kalmış
gibi bir duygu yaratan kitabımız elbette okunabilir ancak Uçurtma Avcısı’nın
tadını arayanların hayal kırıklığına uğrayacaklardır.
YEPYENİ KİTAPLARLA GÖRÜŞME ÜZERE....
kitap okumak benim için hem bilgilenme hem dinlenme hem hayal kurabilmek için çok önemlidir. Bu sene en azından her ay bir kitap okumaya kararlıyım. Paylaşım için teşekkürler...
YanıtlaSilBu kitabı da alıp okumalı.Bu yazarı çok seviyorum.Tanıtım için teşekkürler..
YanıtlaSilbu adama gerçekten bayılıyorum ya.
YanıtlaSilbütün kitapları güzel.
bunu okumadım kalanlarını okudum ama
bunu çoktan aldım ama zaman bulamıyorum :))
Yazarin iki kitabından sonra bunu büyük hevesle alip okunmaya koyuldum. Ama o kadar karakter o kadar hikaye var ki gerçekten kafa karistirici ve birçok seyi yarim birakmis.
YanıtlaSilUçurtma avcısını okumuştum çok güzel çok etkileyici bir kitaptı :)
YanıtlaSilhttps://beyazbegonvil.blogspot.com/
Madaline karekteri kim
YanıtlaSil“güzellik gelişigüzel, düşüncesizce dağıtılmış, hakkıyla kazanılmamış, muazzam bir armağandır.” (S. 330)
YanıtlaSil“Oysa zaman cazibe gibi. Asla senin sandığın kadarına sahip değilsindir.” (s. 386)
bu sözler kitaba renk katıyor bence. Kitabın okunmasını tavsiye ederim.