Merhabalar,
Tuba Akyol'un imzalı kitabı elime geçeli bir ay kadar oluyor. Tatile uygun bir kapakla bezeli kitabı tabi ki tatilde okudum ve altını çizdiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yeni
bir iş… O'nunla aynı evde yeni bir hayat… çocuk?
Banu'nun
yeni işinin bir iyi yanı, bir de kötü yanı var: Kötü yanı, sürekli bir yerlere
gitmek. İyi yanı, sürekli bir yerlere gitmek. Banu'yla birlikte Dubai'den
Diyarbakır'a, Moskova'dan Urfa'ya, Cape Town'dan Van'a gezeceksiniz.
Sevgiliyle aynı evde yaşamanın pek çok iyi, pek
çok kötü yanı var. Bir ilişkinin mutlu günlerini, o kadar da mutlu olmayan
günlerini, kavgaları, barışmaları, kahkahadan sessizliğe, özlemden
umursamazlığa, meraktan şüpheye her halini Banu'yla birlikte yaşayacaksınız:
-Aidatı yatırdın mı?
-Hı hı.
Konuşunca barışmış sayıldık. Çocuk sahibi
olmanın birçok iyi yanı ama bir zamanı var: Rüyamda artık ne gördüysem, sabah
panikle Deniz'i arıyorum.
-Deniz, korkunç! Çok korkunç! Ben galiba çocuk
istiyorum.
-Ve bu korkunç, çünkü..?
-Çünkü… Ya çocuğum olursa?
Mutlu sonlardan sonra ne olur?
Ayrılık sevginin değil, hayat karşısında artık
yan yana, omuz omuza, el ele durma arzusunun bitmesi demek. Sevgiyi bitiren,
nefrete dönüştüren, ayrıldıktan sonra ayrılamamak.
Milliyet
gazetesinin hafta sonu eklerinde uzun yıllar köşe yazarlığı yapan, şimdi
Psikeart dergisinde yazan ve Nar Kitap'ın yayın yönetmenliğini yürüten Tuba
Akyol'dan maydanozun, şişme botların ve kullanma kılavuzları için kullanma
kılavuzu yazılmasının faydaları, rüyalar ve oyunlar, gece hayatı ve sıkıntı,
tembellik ve tembel fikirler üzerine, her şey ve hiçbir şey hakkında, sonu
olmayan bir kitap.
(Tanıtım Bülteninden)
KİTAPTAN
ALTINI ÇİZDİKLERİM
YAZ
“Dünyanın
en iyi babası geçen yıl öldü.” ( s. 15)
“Vicdan,
insan ile âlem arasındaki mesafesizlikteymiş.” ( s. 20)
“Varoluşun
dinamiği, zıtlar arasında git- gel Konya altı saat
Tez,
antitez… Hayat da sentez.” ( s. 35)
“Yaz,
nihayet tembelliğin nihayet hak ettiği saygıyı gördüğü muhteşem mevsim.” ( s.
51)
“Tembellik
çalışmamak değil, boşa yorulmamak. ( s. 52)
SONBAHAR
“Yaz
bitti. Okullu çocuklar son arabalara doluşup yaşadıkları kentlere döndüler.
“Hava ısınırsa,” dediler giderken, “belki hafta sonu yine geliriz.”
Gelmeyecekler. Yaz bitti. Havalar ısınsa bile – eylül sonuna doğru yeniden
ısınır genellikle – yine de yaz bitti.
…
Yaz bitti. Geçti gitti. Çorapların saltanatı geri döndü.” ( s. 62)
“Hayaller
yumurta gibidir. Civciv çıksın, kuş çıksın diye çatlar; ama bir yandan da
yumurta çatlamıştı, hayal kırılmıştır ve gerçek hiçbir zaman hayal ile birebir
aynı değildir. Daha iyidir, daha kötüdür… İyi – kötü görece kavramlar. Ama
kesinlikle aynı değildir.
Her
hayal gerçekleştiğinde kırılır.
(hayat
: “Gerçek”leştiğinde kırılan hayal)” ( s. 69)
“Her
Cuma ve her Pazar şehirlerarası otobüslerde iki hayat arasında gidip gelerek
büyüyen çocuklar vardır. Camdan bakıp giden yolu ezber etmekten sıkılınca
“bulutları benzetmece” oyunu ile tek başına zaman tüketmeye çabalarlar.
Yalnız
seyahat eden küçük çocuklar uykuları gelse bile tekinsiz otobüslerde uykuya
geçemezler. Yan koltukta uyuyan yüze bir mazi uydurarak, şarkılardan fal tutup
şarkı sözlerini ezberleyerek, radyodan maç dinleyerek zaman geçirirler. …
…Ama
ne zaman demli bir çay kokusuyla uyansalar gözleri dolar. Çünkü onların
çocukluğu, hazırlanması gereken bavullar yüzünden yarım kalmış bir pazar
kahvaltısıdır. Otobüse yetişmek için daima bir filmin, bir dizinin, bir
şarkının, bir kitabın, bir konuşmanın, bir kahkahanın yarısında çıkmaları
gerekmiştir.
Çocukken
evinden sürgün edilen çocuklar kendilerini hiçbir kente, hiçbir yatağa ait
hissedemeyerek bölünürler. En çok nereyi özlediklerini bilmeden özlerler. Hep
biraz eksik oldukları, hep o eksiğin özlemini duydukları için yalnızdırlar.
Neden
“tam” olamadıklarını bir türlü anlamayacak kadar da çocukturlar, hırçındırlar,
kızgındırlar.
İki
hayatın kesişim kümesinde, ne tarafa gitse öbür taratan çekiştirilerek büyüyen
çocuklar öyle yalnızdırlar ki en çok yalnızlıktan korkarlar. Kimi büyüdüğünde
de bu korkuda takılı kalır; “yalnızlık yollarına pusu kurup onu bekliyor” sanır.
Kimi “tam”olarak sahip olunabilen tek şeyin yalnızlık olduğunu bildiği için,
“yalnızlık ömür boyu” diyerek onu sevmek zorunda kalır.
Ben
yatılı okudum.” ( s. 95-96)
KIŞ
“Merasim
gelecek için tasarlanmış mazi projesidir.
Ya
ileride hatırlanacak bir şey olmazsa paniğiyle kotarılmış üçüncü sınıf bir
müsameredir.” ( s. 112)
“Ayrılık
sevginin değil, hayat karşısında artık yan yana, omuz omuza, el ele durma
arzusunun bitmesi demek.
Sevgiyi
bitiren, nefrete dönüştüren, ayrıldıktan sonra ayrılamamak.” ( s. 127)
“Unutacağımı
söylüyorlar.
Anlamadıkları
şu: Bir gün bu acıyı unutacağını düşünmek acının kendisinden bile daha çok
acıtıyor.” ( s. 133)
İLKBAHAR
“Aşkı
seven sekse katlanır
Ya
da: Seksi seven aşka katlanır.” ( s. 140)
“Açlıktan
ölmemek için can sıkıntısından ölmeye yeterince hevesli görünmediğimiz için
açlıktan ölmek zorunda bırakıldığımız bu dünya batsın.” ( s. 163)
KİTAPTAN NOTLAR
Öncelikle imzalı kitap hediyesi için yazarımıza teşekkür ediyorum.
Gelelim içeriğe yazarın konuşur gibi yazması, kitabın ilk göz çarpan tarafı. Konuluşur gibi yazıldığı için de kitap hızla ilerlemekte. Bölüm başlarına konan mini başlıklar da içeriği desteklemiş bence.
Her bölüme yeni başlıklar konması birbirinden kopuk gibi gösterse de kitabı, kitap bütünlüğünü korumuş.
En çok yatılı okul ile ilgili kısmı beğendim.
YENİ KİTAPLARLA GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE..
Merak uyandırdı anlatımınızdan,teşekkürler aklımda bulunsun..
YanıtlaSil