MERHABALAR;
Nobel ödüllü Portekizli yazar; Distopik Edebiyatın en önemli temsilcilerinden; Jose Saramago'nun KÖRLÜK'ün ardından okuduğum ikinci kitabı GÖRMEK'i paylaşmak istiyorum sizlerle...
ARKA KAPAK
Körlük’ün adı bilinmeyen ülkenin adı
bilinmeyen kentindeyiz yine. Üstelik yaşanan trajedinin üzerinden çok da
geçmemiş, uyandırdığı dehşetin hatırası taze, mağdurları da hâlâ sağken yeni
bir felaket, daha doğrusu olağandışı bir hal geliyor kentin başına. Seçim
yapılıyor, sandıklar kuruluyor. Ancak beklenmedik bir şey oluyor ve oyların
büyük çoğunluğu boş çıkıyor. Hükümet bir komplo şüphesiyle derhal teyakkuza
geçerek bu beklenmedik durumu siyasal düzenin çarkları içinde öğütmeye
çalışıyor; sonuç alamayınca da çareyi sıkıyönetim ilan ederek kenti terk
etmekte buluyor. Fakat beklentinin aksine, düzenin yokluğunda düzensizlik baş
göstermeyince, onu çıkarmak da yine siyasal erke düşüyor.
Saramago, hiciv ile alegoriyi derin bir kavrayış
ve keskin bir görüyle harmanladığı, o muazzam dil cambazlığıyla devamlı
eşeleyerek zihnimizde karıncalanmadık yer bırakmadığı bu unutulmaz eserinde,
hamaset denen düşünce fukaralığının ve onun kovuklarında yuvalanan güç
saplantısının ipliğini pazara çıkarıyor. Fars hiç bu kadar trajik
anlatılmamıştı.
ÖZET
Körlük kitabında yer alan adı bilinmeyen ülkenin
başkentindeyiz. Beyaz körlük salgının üzerinden dört yıl geçmiş. Seçim sandıkları
ve seçim memurları hazırlanmış, seçmenlerin oy kullanmaya gelmesini
beklemekteler. Bardaktan boşalırcasına yağmur yağmaktadır. Öğleden sonra saat
dörtte yağmur kesilip, güneş açınca tüm seçmenler anlaşmışcasına sandık başına
yığılırlar.
Oy kullanma işlemi bittikten sonra; sandıklar açılıp,
oylar sayıldığında görevliler ilginç bir tablo ile karşılaşırlar. Oyların neredeyse
%70’i “boş oy” dur.
“Umarım
şeytan sizi işitmemiştir, sayın bakan, Şeytan öyle iyi işitir ki yüksek sesle
konuşmak gerekmez, O halde tanrı bizi affetsin, Zahmet etme, o doğuştan sağır.” (Sayfa 111)
“Kelleleri
düşünmeye fırsat vermeden kesmenin en iyi çözüm olduğu iktidarın değişmez
kuralıdır, sonra çok geç olabilir.” (Sayfa 118)
Hükumet tablo karşısında çaresizdir. Hükumet bu durumun
anarşist bir örgütün işi olduğunu düşünür. Demokrasiye olan
inancın sarsılması olarak değerlendirilen seçim bir hafta sonra
tekrarlandığında sonuç daha vahim bir noktaya ulaşır. İkinci seçimde
de %83 “boş oy” çıkar. Bu defa hükumet halkın olduğu her yere ajanlar koyar. Ajanlar “boş oy” salgınının suçlusu ya da
kaynağı ile ilgili bilgi toplayacaklardır. Ajanların topladıkları bilgiler,
yapılan soruşturmalar sonuç vermez. Hükumet “boş oy” salgınının kaynağına
inemez.
“…
öncelikle geçerli oylar gelir, sonra da boş oylar, sonra da geçersizler, son
olarak da çekimserler vardır, bu ikincil kategorilerden biri temel kategorinin
önüne geçerse demokrasi tehlike altında demektir, ...”(Sayfa 235 )
Hükumet çare olarak; “boş oy” kullanan lanetli şehri terk etmekte bulur. Polis, ordu ve
devlet idaresi şehri terk ederek şehri kaderine bırakırlar. Böylece şehirde
çıkacak kaos ile şehre verdikleri oyun bedeli ödetilecektir. Ancak işler hükumetin öngördüğü gibi olmaz. Devlet yöneticileri bir süre sonra
yanıldıklarını anlarlar. Şehirde suç işlenmediği gibi, polise orduya hatta
devlete de ihtiyaç yoktur. Çünkü başkent, devlet olmadan da kendi düzenini
kurabilmiştir.
“artık tek gözün iki gözden daha iyi gördüğünü
biliyorum, çünkü ona yardım edecek bir diğeri olmadığından, bütün işi yapmak
zorundadır, Belki de bu yüzden körler ülkesinde tek gözlüler kral olur…”(Sayfa 241)
“gözün görmediğini yürek hissetmez, bilmeyen kişi
görmeyen kişi gibidir,” (Sayfa 248)
Bu defa
devlete ihtiyacı olmayan şehre, devleti hatırlatmak, ihtiyaç hissettirmek için
yine devlet eliyle bir Metro İstasyonu’na bir bomba yerleştirilir. Şehirde halkın
nabzını tutmaya çalışan Belediye Başkanı da metronun yakınındadır. Olay mahalline
gelir. Küçük bir yara alır. Pek çok insan ölür en az otuz ya da kırk kişi yaralanır.
Yangın kontrol altına alınıp, yaralılar sevk edildikten
sonra, cesetleri taşıma işi yapılırken Belediye başkanı evine gelir. İçişleri Bakanını
ile telefon görüşmesi yapar onu bilgilendirir. Ancak Bakan tüm bilgilere
Belediye Başkanından önce sahiptir. Bakan patlamaya “boş oy” kullananların
sebep olduğunu söyler. Belediye Başkanı, Bakan’ı bombayı devlet eliyle
patlatmaktan suçlar, görevinden istifa eder.
“…Bombayı kimin
koyduğu hakkında bir fikriniz var mı, Bence yeterince açık, boş oy kullanan
dostlarınız doğrudan eyleme geçmeye karar verdiler, Sanmıyorum, Siz sansanız da
sanmasanız da hakikat bu, Bu mu yoksa olduğu ortaya çıkacak mı, Dilediğiniz gibi
anlayın, Sayın bakan, burada olan şey iğrenç bir cinayet, Sanırım haklısınız,
genellikle böyle adlandırabilir, Bombayı kim koydu, sayın bakan, Sizin kafanız
karışmış, size dinlemenizi tavsiye ederim, gündüz arayın beni, ama sabah ondan
önce kesinlikle aramayın, Bombayı kim koydu, sayın bakan, Ne ima ediyorsunuz,
Soru ima değildir, ikimizin aynı anda düşündüğü şeyi size söyleseydim ima
olurdu, Benim düşüncelerimle bir belediye başkanının düşünceleri arasında
örtüşen bir şey olamaz, Bu kez örtüşüyor, Dikkat edin, fazla ileri gidiyorsunuz,
Ben ileri gitmiyorum, zaten oradayım, Ne demek istiyorsunuz, Patlamadan
doğrudan sorumlu olan kişi ile konuştuğumu söylüyorum, Delirmişsiniz siz, Deli
olmayı tercih ederdim, …” (Sayfa 129)
Ardından kömürleşmiş cesetler enkazdan çıkarılırken
tüm gazeteler söz birliği etmişcesine patlamaya “boş oy” kullananların
düzenlediği saldırının sebep olduğunu yazar. Hükumet tarafından ölenlerin
ailelerine ve yaralılara yardım yapılır.
Otuz dört cenazeden yirmi yedisinin mezarlık yerine metro
istasyonunun bitimindeki çiçeklendirilmiş araziye toplu halde gömülmesine karar
verilir. Cenaze töreninin olacağı gün şehir sakinleri beyaz şerit taktıkları
kollarıyla; beyaz bayrak sessizce ciddiyet içinde yol aldılar ve cenazeleri
toprağa verdiler.
“Meçhul
askerlerin hak ettikleri onur, borç ve fırsatların iade edilmesi için hayatta
kullandıkları adlara ihtiyaç yoktur, …”(Sayfa 137)
Ölülerin hiç birine DNA testi yapılmaz. Çünkü ölülerin
her birini herkes kendi ölüsü sayar. Törenden sonra kalabalık dağılmaz. Devlet sarayı
istikametinde yol alırlar. Belediye başkanı da yürüyüş yapanlar arasındadır. İnsanlar
kapalı saraya sessizce baktıktan sonra dağıldılar. Bu gösteri boş oy
kullanmayan azınlığı korkutur. Şehri terk etmeye karar verirler tıpkı devletin
şehri gizlice terk etmesi gibi. Ancak bu kitlenin abluka altındaki şehirden
çıkmasına izin verilmez. Ya “boş oy vebası” salgınını yayarlarsa...
Kabine içinde de sorunlar çıkar, Adalet Bakanı istifa
eder. Ardından Kültür Bakanı da istifa eder.
Görevleri başbakan devralır. Kabine içinde dört yıl öncesi yaşanan “körlük”
salgınından bahsedilir. “Boş oy” kullanma durumu ile bu durumun bağlantılı
olduğu üzerinde durulur.
“Masum kimse
yoktur, herkes bir suçtan sanık olmasa da bir kabahatten suçludur, hiç şaşmaz
bu,” (Sayfa
229)
Başbakana gelen mektup üzerine körlük salgınında kör
olmayan tek kişi olan “Doktorun Karısı”nın “Boş Oy” kullanmayla bağlantılı
olduğunu iddia eden mektup alırlar. Mektup ilk kör olan adamdan gelmektedir.
Devamı Kitabımızda...
KİTAPTAN
NOTLAR
Gelelim kitaptan
iz bırakan ayrıntılara; aslında söylemek istediğim pek çok şey var bakalım ne
kadar ifade edebileceğim. Bazı kitaplar insanda çok duygu ve fikir uyandırsa da
ifade etmek zor olabiliyor.
“GÖRMEK”, “KÖRLÜK” ten sonra okuduğum ikinci
Jose Saramago kitabı. Kitap başlangıçta Körlük’ten bağımsız gibi görünse de
172. Sayfada ilk defa “körlük salgınından” bahsederek iki kitap birleştirilmiş
oluyor. İlk körün göndermiş olduğu mektup ile hem hükümetin sorumlusunu
bulamadığı suça bir suçlu bulunmuş oluyor hem de kitaplar birbirinin devamı
halini alıyor.
Kitap körlük kadar kaotik bir dünyayı anlatmıyor
esasında. Daha umutlu bir içerik karşılıyor okuru. Kitabın ilk 150 sayfalık
bölümü bolca siyasi konuşma içerdiği için oldukça yavaş ilerledi benim için ta
ki tanıdık kahramanlar sahneye çıkana kadar. Kahramanlar çıktıktan sonra kitabı
okumak ve tamamlamak daha kolay oldu. Körlük’ün sonunda karakterler ile ilgili
görmeye başladıktan sonra ne oldu sorusunun bir bölümü yanıtını bulmaya
başladı. Yedi kişilik gruptan Şaşı Çocuk sahneye çıkmadı maalesef. Bu durum
aklıma şu soruyu getirdi. İlk kitabın kapağında 7 karakter vardı. Görmek’te ise
oy kullanan 6 el var. Acaba şaşı çocuğa oy kullanacak yaşta olmadığı için mi
yer verilmedi?
Bir de kitap boyunca Doktorun karısının “körlük”
döneminde kendilerine kötülük yapan ya da kendi haline bırakan insanlarla karşılaşmasını
bekledim. Hatta kitap boyunca sahneye çıkan siyasetçilerden biri ile doktorun
karısının yolu kesişecek mi diye düşünmeden kendimi alamadım. Ama böyle bir yüzleşme
olmadı.
Kitabı okuduğumda yaşanan pek çok olay tanıdık
geldi bana. Sanırım yazarın amacı da bu; aslında bir şehir üzerinden evrensel
olayları ve durumları aktarmak. Gerçekten başarılı bir hiciv olmuş. Okurken keyif
aldığım siyaset içeren kitaplardan biri oldu benim için.
Merak ettiğim ayrıntılardan biri de şu; yazar
daha önce Körlük’ten aşina olduğumuz biçimde karakterlerine isim vermiyor. Ve onları
fiziksel görünümleri, konumları… vb. ile tanımlıyor. Yazar ile yeni tanıştığım
için çok iyi bilmiyorum ama acaba bu tanımlamalarda kullanılan özelliklerin seçiminde
yazar hangi noktalara önem veriyor. Bunlar her hangi bir olguyu ya da durumu
simgeliyorlar mı acaba?
Bir de Belediye Başkanı ve Komiser gibi
karakterler siyasetin kirli oyunları içerisinde umut veren karakterler olsalar
da sistemin çarkları tarafından kolayca sindiriliyorlar. Bu karakterlerin
azınlık olması da ayrıca dikkat çekici ve gerçeğe yakın elbette.
Yazarın nokta ve virgül dışında; noktalama
işareti kullanmaması, diyalogların paragraflar halinde yazılması yani yazarın
kendi şahsına münhasır tarzı okuma hızımı yavaşlatsa da; verilen mesaj ve
olayların örgü bakımından; “GÖRMEK” benim için daha etkileyici bir okuma oldu. Her
ne kadar Komiserin çabaları olsa da yazar kitabı çizdiği distopik dünyaya uygun
biçimde bitirmiş. Bu anlamda kurgusunu çok beğendiğim bir yazar ve kitap oldu.
Okumayı ve yazarla tanışmayı isteyen kitap
dostlarına şiddetle tavsiye ederim. Yazarın kalemi yorsa da; farklı bakış
açıları katıyor elbette.
Her ne kadar Saramago’nun birkaç kitabını daha
alsam da bir süre ara verdikten sonra okuyacağım.
YENİ KİTAPLARLA GÖRÜŞMEK
ÜZERE…
Saramago hep okumak isteyip bir türlü elim gitmeyenlerden... Neden böyle bilmiyorum ama mutlaka okuyacağım
YanıtlaSilşidetle tavsiye eerim. ben de uzun zamandır okumayı istiyorduma ancak yeni fırsat bulabildim.
SilÖncelikle dünkü yorumumdaki soru için sizden özür dilemeliyim. Uzun zamandır bloga girmediğim için, işten çıkmadan birkaç dakika önce aceleyle bloğunuza yorum bırakırken, aslında konuşmalarımızı "Körlük" de yapmamıza karşın, sonradan okuyup yorumladığınız "Görmek"i resmen karıştırdım ve yorumlar nereye gitti dedim. Sonradan aklım başıma geldi. Kusura bakmayın ve yaşlılığıma verin lütfen...
YanıtlaSilSaramago okumalarını sürdürmenizi diliyorum. Sayenizde daha çok insana ulaşacağını sanıyorum.
Sevgi ve en derin Saygılarımla. (Lütfen kabul edin)
estağfurullah.. zaman ayırıp uzun uzun yorum yazdığınız için teşekkürler..
SilKörlük'ü okuyup çok garipsemiştim ama Görmek'i çok iyi anlatmışsınız. Belki de Körlük, Görmek kitabının ön sözüydü. Acayip merak ettim kitabı
YanıtlaSilalırken birbbirinden bağımsız da okunabilir diye fikir beyan etmişti satıcı. bence biri olmadan diğer eksik kalır gibi geliyor bana. tavsiye ederim.
Silmerhaba. körlük romanını okuyalı çok oldu. Yazarın isim vermeyişinden bahsetmişsiniz. Evet. Burada yakalamaya çalıştığı şey liberalizme bir gönderme denebilir. Saramago kitaplarında insanların isimlerinden ve bireysel özelliklerinden çok düşüncelerine önem veriyor. Yanlış hatırlamıyorsam kendisi sosyalizme yakın.
YanıtlaSilYanıtlamayı ihmal ettiğim için kusuruma bakmayın... zaman ayırdığınız için teşekkürler...
SilHer döneme uygun zamansız bir kitap.. ❤ En sevdiğim yazarlardan kendisi...Kabil i de tavsiye ederim.
YanıtlaSilKabil'i tavsiye eden pek çok okura rastlıyorum. ben de çok merak ettim kitabı.
SilEn güzel aşk kitapları arayanlar için en güzel aşk romanları şeklinde bir liste hazırladım ve paylaştım. Tıklayın ve inceleyin >>> en güzel aşk kitapları
YanıtlaSilEn güzel aşk kitapları mı arıyorsunuz? Tıklayın: en güzel aşk kitapları
YanıtlaSil