MERHABALAR KİTAPLARIM OLMADAN ASLA TAKİPÇİLERİ
Geçtiğimiz ay sizlerle HAYVAN ÇİFTLİĞİ'ni paylaşmış, 1984'ü sonraya saklamıştım. 1984, Hayvan Çiftliği'nden sonra daha uzun sürede okuduğum, beni sarsan bir kitap oldu. Yazarın 1984'te yaşanacağını ön gördüğü Distopya'yı umarım hiç yaşamayız diyerek başlıyorum paylaşımıma...
ARKA
KAPAK
Parti’nin dünya görüşü, onu hiç
anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. (...) Her şeyi yutuyorlar
ve hiçbir zarar görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun
bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey
kalmıyordu.
George Orwell’in kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yazarın geleceğe
ilişkin bir kâbus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol
altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir
dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar
kurgulanmıştır. Geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgâhlanan oyunlar
düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır Bin Dokuz Yüz Seksen
Dört. Güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıttır; yalnızca yarına
değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır.
ÖZET
Romanımızda olaylar 1984 yılının 4 Nisan gününde İngiltere ile Kuzey ve Güney Amerika’yı kapsayan Okyanusya’nın
üçüncü en kalabalık eyaleti Havaşeridi Bir’in ana kenti Londra’da başlamaktadır.
Okyanusya totaliter rejime sahip, dini inancın yasaklandığı, bir asker- polis devletidir.
Otuz dokuz yaşındaki ufak tefek
kavruk, vasat zekâlı, küçük bir memur olan Winston Smith, asansörü bozuk, sıkça elektrik
kesintilerine maruz kalan, girişinde “BÜYÜK BİRADERİN GÖZÜ ÜZERİNDE” yazan
posterin asılı durduğu Zafer Konutları’ndaki evine gelir.
Evi yedinci kattadır. Evde “Büyük Birader”in insanların tüm yaşamlarını izlemesini
sağlayan “TELE-EKRAN” vardır. Ekran’ın kapatılması Parti tarafından
yasaklanmıştır. Bu yasak Düşünce Polisi tarafından da takip edilmektedir.
Winston Smith’in çalıştığı Gerçek
Bakanlığı, Piramit şeklinde üç yüz metre yüksekliğinde bir binadır. Üzerinde
partinin sloganı yazmaktadır.
“SAVAŞ
BARIŞTIR
ÖZGÜRLÜK
KÖLELİKTİR
CAHİLLİK
GÜÇTÜR.” (Sayfa 14)
Winston Smith, "Gerçek
Bakanlığı"nda çalışmaktadır. Görevi Times Gazetsi’nde ve
geçmişe ait haberleri Parti’nin isteğine uygun olarak değiştirmektir. Bunun dışında
savaşla ilgilenen Barış Bakanlığı, yasa ve düzeni sağlayan Sevgi Bakanlığı,
ekonomiden sorumlu Varlık Bakanlığı da vardır. Parti tarafından “Yeni Söylem”
adı verilen içerisinden Parti’nin isteğiyle; gereksiz sözcükler çıkarılan,
ifade özgürlüğünü ve çeşitliğini kısıtlayan bir dil oluşturulmakta halk bu dili
konuşmaya zorlanmaktadır.
Ama bir gün her şey değişir. Winston
çalıştığı bakanlıkta geçmişin Parti’nin isteğine uygun değiştirilmesinden yola
çıkarak sistemi kendince sorgulamaya başlar. Antika eşyalar satan Mr. Charrington’un eskici dükkânından, bir defter ve kalem alır. Bu defteri günlük yapar ve"Tele-Ekran"dan
görülmeyecek şekilde günlüğünü yazmaya başlar. Bu şekilde geçmişi kayıt altına
almak, Büyük Birader’in varlığını sorgulamak suçtur. Ve Winston artık bir
düşünce suçlusudur.
Winston gibi “Gerçek Bakanlığı”nda çalışan "Anti-Sex" adlı
örgütün üyesi ve aynı zamanda Gerçek Bakanlığının Kurgu kısmında çalışan Julia,
Winston’un avucuna gizlice "Seni Seviyorum" yazan bir
kâğıt sıkıştırır. Winston ve Julia kayıt cihazlarının olmadığı yerlerde
buluşurlar. Parti’nin kurallarına göre bu da suçtur. Çünkü evlilikler de Parti
tarafından seçilen eşle yapılır. Aşk yasaktır. Winston hali hazırda başka bir
kadınla da evlidir.
Winston’un eline O’Brien aracılığı ile Parti’ye karşı kurulan bir örgüte ait bir kitap geçer. O’Brien; sözü geçen Parti’nin yüksek kademesindeki küçük
çevreye mensup çirkin, yüksek ölçüde zeki bir üyedir. Emmanuel Goldstein
tarafından yazılan kitabı rahat okumak için Winston günlüğü aldığı
eskicinin üst katındaki odayı tutar. Odada Tele-Ekran yoktur. Bu odada Julia
ile buluşurlar hem ilişkilerini devam ettiririler hem de kitabı okurlar. Kitabı
okudukça devlet düzenini anlamaya başlarlar.
DEVAMI KİTABIMIZDA…
ALINTILAR
“Düşüncesuçu, ölümü
gerektirmez: Düşüncesuçunun KENDİSİ ölümdür.” (Sayfa 38)
“En kötü düşmanımız
sinir sistemimizdir.” (Sayfa 61)
“Bağlılık düşünmemek demektir, düşünmeye gerek duymamak
demektir. Bağlılık bilinçsizliktir.” (Sayfa 78)
“Bilinçleninceye
kadar asla başkaldırmayacaklar, ama başkaldırmadıkça da bilinçlenemezler.”
(Sayfa 81)
“NASIL”’ını anlıyorum:”NEDEN”’ini anlayamıyorum... (Sayfa
91)
“Bir zamanlar dünyanın güneşin çevresinde döndüğüne inanmak
nasıl delilik belirtisi olarak görüldüyse, şimdi de geçmişin
değiştirilemeyeceğine inanmak delilik belirtisi olarak kabul ediliyordu. Bu
inancı bir tek kendisi taşıyor olabilirdi ve eğer öyleyse, o zaman delinin
tekiydi. Ama deliliği pek dert etmiyordu, onu asıl ürküten yanılıyor
olabileceğiydi.” (Sayfa 91)
“Özgürlük, iki kere
iki dört eder diyebilmektir. Buna izin verilirse, arkası gelir.” (Sayfa 92)
İnsan, tarihi, kitaplardan öğrenemediği gibi mimariden de
öğrenemiyordu. Heykeller, yazıtlar, anıtlar, sokak adları... geçmişe ışık
tutabilecek her şey sistemli bir biçimde değiştirilmişti. (Sayfa 110)
“Uğrunda savaştığımız davalar, savaş alanında, işkence
odasında, batmakta olan bir gemide hep unutuluveriyordu, çünkü beden şişip
büyüyerek tüm evreni kaplıyordu; korkudan çarpılmadığınız ya da acı içinde
haykırmadığımız durumlarda bile yaşam her an açlığa, soğuğa, uykusuzluğa, mide
buruntusuna ya da diş ağrısına karşı verilen bir savaşımdı.” (Sayfa 114)
“Bir gün karanlığın olmadığı bir yerde buluşacağız"
demişti O'Brien... ...karanlığın olmadığı yer, düşlenen gelecekti; hiçbir zaman
göremeyeceğimiz, ama belli belirsiz de olsa paylaşabileceğimizi sezdiğimiz
gelecek.” (Sayfa 115)
“Hiyerarşik toplumun varlığı, uzun sürede, ancak yoksulluk
ve cehalete yaslanarak sürebilirdi.” (Sayfa 206)
“Yüzyıl ortalarında meydana gelen 'özel mülkiyetin ortadan
kaldırılması', gerçekte, mülkiyetin eskisinden çok daha az kişinin elinde
toplanması anlamına geliyordu.” (Sayfa 223)
“Savaşın amacı toprak
ele geçirmek ya da toprak yitirmeyi önlemek değil, toplum yapısının hiç
değişmeden sürmesini sağlamaktır.” (Sayfa 230)
“En iyi kitaplar insana zaten bildiklerini söyleyen
kitaplardır.” (Sayfa 231)
“Kimse devrimi
korumak için diktatörlük kurmaz; diktatörlük için devrim yapar.” (Sayfa 284)
“İnsan insana nasıl hükmeder, Winston?
Winston biraz düşünüp” acı çektirerek” dedi.” (Sayfa 302)
George Orwell’ın 1947-1948 yıllarında yazdığı 20. yüzyılın en etkileyici distopyalarından biri kabul edilen 1984’ü okudum. Hayvan Çiftliği kadar akıcı ve sürükleyici olmadı benim için.
Hayvan
Çiftliği’nde olaylar hayvanlar üzerinden anlatıldığından masal okumak gibiydi. Ancak
1984 kurgu ve konu olarak daha zorlayıcı, sarsıcı bir okuma oldu.
George Orwell,
“1984” romanını ‘’Avrupa’daki Son Adam’’ adıyla yayınlamak istese de yayıncının
müdahalesi ile “1984” adı ile yayınlanır. Hayvan Çiftliği’nde pek çok
siyasetçiyi hedef alan yazar acaba kitabın adını seçerken; kimi kast etmişti
diye merak ettim.
Yayıncının bu
müdahalesi bence yerinde olmuş. 1984 daha akılda kalıcı ve çarpıcı bir isim olmuş.
Eminim 1990’larda 2000’lerde uçan arabaların olacağını düşünen nesil için
kitabın yazıldığı yıllarda 1984 uzak ve belki de hayali bir dünyaydı kim
bilir.
1984 romanında
yeni ve özgürlüklerin olmadığı dünya yapısı, yeni bir sistem, kelimeleri
azaltılmış yeni bir dil vardır. Kitabın sonunda ek olarak yeni dünya düzenini
anlatan ayrıntılı bilgiler de verilmiş. Bu kısım, okuyucunun kitabın içeriğini
anlaması bakımından doğru bir yaklaşım olmuş.
Ayrıca; Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’de
sürekli tekrarlanan “Büyük Birader Seni İzliyor” uyarısının yeni bir kavram
olarak ortaya çıkmasını ve dile yerleşmesini sağladığını öğrenmiş oldum.
YENİ KİTAPLARLA GÖRÜŞMEK ÜZERE...
YENİ KİTAPLARLA GÖRÜŞMEK ÜZERE...
Bu sene okuma listem de mutlaka okuyacagim
YanıtlaSilKesinlikle tavsiye ederim. okuduğunuzda yapacağınız yorumu da merak ediyorum.
SilHerkesin mutlaka okuması gereken bir kitap. Toplu iletişim araçlarının ne kadar tehlikeli olabileceğini bu kitap sayesinde kanıksamıştım.
YanıtlaSilSöylediklerinize katılıyorum Abdullah bey. zaman zaman yaşadığımız tecrübeler bizi izlendiğimiz konusunda şühpeheye düşürüyor. uzak ve hayal ürünü sandığımız distopyaları yaşamak artık uzak gibi gelmiyor bana.
SilBen de bu seneki okuma listeme ekledim. Güzel tanıtım yazınız için çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilokuduktan sonra yapacağınız yorumu beklerim.. sevgiler..
SilBenim çok beğendiğim kitapların başında geliyor. Kitabını iki defa okudum. Filmini de izledim. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilBen de filmi merak ediyorum.Kitabı araştırırken görsellerine rastladım. izlemek isterim.sevgiler. :)
Silçok merak ettiğim birtürlü okuyamadığım bir kitap şimdi iyice merak ettim...
YanıtlaSilokuduğunuzda yapacağınız yorumu merak ediyorum. keyifli okumalar... :)
Silİki kitapta çok merak ettiklerimden. Bu sene inşallah okuyabilirim. Çok teşekkürler canım :)
YanıtlaSilİyi okumalar... Sevgiler... :)
SilKitap tanıtımlarının hakkını veriyorsunuz Emine Hanım, öylesine geçiştirme tanıtımlar yapmıyorsunuz, sizin tanıtımlarınızı okuyunca kitabı okumuş gibi oluyorum. 1984'ü de çok duyuyorum ve merak ediyordum aslında. Teşekkürler.
YanıtlaSilAra ara spolier vermekle suçlandığım da oluyor Fatih bey. Blogumu unuttuğumda hatırlamak için kendime arşiv olarak yazıyorum. Bu nedenle ayrıntıları seviyorum. güzel dileklerinize teşekkürler... Sevgiler... :)
SilCok begenmistim ben de, sarsici bir kitapti
YanıtlaSilMerhaba, sizin gibi kaliteli içerik üreten bir yazarı blog yazarlarının sosyal paylaşım ve buluşma noktasında görmek isteriz. Böylelikle içeriklerinizi diğer blog yazarlarına tanıtabilir ve diğer blog yazarlarıyla kolaylıkla iletişim kurabilirsiniz. Blogcular Club’da paylaşılan içerikler editör onayından geçtikten ve yazarın onayı alındıktan sonra dergimizde yayınlanacaktır. İyi çalışmalar. https://www.blogcular.club/welcome
YanıtlaSil