MERHABALAR,
Uzun zamandır pek çok yerde karşıma çıkan, ancak okumaya yeni fırsat bulduğum bir kitabı paylaşmak istiyorum sizlerle... Bloga bu yazıyı hazırlarken; Korkma İnsancık Korkma'ya blogda yer vermediğimi üzülerek fark ettim. Düşününce okuduğum ve yayınlamaya, yazmaya fırsat bulamadığım bir bu kadar daha kitap olduğunu düşününce kendimi kötü hissediyorum. Keşke daha fazla vaktim olsaydı diye de hayıflanıyorum. Gelelim kitabımıza...
ARKA KAPAK
'Romantika', Turgut Özakman'ın 'Korkma İnsancık
Korkma'dan sonra, ikinci romanı.
Yine şaşırtıcı bir aşkın öyküsü. Bir aşk
güzellemesi. 1960-1987 dönemine özgü çalkantılar. Sürprizler, oyunlar,
dönüşümlerle dolu, gizemli bir ilişkinin gizli tarihi. Kuşaklar arası
çatışmalar. Renkli, ilginç, şaşırtıcı karakterler. Kıvrak, akıcı, neşeli bir
dil, yalın bir üslup.
Çok açılı bir anlatım tekniği, usta işi bir
kurgu.
Konusu, kişileri, tekniği, kurgusu ile farklı
bir roman.
...
Aşk keyifli bir işemedir! Metabolizma
hastalığıdır! Afyondur! Köleliktir! Yanılsamadır!, Doğanın aldatmacasıdır! Aşk
havuzunda kazlar yüzer. Yaşasın seks!"
...
"Kendinden başkasını sevmeyen, bedenini
kutsayan, kafası yerine bilmemnesi ile düşünen birinin aşkı anlamasını,
övmesini beklemenin, bir kurbağadan arya söylemesini istemek kadar gülünç
olduğunu bilirim."
...
"Sevene yılan bile dokunmaz. Bu büyük ve
önemli sözü daha duymamış olabilirsin. Çünkü az önce uydurdum. Ama bir gün
kalbi olan herkesin, bu sözü benimseyeceğine inanıyorum."
...
"Olayları özel bir yöntemle not ettim.
Aklını çalıştırırsan kolayca çözebilirsin."
…
2 2m6728 1962 x6r86m56
…
"Her şey şu basit, çocukça, sefil
işaretlerin içindeydi ve çözemiyorduk. Hani kolaydı baba?"
...
"Bir gün 'aşk ihtilaldir' demiştiniz. Bu
sözün anlamını şimdi anlıyorum. Aşk gelince, gerçekten yeni bir dünya
kuruluyormuş. İçimde, varlığından haberli bile olmadığım yeni duygular
keşfediyorum. Eskiden göl balığıydım. Şimdi akıntıya karşı yüzen bir sazanım."
...
bin yıllık özlemle sarılmak istiyorum
rüyalarını bile kucaklamak için.
T3rq3twz6 m6.46. 8=,q2I=rI=
ÖZET
Bir sabah Şirin yalnız başına yaşadığı evinde
uzun uzun çalan telefon ile uyanır. Saat henüz sekiz bile değildir. Arayan uzun
zamandır babasının kitapevinde çalışan Asım Efendi’dir. Asım Efendi babasının
kalp krizi geçirdiğini annesinin Şirin’i çağırdığını söyler. Şirin babasına çok
düşkündür. Fakat her fırsatta kendini aristokrat sayıp, babasını küçümseyen
annesi ve annesinin kopyası ablası ile zorunda kalmadıkça görüşmez. Şirin çok
geçmeden soluğu hastanede alır. Babası yoğun bakımdadır. Şirin duruma çok
üzülür. Gazeteden izin alır ve ailesinin evinde kalır. Bu esnada babasının hem
çalışma hem de yatak odası olarak kullandığı odayı kullanır. Odada kaldığı
süreçte geçmişe yolculuk yapar.
Son derece sakin bir yapıya sahip olan Doğan Bey
geçmişte üniversitede doçenttir. Ancak 1960 hareketi esnasında görevden alınan
meslektaşlarına yapılan haksızlığa göz yummaz. İstifa eder. İstifa ettikten
sonra bir kırtasiye dükkanı açar. Şirin’in annesi kendileri gibi soylu bir
aileden gelmediği için eşini sürekli küçümser. Doçentlikten esnaflığa geçişinde
Doğan Bey’in daha çok üzerine gelirler. Annesi, ablası ve teyzesi babasına
cephe almıştır. Zaman zaman mesleğini özlese de gösteriş meraklısı, burnu
havada eşinin aşağılamalarına uğramamak inadıyla işine dört elle sarılır. Aile
içinde yalnız kalan içine kapanan Doğan Bey; uduna, rakısına sığınır.
Çok geçmeden Doğan Bey; işinde başarı kazanır.
Zaman zaman iş hayatında tökezlese de yeniden toparlanmayı başarır. İlk olarak
bir araba almış ve ardından da büyük, gösterişli bir kitapevi açmıştır. Her
tökezlemesinde sıkıntılı günler yaşasa da yeniden ayağa kalkacak enerjiyi
bulur. Şirin babasının bu durumuna ve annesine karşı aldı aldırmaz tavra
şaşırır.
Bu sırada evin asi kızı Şirin büyümüş,
üniversiteye başlamıştır. Sırf annesine inat belki de özgür olmak adına
annesinin “kirli kazak” adını taktığı bir genç ile evlenir. Ancak çok geçmeden
boşanır. Boşanınca da ailesinin evine dönmez, yalnız yaşamaya başlar.
1971 darbesinde Şirin'in babası ise gözaltına
alınır. Yayınevinde yayınladığı kitaplardan bazıları toplatılır. Yirmi gün
gözaltında kalır. Eve iyice süzülmüş ve hırpalanmış olarak döner. Şirin,
babasını mutlu olması için ara sıra arkadaşlarını çağırır, birkaç kadeh içki
içerler, sohbet eder ve bazen de ud çalıp eğlenirler. Çok geçmeden babası yine
toparlanır. Şirin annesi ve ablasının tavrına karşılık arkadaşı Sanem ile
babasının arasını yapmaya çalıştıysa da; Doğan Bey kibarca reddeder.
Şirin’in evinde baş başa içtikleri bir akşam
Şirin babasına annesinin ve ablasının tavrına nasıl katlandığını ve olaylara
nasıl kayıtsız kalabildiğini sorar. Babası, buna karşılık eski ve gizli aşkı
olan Arzu'dan üstü kapalı bir şekilde bahseder.
“Bak kızım yıllar önce, olağanüstü bir varlık
benimle ilişki kurdu. O günden beri, kısa aralar dışında her gün ses olarak
beliriyor. Zaman zaman da çeşitli kimlikler altında somutlaşıyor, bana güç ve
yaşama sevinci veriyor. Bütün olumsuzlukların izini silip süpüren, beni her yıkılışımda
dirilten işte bu mucize.”
Şirin babasının söylediklerine anlam veremez ve
babasının hayal dünyasının ürünü sanır. Doğan bey; bir gün o öldüğünde kızına
her şeyi öğreneceğini kütüphanesinde her şeyi not ettiği bir defteri olduğunu
söyler. Babası hastanedeyken Şirin babasının defterini bulur.
Ancak defter bir
şifreleme sistemi ile yazılmıştır. Şirin arkadaşları Sanem ve yaprak ile
defteri çözmeye çalışsalar da ilk başta çözemezler. Ancak Sanem’in yardımı ile
çözerler. Şirin defterde yazanları sadece Sanem ile paylaşmak ister. Şirin
adeta zamanda yolculuk yaparak babasının hayatını okumaya başlar. Büyülü bir
aşk çıkar karşısına…
“Aşk doğal afete benzer kızım”… “İstemekle
gerçekleşmez ki. Kendiliğinden gelir.” (Sayfa, 18)
“Biz hiç olmazsa
sevişmeyi biliyorduk, 70'liler savaşmayı, 80'liler bi tuhaf. Galiba ne
sevişmeyi biliyorlar, ne savaşmayı. Bakalım 90'lılar nasıl olacak?” (Sayfa, 63)
“Anlaşılan, bebeğin annenin kanını ve sütünü
merek büyümesi gibi, gelecek de ancak geçmişi yiyerek var oluyor.”(Sayfa, 104)
KİTAPTAN
NOTLAR
Kitap okuduğum Şu Çılgın Türkler ve Korkma İnsancık Korkma’dan sonra üçüncü Turgut Özakman Kitabı. Kitap 163 sayfadan oluşan bir çırpıda okunan
akıcı bir kitap oldu benim için. Konusu itibari ile her ne kadar Doğan Bey’in
geçmişte öğrencisi olan Arzu ile yasak aşkını anlatsa da yazarın naif anlatımı
ve kullandığı kelimeler itibari ile bu aşkı yadırgamak bir tarafa ikilinin
aşkına, sabrına hayran kalıyorsunuz. Bu güzel aşka Ankara güzel bir fon
oluşturmuş. Doğrusu mekanlara gidip görmeyi çok isterdim. Özellikle; Gül Bahçesi'ni.
Doğan bey’in aile içinde aşağılanması, hasta
olması ve Şirin’e bir defter bırakması bana Kürk Mantolu Madonna’daki Raif
Efendi karakterini hatırlattı. Raif Efendi de ölmeden önce bir defter bırakarak
Maria Pruder’i anlatmıştı. İki karakteri birbirine çok benzettim. Yazar da
esinlenmiş midir acaba?
Kitapta kullanılan şifreleme sistemi kurguya
güzel bir ayrıntı ve farklılık katmış. İleride kullanmak için sistemi not
etmeyi düşünüyorum.
Kitap içerisinden bahsi geçen tablolara kitabın
sonunda yer verilmesi kitap içerisindeki güzel ayrıntılardan. Kitabı elimden
bırakıp, tablolar ile ilgili araştırma yapmak benim adıma kitapta kopukluklara
neden olabilirdi. Yazar Korkma İnsancık Korkma’da da kitabın arkasına bir
sözlük oluşturup, bilgilendirme yapmıştı. Zannediyorum yazarın akademisyen
karakterinden gelen bir ayrıntıcılık söz konusu burada.
Kitapta beğendiğim diğer ayrıntı da yazarın
“Mutlu Son” ile bitirmesi oldu. Doğan Bey hasta olunca kitabın sonunda beklenen
bir son olur diye düşünmüştüm. Sonuç olarak kitabı çok beğendim ve tavsiye
ediyorum.
Kitapta beğenmediğim tek ayrıntı kitap kapağı
oldu. Daha önce Gustave Klimt’in tablosu kullanılan Korkma İnsancık Korkma’dan
sonra kapak bana basit ve vasat geldi. En kısa zamanda Korkma İnsancık
Korkma’yı tekrar okuyarak blogumda yer vereceğim.
Yorumumu kitapta yer alan şiirle bitirmek istiyorum...
Romantika’da aşk bazen şiire dökülüyor:
“dudakları daha kırmızıydı bugün
gözleri
daha büyüktü
bir
sunak kandili gibi yanıyordu yüzü
heyecandan
boynu
mercan
bir gerdanlığı süslüyordu
ne
güzelsin
diye
fısıldadım
hayran
hayran”
Kimi zaman ete kemiğe bürünüp tensel bir aşkın şiiri oluyor:
“göğüslerin iki bereketli
ve
çiçekli meyve
dimdik
ve kıvrak”
Kimi zaman da
kavuşmayı müjdeliyor:
“yaz ortasında
buluştuk
yeniden
içki
içtik
konuşa
konuşa
ve
nar
yedik
birbirimizin
avucundan”
Ben de çok çok çok sevmiştim. Şifreleme sistemini bende NOT etsem için bir yere diye düşündüm ama bana karşılık verecek birini bulamam diye vazgeçtim...Kitap Blogları görmek çok hoşuma gitmeye başladı benim, aynı kitabı farklı bir gözden incelemek çok hoş
YanıtlaSilböyle bir şifreleme yaparsam, ulaştırmak istediğim mesaj yerine ulaşmazsa korkusunu taşırdım herhalde. kitap bloglarının kendine has havasını ben de seviyorum. bazen kitapta kaçırdığım noktaları blogardan okuyunca geri dönüp tekrar okuyorum.
SilBir kaç ay önce okuduğum hoş bir roman.
YanıtlaSilNot: "Görmek" yorumlarına ne oldu?
körlük'ün yorum bölümüde. siz yazınca acaba görmedim mi ya da spam olarak mı kaydetim diye düşünüdüm.
Silçok sevmiştim ben de:D Özakman çok iyi yazıyordu :)
YanıtlaSilben de kalemini seviyorum yazarın.. :)
SilGünaydın.
YanıtlaSilRomantika kitabını çok ama çok sevdim. Kısa ve öz herşeyi anlatıyordu yazar.
Keşke okumayanlar olabilir diye siz de bu kadar detay vermeseydiniiz dedim yazınızı okuyunca.
Naçizane kendi düşüncem elbet bu benim. Çünkü neredeyse özeti oluyor kitabın ve okumadığımız takdirde bir çok detayı bilmiş oluyoruz.
merhabalar, yazarın sade anlatımını ben de çok seviyorum. aslında ayrıntılarla ilgili yorum daha önce de almıştım. okuyan için kitabın büyüsünü bozabilir. ancak kendime arşiv olması için ayrıntılı yazıyorum. unutmamak için. sevgiler..
SilMerhaba ben Deep ten geliyorum. İyi ki de gelmişim. Takipteyim. Sevgilerimle :))
YanıtlaSilmerhabalar, hoş gelniz, iyi ki geldiniz.. :)
SilBeğenmiştim ben de, yasak bir aşka başka açıdan bakmayı da sağlamıştı hem :))
YanıtlaSilsize kesinlikle katılıyorum. sevgiler..
Siltiyatrocu olduğunu biliyodum da romantik şeyler yazdığını senden duyuyuom. ah türkleri okudum tabii. aklımda olsun çok sevmişsin se ayrıcaaa :)
YanıtlaSilturgut özakman çok yönlü bir yazar. kalemini sevdiklerimden..
Silbu arada sayende pek çok blogla tanıştım son dönemlerde. blog hareketlerinin azaldığı, blogların terkedilmeye yüz tuttuğu günlerde kendi adıma mutlu oldum..
SilNe güzel tanitim olmus. Kitabi okumadim henüz 🙂
YanıtlaSilHer zamanki gibi çok güzel anlatmışsınız, Turgut Özakman’ın roman da yazdığını bilmiyordum, sayenizde öğrendim, roman oldukça dolu görünüyor, merak ettim, korkma insancık korkma ona da bakmak lazım, teşekkürler paylaşımınıza, sevgiler :)
YanıtlaSilİsmi de çok güzel olan bir kitabı hemen listeme ekledim, teşekkürler :)
YanıtlaSilÇok güzel bi tanıtım olmuş emeğinize sağlık :)
YanıtlaSilYazarın bu kitabını okumadım ama bu tanıtımdan sonra iyice merak ettim. Emeğinize sağlık:)
YanıtlaSilbaak son yazımda vardın kiii :)
YanıtlaSilheey son yazımı bir okusanaaa. kitap blogger direnişiii. şimdi ben de senin blogunu o listeye ekleyecektiim. hadi sen gidip ekleeee :)
YanıtlaSilGeliyorum hemen... :)
Sil