16 Mayıs 2019 Perşembe

AZİZ NESİN - YAŞAR NE YAŞAR NE YAŞAMAZ

MERHABALAR KİTAPLARIM OLMADAN ASLA BLOGU TAKİPÇİLERİM;


ARKA KAPAK

“Aziz Nesin Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz’ı önce radyo oyunu olarak yazdı. Kazandığı büyük başarı üstüne sahne oyunu haline getirdi. Israrlar üzerine senaryosunu yazdı; çoğu tiyatrocudan olduğu gibi, bu kez de filmciden telif hakkını alamadı. Bir haftalık gazetede çizgi romanı yayımlandı. Ardından televizyon senaryosunu yazdı. Okurların isteği, çevrenin baskısı artınca sonunda Yaşar Yaşamaz, şu an elinizde tuttuğunuz roman oldu.


Kitabın giriş yazısını kaleme alan Meral Çelen bu büyük ilgiyi Yaşar Yaşamaz’ın ağzından şöyle açıklıyor:
“...Ünümün bu kadar yaygınlaşmasına, beni bu kadar sevmenize ilk zamanlar akıl erdiremiyordum ama, şimdi biliyorum artık... Nasıl hepimizde biraz Don Kişot’luk varsa, demek biraz da Yaşar Yaşamaz’lık varmış... Başıma gelenler yabancınız olsaydı, sever miydiniz beni, arar mıydınız?”


ÖZET
Kitabımız Yaşar Yaşamaz’ın hapse düşmesi ile başlar. Yaşar Yaşamaz anlatıcı olduğundan koğuşta itibar gören, ancak hırsızlar koğuşu içerisinde hırsızlık yaptığından gönderilen mahkûmun yerine koğuşa gelir. Çünkü namuslu bir hırsız bir hırsızı soymaz.  

“Öyle deme arkadaş, bizden beterleri de var. Hani herif idama götürülürken biri, “ Üzülme arkadaş, beterin beteri var! “ demiş de, idama giden de “Ulan bundan beteri olur mu?” deyince öbürü, “Olur,” demiş, “ seni asmaya götürüyorlar yine, senden önce birini kazığa oturtmuşlardı. “ Beterin beteri vardır.” (Sayfa 29)

“Deliler de ölür ama hiç ölüler delirir mi?” (Sayfa 92)

Yaşar Yaşamaz’a neden hapse düştüğü sorulur; Yaşar Yaşamaz, 12 yaşından itibaren nüfus kâğıdı olmamasının sonucu yaşadığı olayları başlar anlatmaya.
Yaşar Yaşamaz devlet okuluna gitmek istemektedir. Okula kayıt olabilmek için o güne kadar çıkarılmamış olan nüfus kâğıdını çıkartmak için babası Reşit ile birlikte nüfus müdürlüğüne giderler. Kayıtlarda babasının kaydedilmiş olan doğum tarihi doğru olarak geçirilmiştir. Babası 1897’de doğmuş, 1911’de de Yaşar’ın annesi ile evlenmiştir. Bu kayıtlar kütükte doğrudur. Ancak Reşit oğlu Yaşar, kütüğe göre babasından bir yıl önce 1896’da doğmuş 1915’te Çanakkale’de şehit düşmüştür. 

“Okula gideceksem, yaşamıyorum. Askere alacaklarsa, yaşıyorum. Nüfuskağıdı istersem, yaşamıyorum. Vergi alacaklarsa, yaşıyorum. İş ararsam, yaşamıyorum. Ceza keseceklerse, yaşıyorum. Dava açarsam, yaşamıyorum. Tımarhaneye kapatacaklarsa, yaşıyorum. Evleneceksem, yaşamıyorum. Ama şimdi bir casusla içli dışlı olduğum duyulursa, yaşıyorsun der de asarlar.” (Sayfa 297)

Babası yanlışlığı düzeltmek istese de başarılı olamaz. Yaşar mecburen mahalle mektebine gider. Zamanı geldiğinde Yaşar, hem aile dostlarının kızı hem de beşik kertmesi Anşe ile evlenmek ister. Ancak Yaşar, askere gitmediği için kızı istemeye gidemezler. Sonunda askere gidemeyeceğini düşünen Yaşar ile Anşe nişanlanırken; askerlik şubesinden Yaşar’ı almaya gelirler. 


Yaşar yaşıyor sayılacağını düşünerek askere adeta koşarak gider. Çünkü askerlik yaparsa yaşadığı resmen kanıtlanacak ve Anşe’ye resmi nikâh kıyabilecektir. Ancak şanssızlık yine peşini bırakmaz Yaşar’ın. Devreleri terhis olup giderken Yaşar terhis olamamıştır. Fazladan askerlik yaparken komutanı ona bu durumu kayıtlarda Dersim’de 1935’te şehit düştüğünün yazdığını bu yüzden terhis edemediklerini söylemektedir. Neyseki sonraları komutanı onun eline askerliğini yaptığını bildiren bir belge verir.

“Normal insan, dengesiz insandır. Çünkü insan, ateş üstünde duran su dolu bir kazana benzer. Nasıl içindeki su kaynayınca kazanın kapağı atarsa, makinelerin buhar kazanlarına da artık buğu dışarı fışkırsın diye subap yapmışlardır. Buğunun artığı dışarı fışkırır delikten, kazandaki buğu da gerektiği kadar kalır, yani dengede durur. Yoksa kazan patlar. İnsan da böyle işte... Kızınca, duygulanınca, üzülünce, acılanınca, insan içinden bir şey boşaltacak ki, patlamasın da dengesi yerine gelsin. Ee nasıl içini fışkırtacak? Nasıl kazanın subabı varsa, insanın da bir tahtası eksik olacak ki, bundan dışarıya su koyversin... Bu yüzden işte, dengeli insan bir tahtası eksik insan demektir. O normal denilen tahtası eksik olamayanlar, günün birinde birden patlayıp bombok olur, bir daha da onarılmazlar.” (Sayfa 95)


Yaşar askerlik dönüşü, kasabaya dönünce babasının öldüğünü öğrenir, Anşe’nin babasından. Şimdi babasının mirasını almak için yine Yaşar’ı zorlu bir yol bekler. Babasının mirasını almak için onun borçlarını öder ödemeye ama, iş mirası almaya gelince yine yaşadığını kanıtlayamaz. Güçbela babasının oğlu olduğunu kanıtlayınca da; resmi evraktaki eksik bir numarayı almanın peşine düşer. Devlet dairesinde o odadan bu odaya, bu odadan bu odaya dolanır durur. En son maç izlemeye giden müdürü aramaya stadyuma giden Yaşar buradaki davranışlarından dolayı deli sanılıp, tımarhaneye kapatılır.  Bir müddet sonra doktorlar onun deli olmadığını anlasalar da onu taburcu edemezler. Onu orada hem hademe olarak bedavadan çalıştırırlar, hem de onun oradan taburcu olması için yaşadığının belgelenmesi gerekmektedir. Yaşar en sonunda bir doktorun da tavsiyesi üzerine hastaneden kaçar.
DEVAMI KİTABIMIZDA…


KİTAPTAN NOTLAR

“Yaşar Ne yaşar Ne Yaşamaz”, yerginin büyük ustası Aziz Nesin'in ,nüfus kağıdı olmadığı için başına olmadık işler gelen Yaşar Yaşamaz'ın hayatını anlatırken bürokrasiyi de bolca eleştirdiği, önce radyo tiyatrosu olarak yazılan ardından romana çevirdiği kitabıdır.
Yıllar önce Halit Akçatepe’nin başrolünü oynadığı 1975 yapımı filmi izlemiştim. Bazı sahneler aklımdaydı. Kitabı okuyunca pek çoğunu hatırladım sahnelerin. Zaten Aziz Nesin Türk Sinemasına yapıtlarıyla bolca malzeme sağlamıştır. Pek çok kişi hiç okumasa da; mutlaka onun yapıtlarını izlemiştir. Bu anlamda halka ulaşmış bir yazardır bence.

yaşar ne yaşar ne yaşamaz film ile ilgili görsel sonucu

“Bir insan pek çok şekilde ölür : Hukuki olarak ölür. Siyasi olarak ölür. Psikolojik olarak ölür.” (Sayfa 199)

Kitapta Yaşar Yaşamaz hapse girmesinin ardından mahkûm arkadaşlarına hayat hikâyesini anlatır. Devlet, Yaşar Yaşamaz'ın nüfus kayıtlarına göre bir ölü olduğunu düşünmektedir ama yine de askerlik görevini yerine getirir. Yaşar nüfus kâğıdı çıkaramaz ve olaylar hem güldürü hem de düşündürücü şekilde gelişir. Her bölümde bu kadar da olmaz derken; Yaşar’ın başına yine yeniden ilginç olaylar gelir. Ama bir türlü kimliğine kavuşamaz.


Dönemin Türkiye’sinin bürokratik düzeni çok komik ve dramatik bir şekilde ele alınmıştır kitapta. Her ne kadar günümüzde bir nebze azalsa da; günümüzde de bürokrasinin sebep olduğu sıkıntıların devam ettiğini söyleyebiliriz elbette. Bir örnek vermem gerekirse; Doğubayazıt’ta görev yaptığım esnada nüfus kâğıdı olmayan başarılı bir öğrencimiz vardı. Yönetmelik gereği okula geldi ama 5. Sınıfın sonunda herhangi bir belge veremedik. Orta okula devam etmesi için nüfus kağıdı ve 5. Sınıfı tamamladığına dair belgeleri olmalıydı. Muhtar, uğraştı durumu düzeltmeye ama çocuğun annesi de nüfusa kayıtlı olmadığı için çocuklar da nüfusa geçemedi. Sonrasında çocuklar traji-komik şekilde çözümlendi. Çocuklar, babalarının resmi nikâhlı ilk eşinin üzerine şahitlerin ifadeleri ile nüfusa geçirildi. Çocukların öz anneleri bugün ölmüş olsa; resmi olarak zaten hiç doğmamış olarak ayrılacak aramızdan. Bu olayı 2006 yılında yaşadım ben. Umarım bu olaylar artık kimsenin başına gelmez.


Kitabın dili akıcı, insan eline aldığında; bir anda 50-60 sayfayı okumuş buluyor kendini. Yazarın diyaloglardaki başarısı (tiyatro olarak yazılmasından kaynaklanıyor sanırım.), karakterleri şive ile konuşturması da keyifli okuma sağlıyor. Ara ara yazarın kelimeleri kendine has kullanımı da dikkat çekiyor. “epiy (epey)”, “tiren(tren)…v.b.

Sonuç itibari ile Cumhuriyetin yeni kurulduğu dönemleri anlamak bakımından da keyifli bir okuma oldu. Bu aralar uzun bir aradan sonra o döneme ait kitaplar ve yazarlar okuyorum. Bunun yanında aynı tarihlerde farklı ülkelerde farklı coğrafyalarda yaşayan ve üreten yazarların ve insanların hikayelerini okumak ve kıyaslamak da bana keyif veriyor. 

YENİ KİTAPLARLA GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE…
SEVGİLER…

19 yorum:

  1. Güzel kitap gerçekten,
    Okuyalı çok uzun zaman oldu aslında tekrar okumakta fayda var....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keyifli bir okuma oldu benim için de... Yoruma teşekkürler.. SEvgiler...

      Sil
  2. yıllar önce okumuştum da seyretmiştim de ....eskimeyenlerden ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okurken "Daha ne olabilir" derken, dahasının olması bazen yok artık dedirtse de keyifli bir okuma gerçekten...

      Sil
  3. çok methini duyduğum bir kitaptı, elinize sağlık yine harika bir anlatım, bu arada anlattığınız olay trajikomik gerçekten, 2006'da yaşanmış olmasına inanamıyorum..:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keyifli bir okuma şiddetle tavsiye ederim. Yaşadığım olayı kendim yaşamasam "yok artık" derdim. Ama maalesef daha da yaşanana pek çok olay var.

      Sil
  4. Bu kitabını okumadım ama Aziz Nesin'in mükemmel yazdığını biliyorum. Eminim bu kitapta güldürürken düşündürdüklerindendir. İğnelemelerine hastayım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle Hiciv sanatının ustası... Cumhuriyet döneminin en keyifli kalemi... sevgiler..

      Sil
  5. Toplumumuzdaki aksaklıkları anlatması adına çok güzel bir eserdi. Hatırlamak iyi oldu. Çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten keyifli ve güzel bir kitap... Yorumunuza teşekkürler.. Sevgiler..

      Sil
  6. Bu kitap listemde uzun zamandır. Çok merak ediyordum. Mutlaka okumam lazım yazından sonra. Teşekkürler canım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elinizde varsa beklemeden okuyun derim... keyifle akan bir kitap... :) sevgiler..

      Sil
  7. Nur içinde yatsın Aziz Nesin ne özel bir insandi 😊

    YanıtlaSil
  8. Okumadım, ancak çocukken okulda piyesini izlemiştim. Tabi o zaman tüm çocukluğumuzun masumiyeti ile yalnızca gülmüştük. Çok zaman geçmiş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsan bir eseri hayatının belli dönemlerinde okuduğu veya izlediğinde düşünceleri pek çok anlamda değişebiliyor. hele bir de empati yaparsa daha da farklı bakıyor olaylara... umarım artık kimsenin başına böyle olaylar gelmiyordur.

      Sil
  9. Okuduğumda çok keyif aldığım kitaplardan biriydi, şimdi bile gülümsetti. Teşekkürler..

    YanıtlaSil
  10. Üstadı görünce selam vermeden olmaz. Işıklar içinde uyusun Aziz Bey. Dilimize kazandırdıkları, aydınlattığı gençler sayesinde içinin rahat olduğunu düşünüyorum. Rahat uyusun üstad. Elinize, yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil

Yorum yazmak için zaman harcadığınız için Teşekkürler...

Blog sahibi olmayan ziyaretçiler Anonim'i işaretleyip, yorum bırakabilirler.

ARGO İÇEREN YORUMLAR YAYINLANMAZ.

Yorumunuz blog sahibininin onayından sonra görünecektir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...