MERHABALAR;
Sevgili Dostlar;
Bundan önceki yazımda çekiliş haberi paylaşmıştım, sizler de kayıtsız kalmamış, katılımlarınızla beni desteklemiştiniz, şimdiye kadar katılan tüm blog dostlarıma teşekkür ediyorum ve çekilişin 30 Ağustos'a kadar devam edeceğini hatırlatmak istiyorum. ÇEKİLİŞ İÇİN BURADAN..
Çekiliş ile vereceğim GÜLŞAH ELİKBANK'A ait, GÜNEBAKAN ÜÇLEMESİ'ni çekiliş bitmeden okuyup yorumlayacağımı bildirmiştim. Kısa sürede tamamladığım serinin ilk kitabını elimden geldiğince Spoiler vermeden paylaşıp, yorumlamaya çalışacağım...
Gelelim ilk kitabımıza...SİYAH NEFES
ARKA KAPAKLA BAŞLAYALIM...
ARKA KAPAK
On sekiz yaşındaki Nil’in yolu lanetlenmiş bir
kasabaya düşer. O bu kasabaya dışarıdan gelebilen tek kişidir. Nil orada aşkı
Kayra’yı bulacaktır. Uyku tozları serpen Fimes, kara kediye dönüşen Aneko,
yetenekleri kopyalayabilen Nilve Kayra kötülüğü altedebilmek için amansız bir
mücadele veriyor. Karşılarına habis bir Kader Bulutu ve diğer zorluklar
dikilmiş durumda.
Aşk için her şeyden vazgeçer miydin? Yoksa
sorumluluklar mı ağır basardı? Karşılıklı aşkın gözü kör olabilir mi? Nil’in sadık
koruyucusu Fimes kızın aşkına niye şaşar? Yüz elli yıllık laneti sonlandırmada
bu aşkın rolü olacak mıdır?
Laneti başlatan şey bir aşksa, diğer bir aşk çözüm
sunabilecek midir? Her aşık gerçekten bir savaşçı mıdır? Bu sorular Siyah Gül
ile Gelincik arasına gerilmiş incecik altın bir iplik. Nil ile Siyah Nefes’in
sırrını çözmek üzere Mavi Dağ’a doğru yolculuğa çıkarken aklımızdan geçenler
bunlar.
ÖZET
Her şey Nil’in on sekizinci yaş gününde annesinin
aldığı arabayla kaza geçirip bu garip kasabaya gelmesiyle başlar. Kasabanın ilk göze çarpan özelliği çok sessiz
olmasıdır. Görünürde de pek kimse yoktur.
Çok geçmeden Nil yaşlı bir kadınla karşılaşır.
Yaşlı kadın ona kasabadan çıkış yolunu tarif eder ve bu yolu karanlık çökmeden
tamamlamasını öğütler. Ancak Nil karanlık çökmeden kasabadan çıkmayı başaramaz.
Ve çok ilginç bir sahneye şahit olur. Kasabanın üzerinde bulunduğu toprak
parçasının büyük bir gürültü ile ayrıldığını görür ve çok korkar. Bu sahnenin
ardından Nil kendini bir yer yatağında bulur. Çevresindekiler onun hakkında konuşuyorlardır.
Nil Temen Kabilesi ile bu biçimde tanışır ve zaman içinde kasabanın lanetini de
öğrenmiş olur.
Lanetin hikâyesi şöyledir; Bundan yüz elli yıl önce
kasabada yaşayan iki kabile vardır; Temen’ler ve Süfenk’ler. Birbirinden
yaşayış ve inanış olarak farklı olan bu iki kabilenin tek ortak noktası aynı
nehrin suyunu içmeleridir. Bu nehir kasabayı ikiye ayıran Tusa Nehri’dir. Nehir
öyle büyüktür ki; nesiller boyu kabileleri suyuyla ve balıklarıyla bakmıştır. Tek
tanrıya tapan Temenler ile suya tapan Süfenk’lerin nehri kullanım günleri de
farklıdır. Çok geçmeden bu iki kabile arsında su yüzünden anlaşmazlık çıkmaya
başlar. Suya tapan Süfenk’ler tanrılarının Temen’lerin suyu kullanması
istemediklerini söyleyerek suyu kullandırmak istemezler. İşin aslı farklıdır.
Savaşçı ve avcı olan Süfenk’ler Temen’lerin yaşadığı verimli toprakları
istemeleridir. Bir de inanışları gereği hayvan eti yemeyen Temen’lerin sahip
olduğu büyük sürü Süfenk’ler için cazibe kaynağıdır.
Bu yüzden Temen’ler her gece köyün iki
delikanlısını sürünün başına nöbetçi koyarlardı. Bunun üzerine Süfenk’ler,
Temen’lerin kullanım günleri dışında nehrin başına nöbetçi koymaya başlarlar.
Tek fark Süfenk’lerin nehrin başına kabilenin en güzel kadınlarını koymalarıdır.
Ardından Süfenk’lerin lideri Supay kadın
nöbetçilerden Temen’lerin nöbetçilerini kendi taraflarına çekip öldürmelerini
ister. Supay’ın planı başta istediği gibi gitse de Süfenk’lerden Miranda;
Temen’lerden Sumara’ya âşık olur. Ve onu öldüremez. Ancak Süfenk’ler
nöbetçilerden birini öldürmelerine rağmen; Tanrıları kabul ettikleri nehri
kirlettiklerini söyleyerek Temen’lere savaş açarlar. Miranda’nın aşkını kendisi
de isteyen Supay, Sumara’yı öldürür. Bu acıya dayanamayan Miranda canına kıyar.
Bu olaydan sonra kasabanın üzerine lanet çöker.
Lanetin kasabayı ele geçirmesinden sonra kasabaya
dışarıdan girebilen tek kişi Nil’dir. Kabile üyeleri baştan şüpheyle yaklaşsa
da umutlarını Nil’e bağlarlar.
Dahası romanımızda.....
KİTAPTAN NOTLAR
Gülşah Elikbank’ın Günebakan Üçlemesi Fantastik Edebiyat
ürünü olması bakımından; ilk defa
okuduğum bir tür. Her ne kadar okuduğum bazı romanlarda fantastik unsurlar
aralara serpiştirilse de tamamen fantastik bir dünyanın ve fantastik
kahramanların yer aldığı okuduğum ilk roman. İlk olmasına rağmen okurken keyif aldığımı söylemeden geçemeyeceğim.
Serinin ilk kitabında Nil’in kasabaya gelişiyle başlayan
macerada bir taraftan karakterleri, bulunulan mekânı, olayları tanıtırken bir
taraftan da heyecan ve gerilim öğeleri işin içine hemen giriyor.
Sırası gelmişken değinmeden geçemeyeceğim romandaki hemen
hemen tüm karakterlere günlük hayatta kullanılmayan isimler verilirken örneğin;
Logis, Noran, Sofis, Fimes, Aneko… gibi, Nil ve Kayra günlük hayatta seçilen
isimler olmuş. Nil için bu durum dış dünyadan gelmesi bakımından normal görünse
de Kayra’nın ismi bence Süfenk topluluğu içinde sırıtmış. Keşke yazar Kayra’ya
farklı bir isim verseymiş.
İlk kitabın adı olan “Siyah Nefes” maalesef ikinci kitapta
açıklandığı için diğer kitabı okuyana kadar soru işareti olarak kalıyor.
SERİNİN İKİNCİ KİTABIYLA ÇOK YAKINDA GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE...
KEyifli okumalar , ben de merak ediyorum Gülşah Hanımın kitaplarını..
YanıtlaSil