31 Temmuz 2013 Çarşamba

GÜLŞAH ELİKBANK - GÜNEBAKAN ÜÇLEMESİ - SİYAH NEFES

MERHABALAR;

Sevgili Dostlar;

Bundan önceki yazımda çekiliş haberi paylaşmıştım, sizler de kayıtsız kalmamış, katılımlarınızla beni desteklemiştiniz, şimdiye kadar katılan tüm blog dostlarıma teşekkür ediyorum ve çekilişin 30 Ağustos'a kadar devam edeceğini hatırlatmak istiyorum. ÇEKİLİŞ İÇİN BURADAN..


Çekiliş ile vereceğim GÜLŞAH ELİKBANK'A ait, GÜNEBAKAN ÜÇLEMESİ'ni çekiliş bitmeden okuyup yorumlayacağımı bildirmiştim. Kısa sürede tamamladığım serinin ilk kitabını elimden geldiğince Spoiler vermeden paylaşıp, yorumlamaya çalışacağım...

Gelelim ilk kitabımıza...SİYAH NEFES

Gülşah Elikbank Profili resim

ARKA KAPAKLA BAŞLAYALIM...

ARKA KAPAK

On sekiz yaşındaki Nil’in yolu lanetlenmiş bir kasabaya düşer. O bu kasabaya dışarıdan gelebilen tek kişidir. Nil orada aşkı Kayra’yı bulacaktır. Uyku tozları serpen Fimes, kara kediye dönüşen Aneko, yetenekleri kopyalayabilen Nilve Kayra kötülüğü altedebilmek için amansız bir mücadele veriyor. Karşılarına habis bir Kader Bulutu ve diğer zorluklar dikilmiş durumda.

Aşk için her şeyden vazgeçer miydin? Yoksa sorumluluklar mı ağır basardı? Karşılıklı aşkın gözü kör olabilir mi? Nil’in sadık koruyucusu Fimes kızın aşkına niye şaşar? Yüz elli yıllık laneti sonlandırmada bu aşkın rolü olacak mıdır?

Laneti başlatan şey bir aşksa, diğer bir aşk çözüm sunabilecek midir? Her aşık gerçekten bir savaşçı mıdır? Bu sorular Siyah Gül ile Gelincik arasına gerilmiş incecik altın bir iplik. Nil ile Siyah Nefes’in sırrını çözmek üzere Mavi Dağ’a doğru yolculuğa çıkarken aklımızdan geçenler bunlar.



ÖZET
Her şey Nil’in on sekizinci yaş gününde annesinin aldığı arabayla kaza geçirip bu garip kasabaya gelmesiyle başlar.  Kasabanın ilk göze çarpan özelliği çok sessiz olmasıdır. Görünürde de pek kimse yoktur.

Çok geçmeden Nil yaşlı bir kadınla karşılaşır. Yaşlı kadın ona kasabadan çıkış yolunu tarif eder ve bu yolu karanlık çökmeden tamamlamasını öğütler. Ancak Nil karanlık çökmeden kasabadan çıkmayı başaramaz. Ve çok ilginç bir sahneye şahit olur. Kasabanın üzerinde bulunduğu toprak parçasının büyük bir gürültü ile ayrıldığını görür ve çok korkar. Bu sahnenin ardından Nil kendini bir yer yatağında bulur.  Çevresindekiler onun hakkında konuşuyorlardır. Nil Temen Kabilesi ile bu biçimde tanışır ve zaman içinde kasabanın lanetini de öğrenmiş olur.

Lanetin hikâyesi şöyledir; Bundan yüz elli yıl önce kasabada yaşayan iki kabile vardır; Temen’ler ve Süfenk’ler. Birbirinden yaşayış ve inanış olarak farklı olan bu iki kabilenin tek ortak noktası aynı nehrin suyunu içmeleridir. Bu nehir kasabayı ikiye ayıran Tusa Nehri’dir. Nehir öyle büyüktür ki; nesiller boyu kabileleri suyuyla ve balıklarıyla bakmıştır. Tek tanrıya tapan Temenler ile suya tapan Süfenk’lerin nehri kullanım günleri de farklıdır. Çok geçmeden bu iki kabile arsında su yüzünden anlaşmazlık çıkmaya başlar. Suya tapan Süfenk’ler tanrılarının Temen’lerin suyu kullanması istemediklerini söyleyerek suyu kullandırmak istemezler. İşin aslı farklıdır. Savaşçı ve avcı olan Süfenk’ler Temen’lerin yaşadığı verimli toprakları istemeleridir. Bir de inanışları gereği hayvan eti yemeyen Temen’lerin sahip olduğu büyük sürü Süfenk’ler için cazibe kaynağıdır.
Bu yüzden Temen’ler her gece köyün iki delikanlısını sürünün başına nöbetçi koyarlardı. Bunun üzerine Süfenk’ler, Temen’lerin kullanım günleri dışında nehrin başına nöbetçi koymaya başlarlar. Tek fark Süfenk’lerin nehrin başına kabilenin en güzel kadınlarını koymalarıdır.

Ardından Süfenk’lerin lideri Supay kadın nöbetçilerden Temen’lerin nöbetçilerini kendi taraflarına çekip öldürmelerini ister. Supay’ın planı başta istediği gibi gitse de Süfenk’lerden Miranda; Temen’lerden Sumara’ya âşık olur. Ve onu öldüremez. Ancak Süfenk’ler nöbetçilerden birini öldürmelerine rağmen; Tanrıları kabul ettikleri nehri kirlettiklerini söyleyerek Temen’lere savaş açarlar. Miranda’nın aşkını kendisi de isteyen Supay, Sumara’yı öldürür. Bu acıya dayanamayan Miranda canına kıyar. Bu olaydan sonra kasabanın üzerine lanet çöker.

Lanetin kasabayı ele geçirmesinden sonra kasabaya dışarıdan girebilen tek kişi Nil’dir. Kabile üyeleri baştan şüpheyle yaklaşsa da umutlarını Nil’e bağlarlar. 

Dahası romanımızda.....


KİTAPTAN NOTLAR

Gülşah Elikbank’ın Günebakan Üçlemesi Fantastik Edebiyat ürünü olması bakımından;  ilk defa okuduğum bir tür. Her ne kadar okuduğum bazı romanlarda fantastik unsurlar aralara serpiştirilse de tamamen fantastik bir dünyanın ve fantastik kahramanların yer aldığı okuduğum ilk roman. İlk olmasına rağmen okurken keyif aldığımı söylemeden geçemeyeceğim. 

Serinin ilk kitabında Nil’in kasabaya gelişiyle başlayan macerada bir taraftan karakterleri, bulunulan mekânı, olayları tanıtırken bir taraftan da heyecan ve gerilim öğeleri işin içine hemen giriyor.

Sırası gelmişken değinmeden geçemeyeceğim romandaki hemen hemen tüm karakterlere günlük hayatta kullanılmayan isimler verilirken örneğin; Logis, Noran, Sofis, Fimes, Aneko… gibi, Nil ve Kayra günlük hayatta seçilen isimler olmuş. Nil için bu durum dış dünyadan gelmesi bakımından normal görünse de Kayra’nın ismi bence Süfenk topluluğu içinde sırıtmış. Keşke yazar Kayra’ya farklı bir isim verseymiş.

İlk kitabın adı olan “Siyah Nefes” maalesef ikinci kitapta açıklandığı için diğer kitabı okuyana kadar soru işareti olarak kalıyor.

SERİNİN İKİNCİ KİTABIYLA ÇOK YAKINDA GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE...






1 yorum:

  1. KEyifli okumalar , ben de merak ediyorum Gülşah Hanımın kitaplarını..

    YanıtlaSil

Yorum yazmak için zaman harcadığınız için Teşekkürler...

Blog sahibi olmayan ziyaretçiler Anonim'i işaretleyip, yorum bırakabilirler.

ARGO İÇEREN YORUMLAR YAYINLANMAZ.

Yorumunuz blog sahibininin onayından sonra görünecektir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...