MERHABALAR;
En çok satanlar listesini çıktığı günden bu yana meşgul eden bir kitap ile karşınızdayım.. Grange'ın son kitabı "SİSLE GELEN YOLCU"
Ancak başlarken şunu söylemeliyim ki; Grange'ın Koloni ve Ölü Ruhlar Ormanı hariç tüm kitaplarını okumuş bir Grangesever olarak Sisle Gelen Yolcu'dan Kızıl Nehirler, Siyah Kan, Kurtlar İmparatorluğu, kadar keyif almadım maalesef.. Yazar bu defa psikolojik gerilim tipinde yazmış.. Romandaki cinayetler daha flu bir fon olmuş sadece...
"Ben gölgeyim.
Ben avım.
Ben katilim.
Ben hedefim.
Kurtulmak için tek çarem var: diğerinden kaçmak.
Peki ya diğeri de bensem?" Arka kapak'tan.. (Romanı çok güzel özetleyen sözler...)
"Zil sesi şuuruna kızgın bir iğne gibi saplandı.
Rüyasında güneşte parlayan bir duvar görüyordu. Beyaz duvar boyunca gölgesini takip ederek yürüyordu. Duvarın ne başlangıcı ne de sonu vardı. Duvar evrendi. Pürüzsüz, göz kamaştırıcı, kayıtsız…
Yeniden zil sesi.
Gözlerini açtı. Yanı başındaki kuvars çalar saatin ışıklı rakamlarını gördü. 04.02. Dirseğinin üzerinde doğruldu. El yordamıyla ahizeyi aradı. Eli boşlukta dolaştı. Dinlenme odasında olduğunu hatırladı. Önlüğünün ceplerini yokladı, cep telefonunu buldu. Ekrana baktı. Numarayı tanımıyordu. Açtı, ancak cevap vermedi.
Karanlık odaya bir ses yayıldı:
- Doktor Freire?
Cevap vermedi.
- Siz Doktor Mathias Freire misiniz, nöbetçi psikiyatr?
Ses çok uzaktan gelir gibiydi. Hâlâ rüyada olmalıydı. Duvar, beyaz ışık, gölge…"
Mathias Freire Fransa Bordeaux’da bir poliklinikte çalışan psikiyatr’dır. Gece nöbeti esnasında garda tutuklanan bir adam bulunur ve sisli gecede getirilir, adamın elinde bir İngiliz anahtarı, telefon rehberi ve kan lekeleri bulunmaktadır. Kovboy şapkalı bu garip adamın ne yaşadığına dair hiçbir fikri bulunmamaktadır.
Aynı gece polis merkezine garda bir ceset bulunduğuna dair ihbar gelir, cesedin kafasının yerinde ise koparılmış boğa kafası bulunmaktadır. Cesedin içine bırakıldığı çukurun içinde parmak izine rastlanır ancak parmak izi hafızasını kaybetmiş adama ait değildir.
Cinayeti araştırma görevini Anaïs Chatelet üstlenir. Anaïs hırslı bir kadın polistir. Hafızasını kaybetmiş adamla ilgili bilgi almak sık sık Mathias ile buluşurlar ve yakınlaşırlar. Bu esnada adam adını ve hayatına dair birkaç şeyi hızlı bir biçimde hatırlar. Adamın adı Patrick Bonfils ’dir. Ancak Mathias adamla ilgili yaptığı araştırmalarda nüfus kaydına rastlamaz.
Hastanede çalışan bir hemşirenin adamı tanıması üzerine adamın birlikte yaşadığı sevgilisine ulaşılır. Mathias adamın “BAVULSUZ YOLCU” diye adlandırılan “psişik bir kaçış” yaşadığını fark eder. Bu durumu ani bir şok ya da üzüntü tetikleyebilmektedir.
Patrick Bonfils adamın gerçek adı değildir. Kendi ile ilgili uydurduğu bilgiler tamamen kurgudur. Patrick Bonfils aslında bu durumun pek de farkında değildir. Mathias Freire, Patrick Bonfils ’i hatırladıklarının da yardımıyla hastaneden çıkarır. Onu ziyarete gittiği bir gün siyah giyen profesyonellerce saldırıya uğrarlar. Patrick Bonfils ve sevgilisi ölürken Mathias Freire zorlukla kurtulur.
Polisler boğa cesedinin manasını araştırırken bunun tarihte Yunan mitolojisinde geçen bir efsaneye dayandığını fark ederler.(Minos Miti) Aynı zamanda cesedin yanında bulunan parmak izleri de psikiyatr Mathias Freire’ye aittir.
Mathias Freire ; Patrick Bonfils gibi kendisinin de daha önceki yaşantısına dair hiçbir şey hatırlamadığını fark eder ve hem geçmişini hem de katil olup olmadığını araştırmak için geriye doğru yolculuğa başlar. Peşinde onu yakalamak isteyen Anaïs Chatelet ve öldürmek isteyen silahlı profesyoneller vardır.
Kovalamaca Fransa’nın çeşitli şehirlerinde tüm hızıyla devam eder. Mathias Freire; Victor Janusz ismiyle ve evsiz olarak yaşadığı Marsilya’ya kendini bulmaya gider. Burada kıyafetlerini emanet dolabına bırakıp; eski kıyafetler girerek sokaklara evsizlerin arasına karışır. Amacı kendini tanıyan kişiler olup olmadığını anlamaktır. Burada kendini tanıyan birkaç kişi ile birlikte zaman geçirip kendi geçmişine ulaşmaya çalışır.
Olympos katili adıyla aranan, İkaros cinayetini işleyen kişi olarak arandığını öğrenir. Cinayet mahallinde bir başka evsiz tarafından görülmüştür. Sürekli “Matruşka” diye sayıklamaktadır. Burada da silahlı profesyoneller tarafından saldırıya uğrar. Polis de araştırmalara devam etmektedir. Anaïs Chatelet bonfils’i öldüren adamların kullandığı aracın insanlar üzerinde de deneyler yapan Metis adlı şirkete ait olduğu bilgisine ulaşır. Şirket çok nüfuzlu ve etkindir.
Anaïs Chatelet ve polisler peşine düşmüşken kendisine Narcisse diye seslenen delilerin arasına karışarak onları atlatmayı başarır. Artık deli ressam Narcisse’tir. Akli dengesi bozulmuş insanların sanatla iyileştirilmeye çalışıldığı bir kliniktedir artık. Son derece başarılı bir ressam olduğunu ve kendini farklı biçimlerde resmettiği oto portrelerinin sergilendikleri galeride satıldığını öğrenir.
Yaptığı resimlerinin aynı zamanda birer “pişmanlık” olduğunu öğrenir. (pişmanlık sanatçının üzerinde pek çok değişiklik yaptığı resimdir, bu tarz resimler x-ray cihazıyla görüntülendiğinde alttaki çizim görülebilir.) Bunun üzerine resimlerinin satıldığı adreslere tek tek uğrayarak resimlerine ulaşmaya çalışır. Bu resimlerden ulaştıklarının filmini çektirdiğinde; alttaki resmin cinayetleri gösterdiğini fark eder. Cinayet sahnelerinde kendisi de vardır.
Saldırıya uğrayıp, saldırganların elinden kurtulduğunda hastanede polisler tarafından gözetim altına alınır. Hastanede çekilen röntgenlerde burnuna yakın bir bölgede oval bir implant olduğunu öğrenir. Polislerden kaçıp kurtulduğunda kaldığı otel odasında bu nesneyi burnunu lavaboya vurup, burnunu kırarak; çıkarır.
Narcisse iken resimlerini yaparken kullandığı rafine ketenyağının tedarikçisi sayesinde Narcisse’den önceki kişiliğine geri döner; Nono(Arnoud). Nono’nun kaldığı Paris’teki stüdyo dairenin adresine ulaşır ve orada kalmaya başlar.
Orada kaldığı esnada ziyaretçileri vardır. Ziyaretçileri sayesinde sahte evrak düzenleyen bir çeteyle çalıştığını öğrenir. Bu durum Mathias Freire’nin doktorluk yaparken; kullandığı diploma ve sertifikaları nasıl elde ettiğini de açıklamaktadır. Ama tıp bilgisinin kaynağı muallâktır. …
Romanımızın 5. kaçış karakteri François Kubiela... Ancak François Kubiela'nın kim olduğunu, cinayetlerin nasıl işlendiğini, Mathias Freire'nin burnundaki implantın ne işe yaradığını, Matruşka'nın romanda ne anlama geldiğini öğrenmek için romanı okumak gerekiyor elbette.
KİTAPTAN NOTLAR:
Kitap Grange’n önceki bazı kitaplarında yaptığı gibi iki ana karakter üzerinden devam etmektedir. Bir yandan Mathias Freire kendi kimliğini ararken; diğer yandan ise Anaïs Chatelet adlı genç polis amiri de onu takip etmektedir. Anaïs garda bulunan hafızasını kaybetmiş adam kendisine getirildiğinde, davayı çözümlerse hızlı terfi edeceğini düşündüğünden son derece isteklidir. Ancak işler istediği gitmez.. Karakterimizin babası da son derece renkli ?!... Jean-Claude Chatelet ünlü şarap üreticisidir ve aynı zamanda Şili’de bulunan işkencecilerden biridir. Metis ile de ilişkisi vardır. Bu nedenle Anaïs Chatelet babasının olaylarla ilgisini öğrendiğinden beri onunla görüşmemektedir. Zengin babanın polis memuru kızı...Anaïs'in içinde bulunduğu psikolojik durumu açıklamak adına babasıyla ilgili bölümler yerinde olmuş.
Romanın başlarında Patrick Bonfils'in kaldığı hastanedeki bir hemşire tarafından tanınması biraz zorlama olmuş.. Yazar Bonfils'in daha önceki yaşantısına ulaşırken daha çarpıcı bir yol izleyebilirdi. Kendisinin de "Bavulsuz yolcu" olduğunu anlaması biraz sıradan olmuş.. Odanın ortasındaki bol koliler ne zamandır oradaydı acaba? Ama karakterler arası geçişler güzel yapılmış, bağlantılar sırıtmamış...
Başkahramanız Mathias'ın implantı çıkarma sahnesi son derece çarpıcı olmuş.. Bonfils'in burnunu öldükten sonra kesilmiş olmasının nedeni burada az da olsa açığa çıkıyor. Tabi implantın işlevini öğrenmeniz için daha fazla sayfa okumalısınız...
Yazar ikizlere olan ilgisinden midir bu kitapta da ikizlerle ilgili bilgi ve görüşlere yer vermiş.. Yine yazarın yinelediği bir husus da Fransızlar dışındaki etnik kökenleri tamamen olmasa da aşağılaması. Türklere bir çok kitabında yaptığı göndermeler bu kitabında yok ama bu defa da Araplara, Arap kökenli bir hayat kadını ile gönderme yapmış...
Bir çok kitabının aksine polis karakterinin kadın olması farklılık olmuş ve polis tam olarak belirtilmese de romanın sonuna kadar yaşamayı başarmış..
Yazımın başında da söylediğim gibi Grange'ın bu romanı daha çok Psikolojik- Gerilim olmuş. Cinayetler flu bir fon oluşturmuş.
Yazarın roman boyunca açıklama yapmak ve daha çok bilgi vermek adına yazdığı bazı bölümler sıkıcı olmuş maalesef... Bazı bilgilere okuyucunun kendisinin ulaşması daha çekici geliyor bana... Ama yazarın yazım aşamasındaki araştırmalarını da yabana atmamak lazım elbette...
Son Olarak; Yazarın daha eski kitaplarında Leyleklerin Uçuşu, Siyah Kan, Kızıl Nehirler, Kurtlar İmparatorluğu, Şeytan Yemini gibi benimsediği tarzın biraz dışında olsa da Psikolojik - Gerilim severler için okunabilir bir kitap diye düşünüyorum ve tavsiye ediyorum...
Bende bu kitabı ilk çıktığından beridir istiyordum . Bu yorumdan sonra kararım değişmiş olabilir .
YanıtlaSilBu arada blogumda kitap takası yapıyorum. Katılmak istersen :
http://kitapsayfalarii.blogspot.com/2012/08/kitap-takas-yapmak-isteyen-kitap.html
Tüm kitabı anlatmışsın neredeyse:)) Ben de bu kitapla ilgili paylşımda bulunmuştum ama tüm grange kitaplarını okuyan ve Koloniyi bir numaraya koyan bir hayranı olarak ben bu kitabı artık birinci sıraya koydum. Ölü ruhlar ormanı yazarın en sevmediğim, en basit kitabı. Sonu kolay tahmin edilen kitapları sevmiyorum sanırım. Ama insanı zorlayan, kafasını çalıştıran ve düşünmeye zorlayan kitaplara bayılıyorum. Bu da öyle bir kitaptı benim için. Sevgiler:)
YanıtlaSilBir Grangé sever görmek güzel :)
YanıtlaSilBen de çok beğenirim.Sizinle aynı fikirdeyim bu roman bir Siyah Kan bir Leyleklerin Uçuşu'ndan uzak ..
ama kurgu sağlam ve tam bir psikolojik gerilim olmuş.Tanıtımınız da çok güzel bu arada , elinize sağlık.
hikayeyi okumadım belki kitabı okurum diye ama çok merak uyandırmıştı bu kitap sanırım abartıldığı kadar yok. ben kızıl nehirler ve leyleklerin uçuşu nu okudum. şimdi ölü ruhlar ormanı nda sıra ama o da pek sevilmemiş sanırım. tşkler tanıtım için
YanıtlaSilTam bir Grange hastasıyım.Bunu da bir an önce okumalıyım.Teşekkürler tanıtım için..
YanıtlaSil"Grange'ın Koloni ve Ölü Ruhlar Ormanı hariç tüm kitaplarını okumuş bir Grangesever" tanımı kelimesi kelimesine bana da uyuyor :)
YanıtlaSilYolcu'yu çok merak ediyordum ama aynı tadı bulamamanız beni düşündürdü :(
Gerçi kitabı anlattığınız kısmı Narcisse bölümüne kadar okudum (gerisini heyecanını kaçırmayayım diye okumadım) etkilendim diyebilirim.
fikrinizi değiştirmiş olmak istemezdim sevgii kitap ayracı...isterseniz okuyarak karar verin... sonuç itibariyle bu benim kişisel fikrim... belki daha önceki kitaplarıyla kıyasladığım için yeterince beğenmedim.... kurgusu ve konusu son derece etkileyici diğer kitapları gibi...takas için uğrayacağım...
YanıtlaSilkitap psikolojik gerilim severler için güzel bir kitap... Koloni'yi çok merak ediyorum ben de... konusu ve kurgusunu beğendim sonuçolarak...
YanıtlaSilher zaman beklerim sevgili bahar006...
YanıtlaSilçok seviyorum grange'yi... her defasında zekasına, kurgulama gücüne ve konu seçimine bayılıyorum...
YanıtlaSilher zaman beklerim gonca keskin....aslında psikolojik gerilim tipi için güzel örnek doğrusu...
YanıtlaSilbestseller olmasına rağmen ben beklediğimi bulamadım sevgili öylesine biri...
YanıtlaSiliyi okumalar kitap cumhuriyetim... okuduktan sonraki paylaşımlarınızı bekliyorum...
YanıtlaSilölü ruhlar ormanını aldım en kısa sürede okuyacağım inşallah...aynı tadı bulamma rağmen psikolojik gerilim türünün güzel örneklerinden... yazarın farklı konular kurgulama gücü de takdire şayan...her zaman beklerim sevgili beyaz kitaplık....
YanıtlaSilSİTENİZE TESADÜFEN GELDİM.TAM BENLİK BİRYERMİŞ,SİTEME BEKLERİM.OKUDUKLARIM ETİKETİNDE DE BENİM OKUDUKLARIM VAR.BURADAN YORUMLARINIZDAN YOLA ÇIKARAK KİTAP SEÇEBİLİRİM.TEŞEKKÜRLER
YanıtlaSilgönlünüzce geçireceğiniz nice bayramlara sevgiler
YanıtlaSilBugün hava pek sisli değil ama... :)