12 Haziran 2014 Perşembe

SİNAN AKYÜZ - İNCİR KUŞLARI


MERHABALAR,

Geçtiğimiz ay KİTAP OKUMAK İSTER MİSİN? aracılığı ile okuduğum iki kitaptan ilkini paylaşmak istiyorum sizlerle...


ARKA KAPAK - TANITIM BÜLTENİNDEN...

Sinan Akyüz'den Yüreğinize Dokunacak Bir Kitap!
Boşnak Kızın Bir Solukta Okunan Gerçek Hikâyesi...


Çok satan romanlarıyla tanınan ve geniş okur kitlesine sahip yazar Sinan Akyüz yine ses getirecek son kitabıyla okurlarını selamlıyor. Alfa Yayınları'ndan çıkan İncir Kuşları'nda yazar, Bosnalı bir genç kız olan Suada'nın gerçek yaşamından yola çıkıyor. Okuru savaşın ve aşkın yakıcı gücüne tanıklığa davet ediyor.

 Bosna tüm bilinmeyenleriyle ilk kez Sinan Akyüz kalemiyle yazıldı...



Sinan Akyüz dünyanın seyirci kaldığı bir soykırımı Suada'nın öyküsüyle yeniden gündeme getiriyor. Yakın tarihi edebiyatla buluşturan yazar, aşkın içinde "savaşı ve şiddeti", savaşın içinde de "aşkı ve inancı" ustalıkla harmanlıyor. Bu romanla Bosna Savaşı'nın bilinmeyen bambaşka bir yüzü gün ışığına çıkarken; kitap okuyucusuna sürpriz bir sonla veda ediyor. 



Aynı ırktan geliyorlardı. Aynı dili konuşuyorlardı. Bir tek dinleri farklıydı. Biri Müslüman Boşnak genci, diğeri ise Hıristiyan Sırp'tı. İkisi de konservatuardaki aynı Boşnak kızına âşık olmuşlardı. Ve bir gün bu iki genç, güzeller güzeli Suada'ya aşklarını ilan ettiler. Ancak gençlerden biri aşkına karşılık bulmuş, diğeri ise "Kalbimde iki kişiye yer yok" cevabını almıştı.

Takvim yaprakları 6 Nisan 1992'yi gösterirken bir bomba düştü beyaz zambakların açtığı yüreklere... Suada patlak veren savaşın estirdiği rüzgârda âdeta savrulan bir yaprak gibiydi. Savruldu, savruldu, savruldu.. Sonra da kader onu bir zamanlar 'hayır' dediği genç adamın eline esir düşürdü. Genç adam, o gün ela gözlü çöl ahusuna bakmış "Kader bizi ne inanılmaz bir şekilde birleştirdi, görüyor musun Suada?" demişti.


Modern zamanlarda Avrupa'da yaşanmış bir soykırımda, kadere inananların romanıdır İncir Kuşları... 


ÖZET

Suada Hatiboviç, Yugoslavya’da yaşayan Müslüman bir Boşnak kızıdır. Üç çocuklu bir ailenin en küçük çocuğudur. Konservatuarın piyano bölümünde başarılı bir öğrencidir. Okula gidip, Profesör Duşanka’nın odasındaki bir görüşme esnasında Tarık ile ilk defa karşılaşır. İlk görüşten itibaren aralarında bir etkileşim olur. Sonrasında aralarındaki ilişki aşka dönüşür ve nişanlanırlar.


Tarık’ın babasını ziyaret için Almanya’ya gittiği bir dönemde aynı konservatuvarda öğrenci olan Sırp bir genç olan Vukadin Suada’ya aşkını itiraf eder. Ancak Suada’nın kalbinde onun aşkına karşılık yoktur. Çok geçmeden Vukadin konservatuardan ayrılıp orduya katılır.  

Tarık ve Suada eski günlerine geri dönerler. Bu arada Suada’nın birlikte kaldığı İfata teyzesi hemşirelikten önce aldığı tarih eğitiminin de etkisiyle kaynamaya başlayan savaş kazanı konusunda sık sık düşüncelerini paylaşsa da Suada için her şey toz pembedir ta ki Ramazan Bayramı için Milyaviva’ya gidene kadar. Bu sırada savaş patlar. Suada Saray Bosna’ya bir daha dönemez. 


Suada’nın ara ara Tarık’ın ve teyzesi İfeta’nın telefonları ile bilgi alır. Bu arada Bosna’ya Birleşmiş Milletler tarafından da silah ambargosu uygulanarak Müslümanlar çaresizleştirilmektedir. Tarık da direnişçilere katılırken; İfeta teyzesi de çalıştığı hastaneye gelen bomba ile hayatını kaybeder. 


İşgal çok geçmeden diğer şehirlere Milyaviva’ya kadar genişler. Sırp ordusunun gece yaptığı baskından Suada ve ailesi de nasibini alır. Annesi öldürülür. İki kız kardeşi, babası ile beraber Suada, Sırplara esir düşer. Esir alanların başında ise Vukadin vardır. Suada Vukadin’in, kardeşleri de diğer Sırp askerlerinin tecavüzüne uğrarlar. Sırpların amacı Müslüman kadınların babaları Sırp olan bebekler doğurmalarıdır.

 Bu esaret sırasında Müslüman kadınlar sistematik olarak pek çok Sırp askerin tecavüzüne uğrarlar. Suada ise sadece Vukadin’in metresi olmuştur.

DEVAMI KİTABIMIZDA…..


KİTAPTAN NOTLAR
Öncelikle kitabın kapağından başlamak istiyorum. Kapak rengi ve tasarımını çok beğendim. Renk ve tasarım olarak hoşuma gitti. Arka kapak yazısı da dozunda hazırlanmış.

Kitapta anlatılan olayların tarihi gerçeklere dayanması, benim de duyduğum ancak hakkında fazla bilgiye sahip olmadığım olayları öğrenmem açısından faydalı oldu. Süleyman Demirel ve Türkiye ile ilgili ayrıntılar özellikle güzeldi.

Kitapta anlatılanlar son derece üzücü elbette. Ancak yazarı duyguları okuyucuya geçirme konusunda başarılı bulamadım. Bir de yazarı sığ buldum. Cümleleri fazla düz ve kısa geldi.

Kısacası; kitabı daha öncesinde okuduğum yorumların bende yarattığı beklentiyi karşılama açısından yeterli bulmadım. Sanki kitapta bir şey eksik gibi geldi.  Ancak hakkında fazla bilgi sahibi olmadığım bir dramla ilgili yeni bilgiler edinmek güzeldi. 


YEPYENİ KİTAPLARLA GÖRÜŞMEK ÜZERE..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...