31 Mayıs 2019 Cuma

HARUKİ MURAKAMİ – KUMANDANI ÖLDÜRMEK - (KİLLİNG COMMENDATORE)

Merhabalar Kitaplarım Olmadan Asla Blogu Değerli Takipçileri….


Haruki Murakami’nin 2017 yılında ilk baskısı çıkan ve 2018 yılında Türkçeye çevrilen 14. kitabı “Kumandanı Öldürmek”i okumak bana 2019 Nisan ayında kısmet oldu. Yazarın okuduğum ilk kitabının son kitabı olması biraz manidar oldu. Murakami severlerin tersine sondan başa doğru okuyacağım galiba yazarı. Bir de kitapları bu kadar pahalı olmasa…Gelelim kitaba…


ARKA KAPAK

Hepimiz hiç kimseye açamayacağımız sırlarla yaşıyoruz...(Sayfa 824)


Dünya edebiyatının tartışmasız en büyük yazarlarından olan Haruki Murakami’den gerçek bir şaheser… İlmek ilmek örülmüş bir gizem hikâyesi… 

Kumandanı Öldürmek yalnızlığı bir yük olarak görmeyen, yeri geldiğinde yalnızlığını bir madalya gibi göğsünde taşıyanlar için yazılmış bir roman. Tıpkı bir dağ başında yalnız bir hayat süren, bu yalnız varoluşuyla gizemli bir şeyleri hayatına davet eden roman kahramanı gibi.
Bu muhteşem romanı okurken yol arkadaşımız yine müzik olacak… Mozart’ın Don Giovanni’sini, Strauss’un Güllü Şövalye’sini başucu müziğimiz yapacağız. 
Kumandanı Öldürmek’in gizemli labirentlerinde kaybolurken Fitzgerald’ın Muhteşem Gatsby’sine selam gönderecek, Orwell’ın 1984’ü yazarken inzivaya çekildiği o adayı merak edeceğiz… Ve hepsinden önemlisi “büyülü bir dünya”da yaşadığımızı bir kez daha anlayacağız.


ÖZET

Adını bilmediğimiz ve kitap boyunca da öğrenemeyeceğimiz portre ressamı karakterimiz 12 yaşındayken kaybettiği kız kardeşine benzeterek evlendiği karısı Yuzu’nun isteği ile karısından ayrılır. Karısının hayatında başka biri vardır. Ardından resmi boşanma işlemleri başlatılır ve ressamımız kendini aylarca yollara vurur.


“Rüyalar kişiye özeldir.” (Sayfa 30)

İki ay boyunca yüzlerce, binlerce kilometre gittikten, Japonya’nın çeşitli şehirlerini gezip, bazen de günübirlik aşklar yaşadıktan sonra arkadaşı Masahiko Amada’nın teklifi ile bakımevinde kalan, bunamış babasının evini kiralar. Evin sahibi Tomohiko Amada isimli ünlü bir ressamdır. Tomohiko Amada önceden modern resim yapan ama daha sonra savaş travmasının ardından kendini geleneksel Japon resmine vermiş ve şimdilerde ölümü bekleyen ünlü bir ressamdır.  Bu ev aynı zamanda Tomohiko Amada’nın inzivaya çekildiği ve atölye olarak da kullandığı evidir. Ressamımız eve yerleşir. Tomohiko Amada’nın atölyesini de kullanmaya başlar.


“İyi tarafından bakacak olursak o yalnız bir kurttu; kötü tarafından bakacak olursak da sürüden kopuk bir kargaydı.”(Sayfa 80)

Kitabın kahramanı Ressamımız aslında portreleriyle para kazanmaktadır. Klasik portre ressamlarından farkı müşterisinin poz vermesini istemeden portre çizmesidir. Evin içerisinde duyduğu ses üzerine tavan arasına çıkan Ressamımız, tavan arasına saklanmış bir baykuş ile Tomohiko Amada’ya ait bir tablo bulur. 


Tablo sarılıp sarmalanmıştır. O tabloyu atölyeye indirir. Resmin adı “Kumandanı Öldürmek”tir. Mozart’ın meşhur operası Don Giovanni’nin meşhur kanlı açılış sahnesinin 7. YY. Japon kahramanları tarafından canlandırıldığı alegorik bir yorumudur. Resimden Tomohiko Amada’un oğlu bile habersizdir.


Ressam uzunca bir süre resmi inceler ve o resmin etkisinden çıkamaz. Tomohiko Amada Japon Geleneksel Resim sanatı ile, yaşadığı bir olayı metaforlar yardımıyla anlatmıştır resminde. Aynı dönemde Ressamımız para kazanmak için yakındaki şehirde resim öğretmenliği de yapmaya başlar. Yine aynı dönemlerde komşulardan biri ona kendisinin portresini yapması teklifi ile gelir. En yakın komşunun bile kilometrelerce uzak olduğu ıssız bölgede pek az komşu vardır. Komşusu Menşiki’dir. Menşiki hakkında pek fazla bir şey bilinmeyen gizemli bir insandır.


 “Bir yüze bakmak bir anlamda el falına bakmaya benzer. Bir insanın yüzü doğduğu zamandakiyle aynı değildir. Zamanın akış içinde çevresel faktörlerle gitgide şekillenir; öncesi ve sonrası birbirinden farklıdır” (Sayfa 103)

Menşiki Ressamımızın tekniği dışında portresinde kendisi poz vermek ister. Bu nedenle resmin yapılması esnasında sıklıkla Ressamın evine gidip gelemeye başlar. Aralarında bir arkadaşlık da doğmaya başlar.


Ressamın uykuya dalmak üzere olduğu bir gece,  Ressamımız gece evi saran çan sesi ile uyanır. Ses bir süre devam ettikten sonra kendiliğinden kesilir. Ertesi günlerde Çan sesi aşağı yukarı gece yarısı aynı saatlerde tekrarlanır. Ressamımız bu olayı Menşiki Vataru ile paylaşır. 


“Sessizlik açtırdı gözlerimi. Bazen olur bu. Hani ani bir ses o ana dek süregelen sessizliği yırtıp insanın gözünü açtırır ya, bazen de ani bir sessizliğin o ana dek süregelen sesi yırtıp insanın gözünü açtırdığı olur.” (Sayfa 155)

Menşiki de olayla ilgilenir. Evin bulunduğu orman içerisinde eski bir tapınak vardır. Onun yanında da kapalı bir kuyu… Menşiki’nin yardımıyla kuyuyu açarlar. Kuyu içerisinde bir çan bulurlar. Ressam çanı eve getirir.  Ardından olağanüstü olaylar gelişmeye başlar.

DEVAMI KİTABIMIZDA…


KİTAPTAN NOTLAR

Kumandanı Öldürmek, benim okuduğum ilk Haruki Murakami kitabı oldu. Yazarın kalemi ile ilk tanışma kitabım. Genel hatları ile bakacak olursam uzun bir süreden sonra ilk defa bitmesini istemediğim bir kitap okumuş oldum. Her ne kadar ilk elime aldığımda sayfa ayısından dolayı gözümü korkutsa da su gibi akıp gitti kitap. Ancak kitabın tanıtımını yaparken şiddetle tavsiye ederim diyemeyeceğim. Her ne kadar kitabı ve yazarı beğensem de herkese hitap edecek türden bir kitap değil diyebilirim. Bol metaforlu, büyülü gerçeklik havasında anlatımı ile bazen tekrar tekrar okunması gereken cümleleri ve ardından verdiği okuma zevki ile okunmak için verilen zamana değen bir kitap.

“Ağaçların sessizliği içinde zamanın akışının, yaşamın değişip gidişinin sesini duyuyordum sanki. Bir kişi gidiyor, başka biri geliyordu. Bir düşünce gidiyor, başka bir düşünce geliyordu. Bir şekil gidiyor, başka bir şekil geliyordu. Ben bile, her gün azar azar bozulup yenileniyordum. Hiçbir şey olduğu gibi kalmıyordu. Zaman da kaybolup gidiyordu. Ardımda bıraktığım zaman birbiri ardına ölü kum taneciklerine dönüşüyor, yok olup gidiyordu. Ben o kuyunun başında durup zamanın ölüp gitme sesine kulak verdim.” (Sayfa 281)

Kitabı okumadan evvel arka kapak tavsiyesine uyarak Mozart’ın Don Giovanni’sini, Strauss’un Güllü Şövalye’sini telefonuma indirdim ve okurken zaman zaman bu eserleri dinleyerek okudum. Özellikle Ressamın resim yaptığı sahnelerde Güllü Şövalye sanki fırça darbeleri ile çok uyumlu geldi bana ve okuma keyfimi arttırdı. Üniversite yıllarımda ara ara belli başlı klasik müzik eserlerini dinlesem de bu konuda geniş bir bilgiye sahip değilim. Murakami ile bu iki güzel eserle tanışma fırsatı bulmak da güzel oldu. Kitabı okuyacak olan kitap dostlarına müzikler de tavsiye edilir.


“Şimdiye dek benim yolum budur deyip normal bir şekilde yürümüşsün, sonra birden yol ayaklarının altından gıcırtılar çıkararak yok oluveriyor, önünde bir boşluk var, ne yöne gideceğini bilmiyorsun, sadece aynı tempoda adım atmaya çalışıyorsun, bunun gibi bir his.” (Sayfa 417 )

Uzun süredir Amerika’da yaşamasından dolayı Amerikan kültüründen etkilendiği eleştirilerini bolca alsa da yazarın Japon kültürüne kitabında sıkça yer vermesi yabancısı olduğumuz kültüre bir kapı açması bakımından da keyifli bir okuma oldu benim için.  Bu arada küçük bir ayrıntıyı da söylemeden geçemeyeceğim. Japonya’da da poşet ücretliymiş. Ana karakter market alışverişinde bu durumu dile getiriyor.


“Zaman bizden bir şeyler çalsa da başka şeyleri de veriyor. Zamanı yanına almak en önemli iştir.” ( Sayfa 438)

Kitabın başlarında karısı Yuzu ile Ressamın ayrılık konuşmasında bir rüya gördüğünü söylüyor. Bu rüyanın da ayrılık kararında etkili olduğunu söylüyor. Kitabın sonlarında yazarın karısı ile karısının izni olamadan birlikte olduğu bir rüyadan bahsediliyor. Bu kısımda her ikisinin de aynı rüyayı gördüğü hissettiriliyor, ardından karısının hamile olduğu ve bu rüyada hamile kaldığı hissettiriliyor. Bu kısım kitabın ilginç kısımlarındandı.
Bir de Marie ile Ressamın 12 yaşındayken ölen kız kardeşi, ve hatta Yuzu ile benzerliği üzerinde de sıklıkla görülüyor. Bu kısımda sanki ölen kız kardeşin farklı insanların bedenlerinde yeniden beden mi bulduğu algısı oluştu bende.


Kız kardeşinin mağarada yaptığı yolculuk ile Ressamın kuyu içerisinde yaptığı yolculuğun benzerliği de dikkat çekici idi. Sanki herkesin hayatında geçmesi gereken bir tünelden geçmesi gerekiyormuş gibi. Ressamın Kız kardeşinin  tünel sahnesi benim için klostrofobik oldu. Tünel içi çok ayrıntılı anlatılmasa da kafamda canlandırmak beni rahatsız etti. Bu kısmı hızlı hızlı okudum.

“Duvarların ilk baştaki yapılma amacı insanları korumaktı. Dışarıdaki düşmanlardan, yağmur ve rüzgardan korumak için. Ancak zamanla insanları içeri kapatmak için de kullanılmaya başlandı. Yüksek, güçlü duvarlar, insanı güçsüz kılar. Görsel olarak da, ruhsal olarak da. Amaç da buydu zaten.” (Sayfa 608)

Karakterlere gelince idea olarak Ressamın karşısına çıkan Kumandan benim en ilgimi çeken karakter oldu. Kitabı okurken nereden çıkacak acaba bekledim durdum.
Kitapta geçen ve “Kumandanı Öldürmek” tablosuna da ilham olan Kristal Gece, Anschluss, Nanking olaylarını araştırmak istediğim olaylar. Kitapta anlamadığım kısımları daha anlaşılabilir olacaktır diye düşünüyorum. Kitapta yer verdiği bu olaylardan dolayı yazarın ülkesinde bolca eleştirildiğini de yazmadan edemeyeceğim.


Kitap ile ilgili değinmek istediğim diğer bir nokta da; tamamlanmamışlık duygusu oldu. Bir de kitabı olduğu gibi kabullenip okumak, olağanüstülükleri okumak keyifli. Ancak metaforlar acaba ne anlama geliyor diye düşünerek okumak yorucu bir hal alabilir. Ama İhsan Oktay Anar’dan alışık olduğum  bu tarzı sevdiğimden benim için keyifli oldu diyebilirim.


“Zaman her şeyi çözer. Şekli olan her şey için zaman önemli bir şeydir. Zaman sonsuza dek sürmez ama var olduğu müddetçe oldukça etkili bir şeydir. Bu yüzden, geleceği dört gözle bekler sizler.” ( Sayfa 806  )

Bir de satır aralarında en sevdiğim yazarlra Franz Kafka ve George Orwell’e yaptığı göndermeleri de sevdim gerçekten. 528

Yazarın kitaplarını sondan başlayarak okuyan bir okur olarak sırada “SAHİLDE KAFKA” var.

YENİ KİTAPLARLA GÖRÜŞMEK ÜZERE…

NOT: Kitaba ait çizimler Pinteres'ten alıntıdır. Yazarın tanıtım fotoğrafı netten alıntıdır. 

13 yorum:

  1. Hiç okumadığım bir yazar ama merakım arttı, paylaşım için teşekkürler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de bu kitaba kadar henüz okumadığım bir yazardı. iyi ki okudum... Size de tavsiye ederim.

      Sil
  2. Selam, en sevdiğim yazarlardandır Mrakami. Okumadığım bir kaç kitabı kalmıştır.
    Sahilde Kafka müthişti, anlatılanlar, o aşk hikayesi...
    Kumnadanı Öldürmek henüz okumadım.
    İyi bayramlar sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar, Sahilde Kafka'yı da okudum ancak henüz yorumlamadım. Keyif aldığım bir okuma oldu... İyi bayramlar... sevgiler... :)

      Sil
  3. BİLGİLENDİRME İÇİN TEŞEKKÜRLER, RAMAZAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.

    YanıtlaSil
  4. Okumadığım bir kitaptı, detaylı anlatım için çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  5. Murakami kitaplarini çok sevdim şimdiye kadar. Bu kitabi da okuma listemde 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de Murakami okumalarm devam edecek. Sahilde Kafka'yı paylaşacağım en kısa zamanda... SEvgiler...

      Sil
  6. Merhaba Meltem ben Haruki Murakami'nin bir kaç kitabını okudum 1Q84, Sahilde Kafka İmkansızın Şarkısı ve Kumandanı öldürmek hepsi de çok iyi ve keyifle okunan kitaplar öyle ki artık başka; bazı kitaplara burun kıvırır oldum. Şiddetle tavsiye ediyorum çok güçlü bir hayal gücü ve kaleme sahip sayın Murakami

    YanıtlaSil

Yorum yazmak için zaman harcadığınız için Teşekkürler...

Blog sahibi olmayan ziyaretçiler Anonim'i işaretleyip, yorum bırakabilirler.

ARGO İÇEREN YORUMLAR YAYINLANMAZ.

Yorumunuz blog sahibininin onayından sonra görünecektir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...