MERHABALAR;
Sevgili Blog Dostlarım;
Sizlerle geçtiğimiz hafta bitirdiğim bir romanı paylaşmak istemektiyorum.
İrlandalı yazar ve gazeteci, GLENN MEADE'nin "ROMANOV KOMPLOSU" adlı kitabı..
ARKA
KAPAK:
BAZI
SIRLAR ASLA ÇÖZÜLEMEZ
Dr. Laura Pavlov, 20. yüzyılın en büyük muammalarından birine ışık
tutacak bir gizemi çözmek üzeredir. Rusya’nın Yekaterinburg şehrinde yapılan
bir kazı sırasında, son Çar ve ailesinin 1918 yılında infaz edildiği bölgede,
buz içinde bozulmadan kalmış bir ceset bulunur.
Bu yeni bulgu, Romanov ailesinin ortadan yok olmasıyla ilgili yeni
ipuçları sağlar. Ailenin, özellikle de kızları Prenses Anastasia’nın ölümü,
ardında bir sürü soru işareti bırakmıştır. Bu keşif Pavlov’u, yıllardır saklı
kalmış bir gizli görevin peşinde; sırların, yalanların ve aldatmacanın girdabı
içinde geçmişe doğru bir yolculuğa çıkarır.
Ülkemizde de geniş bir okur kitlesine sahip olan Glenn Meade, tarihsel
gerçeklere dayanarak yazdığı Romanov Komplosunda, savaşın zor koşullarında,
temelinde tarihin en çarpıcı olaylarından birinin olduğu, aşkın ve dostluğun
sınandığı, nefes kesici bir hikâye anlatıyor.
….VE
BAZI SORULAR SONSUZA KADAR YANITSIZ KALIR
YAZARIN NOTU
Her öykü kendi âşığını bulur.
Bu öyküye İrlanda’nın kuzeydoğu kıyısında, görkemli
Mourne Dağları’nın ırak gölgelerine sığınmış Collon köyünü ziyaret ettiğimde
âşık oldum.
Harikulade vitraylarıyla 1813′ten kalma Presbiteryen
köy kilisesinin mezarlığında, ülkelerindeki Ekim Devrimi’nden kaçıp İrlanda’ya
sığınmış bir avuç Rus’un unutulmuş mezarları başında.
Hâlâ bir sır perdesiyle sarılmış bir girişimi, 1918′de
Rus Çarı’yla ailesini kurtarmaya yönelik dikkat çekici bir planın ilk
yankılarını orada işittim. Birçok dalıyla köklerini derinlere salan bu gizem,
araştırdığım en güç öykülerden biri oldu.
Rus Devrimi’nin ateşli günlerinde St. Petersburg’da
başlayan öykü İrlanda’nın bir köy mezarlığındaki birkaç mezarda son buldu.
Aradaysa yirminci yüzyılın en inatçı sırrına cevap verebilecek çok karmaşık bir
komplonun çoktan yitip gitmiş ipuçları kaldı.
Bu kitapta adları belirtilen kişilerden çoğu gerçekten
yaşadı; Tobolsk’lu Aziz Yuhanna Kardeşliği adı verilen karanlık tarikat da
gerçektir.
Okuyacaklarınızdan çoğu gerçekten yaşandı.
Gerisiyse, ufak bir bölümü kurgu; yazarın öyküsüne
hayat vermek için kullanmak zorunda olduğu anlatı mozaiğinden parçalar.
Ancak hangi bölümün gerçek, hangisinin kurgu olduğu
konusunda kararı size bırakıyorum.
KİTABA BAŞLARKEN;
“En büyük sırların toprağın altında olduğuna, gerçeği
de sadece ölülerin söylediğine inanıyorum.”
“O dönemde binlerce insan öldürülmüştü, sadece
Rusya’nın Çar ailesi Romanovlar değil: Çar ve Çariçe, dört güzel kızları ve on
dört yaşındaki oğulları Aleksey. Kurşunlanarak, süngülenerek öldürüldüler,
kafatasları tüfek dipçiğiyle ezildi, cesetleri sülfürik asitte eritildi.
Mahpus tutuldukları İpatyev Evi kentin yerlilerince
Ölü Ruhlar Evi olarak anılırdı. Oysa Kızıllar o kadar çok insan öldürmüş,
cesetlerini Yekaterinburg dışındaki maden galerilerine, ormanda işaretsiz
kitlesel mezarlara atmışlardı ki, halk Yekaterinburg’a ölü Ruhlar Kenti adını
takmıştı.”
ÖZET:
BUGÜN
Adli Patolog, Dr. Laura Pavlov ve ekibi Yekaterinburg
yakınlarında Arkeoloji kazısı yapmaktadırlar. Kazının amacı Rus Devrimi’nin
Kızıl terör dönemi sırasında gerçekleşen kitlesel infazla ilgili kanıtlara
ulaşmaktır. Kazı esnasında donmuş iki cesetle karşılaşırlar. Bunlardan biri bir
kadına aitken; diğer ceset tam olarak çıkarılmadığından çocuk mu yetişkin mi
olduğu bilinmemektedir.
Donmuş toprak derin dondurucu görevi yaptığından cesetler
büyük ölçüde korunmuştur. Kadının kapalı olan elinde ön yüzünde Romanov
Kraliyet Arması’nın, arka yüzünde ise bir yazının bulunduğu bir madalyon
vardır.
ROMANOV KRALİYET ARMASI
Dr. Pavlov bulduğu madalyondan ve kadından sonra harekete
geçer. Yekkaterinburg’dan Moskova’ya, ardından Londra’ya ve son olarak Dublin’e
uçar. Dublin’de Collan adlı kasabada Presbiteryen mezarlığında Dr. Michael
Yakov ile buluşur. (Kızıl Devrim’den kaçıp İrlanda’ya sığınan bir avuç Rus’un
bulunduğu mezarlık)
Dr. Yakov Romanov dönemi ile ilgili araştırmalara gönül
vermiş yaşlı bir adamdır. Pavlov’un kazı yaptığı bölgede cesedin bulunacağı ve
madalyon ile ilgili öngörüde bulunmuş, Pavlov’la iletişime geçmiştir. Pavlov
başlangıçta ciddiye almadığı adama cesedi bulunca kayıtsız kalamamıştır.
Ceset ve madalyon ile ilgili konuşmaya başlarlar. Dr. Yakov,
daha sonra hikâyede son derece önemli bir yere sahip olacak Çeka Üst düzey
yetkilisi Komiser Lenoid Yakov’un oğludur. Hikâyeyi babasından duymuştur ve
1918 yılında başlayarak anlatmaya başlar.
Rusya’da Yuri Andreyev ve Lenoid Yakov, Almanya’da Lydia
Pyan, St Petersburg’da Philip Sorg, İrlanda da Boyle sahneye bir bir çıkarlar.
Tabi ki St Petersburg’lu iş adamı ile evlenen Hanna Volkov’u unutmamak lazım.
Bugün ile başlayan hikâyemizde ardından devrim Rusya’sına
gidiyoruz. Lenin yönetimindeki Bolşevikler yönetimi ellerine almış, yüzlerce
yıllık Romanov hanedanlığı sona ermiştir. Çar ve ailesi Yekaterinburg’daki
İpatyev evinde hapis tutulmaktadır. Çarı ve ailesini kurtarmayı akıllarına
koyan bir grup Bolşevik karşıtı Rusya'ya gelip son derece tehlikeli bir
maceraya atılırlar.
Mezarlıkta “BUGÜN”de başlayan macera yine aynı yerde “BUGÜN”de biter.
Dahası Kitabımızda…
KİTAPTAN
NOTLAR:
Öncelikle Rus Klasklerini okumayı çok sevdiğimden Çar ailesi
ile ilgili pek çok bilgiye rastlamıştım, fakat kurşuna dizme sahnesi beni
gerçekten çok sarstı. Özellikle de Aleksey’in ölümü.
Roman zaten mevcut şüphelerden Anastasia’nın katliamda
ölmediği şüphesinden yola çıkılarak yazılmış. Romanov ailesi ile ilgili
araştırma yaparken gördüğüm fotoğraflardaki dört genç kızın ve 13 yaşındaki bir
çocuğun ekranda bakan solgun yüzleri de eklenince okuduklarıma son derece
etkileyici geldi roman bana.
Romanda Aleksey’in yürüyemediği ve hasta olduğu sıkça
yazılıyor. Okuduğum kaynaklarda "hemofili" hastası olduğuna sıkça yer veriliyor ancak, Aleksey nette
gördüğüm fotoğrafların bir çoğunda ayakta durmaktaydı. Bu kısmı anlayamadım.
Elbette romanda savaş olunca, ölümlerde sıklıkla yer alıyor.
Yuri Andreyev’in oğlunun ölüm sahnesi de son derece dokunaklıydı. Yazarı
Yuri’nin oğlunun cesedi ile karşılaştığında yaşanan duyguları okuyucuya
geçirmekte başarılı bulduğumu söylemeden geçemeyeceğim. Sahne devam ediyorken
ben de tutamadım gözyaşlarımı.
Kısaca toparlayacak olursam; roman edebiyat ve sinema
dünyasında sıklıkla işlenmiş bir konudan esinlenerek yazılmış. Konusu çok
orijinal olmamasına rağmen; yazarın duyguları okuyucuya geçirmedeki başarısını
beğendim. Ve buna dayanarak romanı tavsiye edebilirim.
YENİ KİTAPLARLA GÖRÜŞMEK ÜZERE...
ROMANOV AİLE FOTOĞRAFLARI NETTEN ALINTIDIR.
Yazık Aleksey ne güzel bir çocukmuş...Güzel kitaptı vesselam
YanıtlaSil