MERHABALAR;
Yine bir Demet Altınyeleklioğlu kitabıyla karşınızdayım;
DEMET
ALTINYELEKLİOĞLU- CARİYENİN
GELİNİ- NURBANU
İKTİDARA
GİDEN YOLDA HÜRREM’İN İZİNDEN YÜRÜYECEKTİ
ARKA
KAPAKTAN;
GÜZELLER
GÜZELİ CECİLİA BAFFO’YDU O…
Venedik
Venedik olalı, ondan güzelini görmemişti. Altın Kız derlerdi ona. Serenatlar ona yapılır, aşk şiirleri onu anlatırdı. “Güneş doğudan değil, Cecilia’nın
gözlerinden doğar, onun gözlerinden batar. Yıldızlar gözlerinde parıldar” derdi
şarkılar. Ancak kaderin rüzgarı yaman esecek, Cecilia kaçırılacak ve Sultan
Süleyman’ın haremine savrulacaktı. Rüyaların kraliçesi, artık bir köleydi.
Haremi birbirine katan cariye Cecilia’nın yolu, Sultan Süleyman’ın, güzellikte
kendisiyle yarışan biricik kızı Mihrimah’la kesişti. “Senin adın artık Nurbanu
olsun!” dedi Mihrimah. “Tanrı’nın Işığını Saçan Kraliçe…” Nurbanu, güzelliği ve
aklıyla büyülediği, Hürrem’in oğlu Şehzade Selim’in ruhunda iktidar fırtınası
yaratacaktı. Oysa, Sultan Süleyman’ın karısı Hürrem, iktidar oyununu Selim’in
değil, küçük oğlu Beyazıt’ın üzerine kurmuştu. Ve böylece kayınvalide Hürrem ve
gelin Nurbanu arasında amansız bir mücadele başladı…
ÖLÜMÜN
KIYISINDA YAŞANAN HAYATLAR. HAREM
CEHENNEMİNDEN CENNETE UZANAN BİR YOL. KENDİ
DESTANINI YARATAN, OSMANOĞLU’NA KADER KATAN, AYKIRI BİR KADIN. AŞK, ENTRİKA,
TUZAK, İHANET…
KİTAPTAN;
“Tarih
benim için ne der, umurumda değil. Tarih, kalem kimin elindeyse onun hikayesini
anlatır. Bugün kahraman ilan ettiğini, yarın lanetler. Hain diye damgaladığına
yarın bir bakarsın alkış tutar. Osmanlı’nın benim hakkımda vereceği hüküm de
umurumda değil. Venedik’in dediği de, diyeceği de. Ben bahtımın çizdiği yolda
yürüdüm. Başka çarem vardı da yapmadım mı, başka yolum vardı da yürümedim mi?
Kader rüzgarsa, insan dediğin de önüne kattığı kuru yaprak. Estimi bir o yana
savurur adamı, bir bu yana. Savrula savrula buralara geldim, bunları yaptımsa
suç benim mi? Varsın tarih istediğini yazsın. Osmanlı ne bilirse onu desin.
Venedik, maskesiz dolaşamadığına bakmadan varsın beni ayıplasın. Hepsi celladın
yağlı urganından, kılıcından, baltasından iyidir. Gerçeği, yaşayan bilir. Ben
yaşadım. Venedikli Cecilia Baffo’dan Nurbanu doğurdum. Bir cariyeden kraliçe
yarattım. Bir sarhoştan kral…
Herkes
böyle bilsin. Osmanlı’ya iki padişah veren Nurbanu Valide Sultan’ım ben…” (S. 775,776)
KİTAPTAN NOTLAR;
Karakterler bakımından
da Mihrimah’a göre zengin Nurbanu. Yabancı
karakterlerin üzerinde daha fazla durulmuş...
Jeanne d'Aragon unvanlı Guilla Collona ayrıntılı şekilde ele alınmış. Fiziğinden
düşüncelerine, yaşantısına kadar… Karşımıza Şarlken ve karısı, Andre Doria,
devrin iki papası da çıkıyor aynı zamanda. Özellikle Kutsal Gelin'in bulunduğu
bölümler ilgi çekici ve farklı olmuş. Haçlı çağrısı için yapılan toplantı
Osmanlı düşmanlarının gözüyle anlatılmış okuyucuya. Bir taraftan da Venedik,
Papalık, çeşitli Avrupa saraylarında geçen bölümleri de özellikle kitabın
birinci bölümünde oldukça fazla yer kaplıyor.
Başlangıçta romana uzun
süre Barbaros Hayreddin Paşa'nın Kızıl Kadırgası ev sahipliği yapıyor. Aynı
kadırga Mihrimah ve Alaiyeli’nin karşılaştıkları yer olsa da Nurbanu’nun
hayatında daha fazla yer kaplamış…. Kadırga ve deniz sahneleri romana farklı
bir hava kazandırmış. Yazar denizcilik terimlerini kullanırken son derece iyi
iş çıkarmış.. İhsan Oktay Anar’ın “AMAT”ında karşılaştığım, tanıdık gelen
dönemin denizcilik terimleri ustalıkla yerini almış romanda…
Venedikli Cecilia ile
Osmanlı Nurbanu arasındaki aidiyet ikilemi de gözler önüne seriliyor sıklıkla.
Kıbrıs'ın Fethi, Preveze Savaşı, İnebahtı Savaşı gibi devrin tarihi olayları da
Nurbanu'nun aidiyet ikilemi eşliğinde sunuluyor. Nurbanu'nun ikilemi yalnız vatan kısmıyla kalmıyor, bir
de işin içinde din kısmı da var. Bu tarafıyla Nurbanu Hürrem’e ve belki
bilmediğimiz pek çok saray kadınına benziyor… mutlaka insanın doğduğundan beri
ait olduğu dini, ismini değiştirmesi zordur. Geçmişi yok saymak zorunda kalması
da bir o kadar iç burkucu…
Hürrem'in başlarda kızı
gibi gördüğü, yetişmesine katkı sağladığı ve yine Hürrem’in desteğiyle kraliçe
olmak için yola çıkan Nurbanu'nun ilerleyen zamanda Hürrem'le karşı karşıya
gelişi kitabın diğer konularından… bunda en önemli etken Hürrem’in oğlu
Mehmet’in ölümünden sonra “İktidar Oyunu”nu küçük oğlu Beyazıt
üzerine oynarken; Nurbanu’nun Selim’in içinde bir iktidar ateşi yakmasıdır elbette….( Roman boyunca Nurbanu'nun "seni han yapacağım, tacı başına koyacağım..v.b söylemlerine sıklıkla yer verilmesi biraz sıkıcı olmuş... Bir de Nurbanu'nun sıklıkla "karanlık sulardayım" söylemi de roman boyunca çok sık yer alan cümlelerden... )
Kitapta aynı zamanda II.
Selim(Sarı Selim)'i de yakından tanıma şansına erişiyoruz. Nurbanu'yla yaşadığı
sorunlu aşkına da göz atıyoruz aynı zamanda. Sarhoşluk ve cariye temasını da
II. Selim'le bol bol kullanıyor yazarımız… Yasef Nassi adlı bir yan karakter de
bulunuyor aynı zamanda, padişahın yanından ayırmadığı Yahudi bir tüccar...
Aslında sarı Selim’i Sarhoş Selim yapan ona kadın bulan adam da diyebiliriz...
Maalesef Selim içinde bulunduğu duruma neden olanlardan olsa da ondan
vazgeçemiyor…
Ayrıca devrin ünlü simalarından Sokollu Mehmet
Paşa da yerini alıyor kitabın sonlarında. Bir de kardeşi, padişahın lalası Kara
Mustafa Paşa kitabın önemli karakterlerinden. Nurbanu'nun II. Selim'i onunla
aldatması kitapta işlenen konulardan. Aslında Selim’in de bu durumdan haberi
olduğunun ima edilmesi biraz sevimsiz olmuş elbette. (Daha önceki yazımda
belirttiğim gibi gerçekle fanteziyi karıştıranlar olabilir ve bu tarz
ithamların kanıt ya da kayıt olmadan
yapılması insanları yanıltabilir… Elbette tarihimizde zaferlerin başarıların
yanında karanlık noktalar da var. Belki romanda anlatılan bir takım olaylarda
gerçeklik payı da olabilir. Bu roman sadece “Tarih Fantezisi” olarak
okunursa sorun yok ama ya gerçekleri saptırıyorsa.) Sonuç itibariyle bu serinin
okuyucu kitlesi hiç de az değil….
Kitabı, bir sonraki kitap olan Safiye Sultan'a hazırlık vazifesi yapması amacıyla Nurbanu-Safiye karşılaşmasıyla bitiren yazar yine ilginç bir tablo sunuyor. Yeni kitaptan tadımlık bir bölüm sunuyor okuyucuya kitabın sonunda…
Kitabı, bir sonraki kitap olan Safiye Sultan'a hazırlık vazifesi yapması amacıyla Nurbanu-Safiye karşılaşmasıyla bitiren yazar yine ilginç bir tablo sunuyor. Yeni kitaptan tadımlık bir bölüm sunuyor okuyucuya kitabın sonunda…
Yeni kitaplarla görüşmek dileğiyle...
SEVGİLER...
üniversite yıllarımda okumustum ama okadar güzel yazmıssınız ki.. birdaha okuyacağım.
YanıtlaSilbu arada bende kitap çekilişi yapıyorum beklerim,
mugeninlistesi.blogspot.com
Thank you for the sensible critique. Me & my cousin were just preparing to do some research on this. We got a book from our local library but I think I learned better from this post. I’m very glad to see such great info being shared freely out there…
YanıtlaSilBİR TÜRLÜ OKUMAK NASİP OLMAMIŞTI
YanıtlaSilBU ANLATIMDAN SONRA İLK ETAPDA OKUMAK İSTİYORUM
TEŞEKKÜRLER