MERHABALAR;
Kitaplarım Olmadan Asla Takipçilerim;
Alman Edebiyatı denince aklıma ilk gelen isim Johann Wolfgang Goethe oluyor. Yakın döneme geldiğimizde ise; Stefan Zweig ve Franz Kafka bence damgasını vuruyor. Bu iki yazara olan okuma sevgimi blogumu takip edenler bilirler. Bu yazımda da Kafka'nın yazım hayatını, karakterlerini daha anlamlı kılacak bir kitabı paylaşmak istiyorum sizlerle. Bu arada blogumda Goethe olmadığını da fark ettim. En kısa sürede Genç Werther'in Anılarını yine yeniden okuyup, paylaşacağım sizlerle...
ARKA
KAPAK
“Kafka’nın ödipal
sorunlarını, yazdığı hemen hemen tüm metinlerde görebilirsiniz ama bu
mektuptaki gibi asla değil. Sahibine ulaşması bir yana mektubu yazdıktan sonra
babasına duyduğu müthiş korkudan mektubu bir daha eline alamadığını düşünür
insan ama yine de Kafka’nın babasına karşı yaşamında yaptığı en büyük
saldırıdır bu. Kafka babasına hayranlık ve nefret ikileminde bir çözüm yolu
aramamıştır, çözüm yolu aramaya bile cesaret edememiştir. Bu cesaretsizliği
yaşamının her alanına yansımış ve silik biri olduğu inancıyla yazmak eylemi de
dahil hiçbir işin sonunu getirememiştir. Sonuç olarak aile içi sıkıntılarını
çağın sıkıntılarıyla birlikte yaşama talihsizliği yaşayan pek çok çağdaşı ile
birlikte (kendisine en çok benzeyeni Albert Camus’dür) modern edebiyatın
temellerini atmış oldu.
Sophokles’den Kafka’ya insanlık tarihinin en can alıcı metinlerinden modern
psikolojiyi yaratan Freud’un ne kadar haklı olabileceğine ise siz karar verin.”
ÖZET
Kitap mektup formatında olmasından dolayı, özet vermeyeceğim
bu defa… Kitaptan Notlar başlığı altında kitabı yorumlayacağım. Alıntılar Kafka'yı anlamak bakımından yeterli olacaktır diye düşünüyorum.
“Benim
arkadaşım, şefim, amcam, büyükbabam, hatta ( biraz çekinceli olsa da)
kayınpederim bile olsaydın mutlu olurdum. Ama baba olarak çok güçlüydün benim
için özellikle de erkek kardeşlerim küçükken öldükleri ve kız kardeşlerim uzun
bir aradan sonra geldikleri için. İlk darbeye tek başıma maruz kaldım ben, oysa
buna dayanacak gücüm yoktu, çok zayıftım.” (Sayfa
11)
KİTAPTAN
NOTLAR
Franz Kafka 1919 yılında geçirdiği ağır grip, veremini iyice
arttırınca, 1919’da dinlenmek üzere gittiği Schelesen’de Julie (Söz konusu kadın sol üstteki fotoğraftadır.) adında
bir kızla tanışıp nişanlanır. Aynı yıl kaleme aldığı Babaya Mektup (Brief an
den Vater), yazarın bu nişana karşı çıkan babası Hermann Kafka’ya yanıtıdır.
Kafka’nın 1919 yılında kendi yazısıyla 104 sayfa süren
mektubu, babası Hermann Kafka’nın eline hiç geçmemiş, yazarın ölümünden 28 yıl
sonra 1952’de 1952 Neue Rundschau dergisinde yayımlanmıştır. (Bu bilgiler
alıntıdır.)
Yazarın çocukluğundan itibaren babasına söylemeyi isteyip
de söyleyemedikleri, kırgınlıkları,
kızgınlıkları, öfkesi, serzenişleri ve isyanı yer almaktadır mektupta.
“Koltuğunda
oturarak dünyayı yönetirdin. Doğru olan senin düşüncendi, bunun dışındaki her
fikir sana göre deli saçmasıydı, aşırıydı,anormaldi. ” (Sayfa
14)
Mektup boyunca anılara, Kafka’nın babasının Kafka’nın
çocukluğundan itibaren etkisi altına alan baskın ve baskıcı ve kendisi
dışındaki hiçbir fikre değer vermeyen karakterinin Kafka üzerinde yarattığı
travma açıkça göz önüne serilmektedir.
Hermann Kafka, bütün
yaşamı boyunca çok çalışmış, para kazanmış, her şeyini çocukları uğruna feda etmiş,
fakirlikten kendi çabasıyla çıkmış, işlerini büyütmüş, sert mizaçlı, baskıcı ve
güçlü bir baba karakteri segilerken oğlu Franz onun tam tersidir. Babası ne
kadar sert mizaçlı ise, Franz o kadar duygusal ve narindir. Babası ne kadar
sağlıklı ve iri yapılı ise oğlu Franz o kadar hastalıklı ve çelimsizdir. Hatta
Franz babasının yanında yüzmek istemeyecek, kıyafet denemeyi istemeyecek kadar
babasının bu özelliğinin karşısında ezilir. Hatta babası onu ezmek için
özellikle çaba sarf eder.
“O
zamanlar her konuda desteğe ihtiyacım vardı. Senin vücut yapın bile moralimi
bozmaya yetmişti. Örneğin, ikimizin de aynı kabinde soyunduğumuzu anımsıyorum. Ben
zayıf, çelimsiz, inceydim; sense güçlü, uzun boylu, iri yapılıydın. Kabindeyken
bile çok zavallı bulurdum kendimi, üstelik sadece senin karşında değil bütün
dünyanın önünde. Çünkü benim için her şeyin ölçütü sendin.” (Sayfa
14)
Babaya
Mektup; Dönüşüm, Dava ve Şato’dan sonra okuduğum dördüncü Kafka
Kitabı. Ancak Kafka okumaya yeni
başlayacaklar için okunması gereken ilk kitap olduğu düşüncesindeyim. Çünkü
Kafka’nın Dönüşüm’de kendini “böcek” gibi hissettiren, Dava’da ise sürekli “suç
yokken suçlu” hissettiren duygu durumunu anlamak bakımından kitap benim için
anlamlı bir okuma oldu. Ve sanki bulmacanın eksik parçası bulunmuş oldu.
“Çocukluğumda
senin sözlerin tanrı buyruğuydu benim için, hiç unutmazdım söylediklerini;
dünyayı, özellikle de seni değerlendirirken benim için en önemli ölçüt senin
sözlerin olurdu ve sen hiç başarılı olamadın bu yolla.” (Sayfa
16)
Kitabı baskı ve kâğıt kalitesi ve cilt anlamında çok
beğendiğimi söylemek istiyorum. Yazım hatasına rastlamadığım için de editörü
titizliğinden dolayı kutlamak gerekiyor. Beğenmediğim tek ayrıntı kitapta
numaralandırılmış dipnotların açıklamaları kitabın arka kısmında verilmiş
olması olması. Okuma esnasında sürekli kitabın arka kısmına gidip gelme
gerekliliği okuma bütünlüğünü bozdu.
“Bana
bir kere bile gerçek anlamda dayak atmadığın da doğru. Ama bağırıp
çağırmaların, yüzünün kızarması, pantolon askılarını hemen çıkarıp sandalyenin
arkalığında hazır tutman, neredeyse daha kötü oldu benim için. Bir insanın
asılmasına benziyordu bu. İnsan gerçekten asılırsa ölür ve her şey o anda biter
ama asılması için gerekli olan bütün hazırlıkları izlemek zorunda bırakılır ve
ancak ilmek boynuna geçirilmek üzere gözlerinin önünde sallanırken
bağışlandığını öğrenirse, bunun acısını yaşamı boyunca çekebilir. Üstelik senin
anlayışına göre dayağı hak ettiğimin ve senin merhametinden ötürü son anda
dayaktan kurtulduğumun bana açıkça ve defalarca gösterilmesi, içimde büyük bir
suçluluk bilinci biriktirdi. Sana karşı her bakımından suçluydum.” (Sayfa
24)
Dipnotları okumadan da olayı ya da durumu
anlamak imkânsız gibi. Bu şekilde 85 dipnot olduğu düşünülürse, durum sıkıcı
olabiliyor. Dipnot açıklamalarını
bulunduğu sayfanın alt bölümünde yer alsaydı daha keyifli bir okuma olabilirdi.
“Güneşin
ortasına kadar uçmanın gereği yoktur; ama dünya dünya üzerinde güneşin zaman
zaman ışıdığı ve insanın içini biraz ısıttığı temiz bir köşeye, sürünerek de
olsa ulaşmak gerekir.” (Sayfa 45)
Kitapta mektup kısmı 48 sayfa olmakla birlikte; önsöz, ve
eklerle birlikte 91 sayfaya çıkmış oluyor. (fotoğraflar, notlar, kısaltmalar…vb.)
mektup dışında bu kısımlar da kitabı ve Kafka’yı anlamak bakımından keyifli
okumalar oldu. Bu bakımdan da kitabın güzel hazırlandığını söylemeden geçemeyeceğim.
“Seninle
sakin bir şekilde konuşmamız olanaksızdı ve bu durumun çok tabii bir sonucu
doğdu; konuşmayı unuttum ben. Belki zaten büyük bir hatip olamayacaktım ama
sıradan, insanca, akıcı bir konuşmayı başarabilirdim. Sen bana “sözü” çok erken
yasakladın.” (Sayfa 18,19)
“Birbirimizle savaştığımızı kabul ediyorum. Ama iki türlü savaş vardır. Biri şövalyece yapılan bir savaştır; bu savaşta bağımsız düşman güçleri çatışır, taraflar kişiliğini korur, her biri kendisi için kazanır, kendisi için kaybeder. Bir de böceklerin savaşı vardır; böcekler hasmını sadece sokmakla kalmaz, hayatta kalmak için onun kanını da emer. Bunlar askerliği meslek edinmiştir ve sen de böyle birisin.” ( Sayfa 54)
Kafka ve Franz Kafka ile ilgili Christoph Stözl’ün
açıklaması da dikkat çekici ve anlamlı: “Hermann Kafka ve Franz Kafka’nın
arasındaki kopuş, iki Musevi kuşak arasındaki önüne geçilemeyen uyuşmazlığın
sonucudur ve baba-oğul, her ikisi de kendi neslinin en uçtaki örneği olduğu
için acı verici boyutlara ulaşmıştır.”
“Yaşam
sabır oyunundan öte bir şeydir; ama itirazın sağladığı düzeltmeyle, ne ayrıntılı
olarak açıklayabileceğim ne de açıklamak istediğim bu düzeltmeyle gerçeğe çok
yakın bir tablo ortaya çıktı. Bu her ikimizi de biraz rahatlatabilir. Bize
yaşamayı da ölmeyi de kolaylaştırabilir.” (Sayfa 55)
YENİ KİTAPLARLA GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE....
teşekkür ederim, okumadıklarımdan , bakarım bir ara bile diyemediğim zamanlar işte ahhh...
YanıtlaSilHer kitabın zamanı vardır kimbilir belki zamanı şimdi değildir.sevgiler... :)
SilBen iş bankası yayınlarından okudum ama sizin kitabınız daha güzelmiş kitapligimda bulunması acısından alabilirim
YanıtlaSilAslında ben de İş bankası mı yoksa Koridor yayınlarının ciltli yayınlarından mı okusam diye düşünürken "Öteki" yayınlarının ciltli yayınlarını tercih ettim. Hem arşivlik olsun istedim hem de çevirisini beğendim. tavsiye ederim. (biraz yazı karakteri küçük ama)
SilSelam.
YanıtlaSilKafka hayranıyım, çok severim bende kendisini :)
Ve bu kitabını başka bir yayınevinden okumuştum.
İçim burkulmuştu okurken çünkü gerçekten de çocuklar için anne baba büyük bir idol...
Bu kitaptan sonra Koridor yayınlarının Dönüşüm'ünü tekrar okudum ve hem içim burkuldu hem de daha çok sevdim yazarı.. onun çocukluğuna sarılmak istedim adeta...
Silkafkayı çok okumak istedim ama bi türlü okuyamadım,fırsatım olmadı hiç..yazar hakkında çok derin bir yorumlama olmuş,elinize sağlık..✔😊
YanıtlaSilYazarı henüz okumadıysanız güzel bir başlangıç kitabı... Kesinlike tavsiye edebilirim... Sevgiler..
SilÇok teşekkürler Emine Hanım bu güzel tanıtım için. Gerçekten de ''Babaya Mektup'' kuşaklar arası çatışmayı ve aile içi iletişim engellerini çok güzel anlatmış. bu zamana kadar okumamış olmam büyük kayıp diye düşündüm. Eserde biraz da kendi babamı buldum desem yalan olmaz.
YanıtlaSilBen de kitabı babamı kaybettikten sonra okudum. haliyle daha çok üzüldüm hassas bir dönemde olduğumdan... Sevgimizi de özlemimizi de varsa öfkemizi de zamanında söylemek sanırım en doğrusu diye düşündüm. umarım kitabı okursunuz... sevgiler...
Silteşekkür ederiz tanıtım için sevgiler...
YanıtlaSilRica ederim.... Sevgiler...:)
SilDönüşüm, Dava ve Ceza Sömürgesi kitaplarını okudum ancak Baba'ya mektupları okumadım. Yeni başlayacaklar sizin tavsiyenizi dikkate alsınlar. Genç Werther'in Anıları ise belki 20 yıl sonra şu günlerde tekrar okumayı düşündüğüm bir kitap. Kitap dolu bu yazı için teşekkürler.
YanıtlaSilGenç Werther'in Acıları benim de yine yeniden okunacaklar listemde...Güzel yorumunuz için çok teşekkürler...SEvgiler...
Silah ya kafka yirminci yüzyılın en büyük yazarı yaa, çok üzülürüm onun yaşadıklarına. ah o babası. kafkanın bebeği adlı romanı da oku okumadıysan, son zamanları kafkanın.
YanıtlaSilKafkanın Bebeği merak ettiğim kitaplardan... Babası Kafka'nın en büyük travmasının sebebi maalesef... Kafka'yı anlamak için okunması gerekenlerden. :)
Silteşekkür ederiz güzel bir tanıtım olmuş
YanıtlaSilRica ederim... Sevgiler..
SilIç burkan Kafka kitaplarindan...
YanıtlaSilKesinlikle...
SilBu kitap okuma listemde. Dönüşüm kitabından sonra diğer kitaplarını da okumak için sabırsızlanıyorum. Çok teşekkürler canım :)
YanıtlaSilOkuduktan sonraki yorumlarınızı da beklerim... Sevgiler... :)
SilMerhabalar,
YanıtlaSilKafka’nın, sahibine hiç ulaşmamış bir mektubu olan Babaya Mektup; 20. yüzyıl edebiyat tarihinin en büyük itiraflarından biri sayılıyor.
Kitapta; Kafka’nın yaşam öyküsünden ipuçları ve yazarın evlilik kararına karşı çıkan babasına olan duygu ve düşünceleri okuyucuya aktarılmaktadır.
Kitapla ilgili inceleme yazımı bu linkte bulabilirsiniz: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/kitap-inceleme-franz-kafka-babaya-mektup/
Sağlıcakla ve edebiyatla kalın.