15 Mart 2019 Cuma

FRANZ KAFKA - BABAYA MEKTUP


MERHABALAR;
Kitaplarım Olmadan Asla Takipçilerim; 


Alman Edebiyatı denince aklıma ilk gelen isim Johann Wolfgang Goethe oluyor. Yakın döneme geldiğimizde ise; Stefan Zweig ve Franz Kafka bence damgasını vuruyor. Bu iki yazara olan okuma sevgimi blogumu takip edenler bilirler. Bu yazımda da Kafka'nın yazım hayatını, karakterlerini daha anlamlı kılacak bir kitabı paylaşmak istiyorum sizlerle. Bu arada blogumda Goethe olmadığını da fark ettim.  En kısa sürede Genç Werther'in Anılarını yine yeniden okuyup, paylaşacağım sizlerle...


ARKA KAPAK
“Kafka’nın ödipal sorunlarını, yazdığı hemen hemen tüm metinlerde görebilirsiniz ama bu mektuptaki gibi asla değil. Sahibine ulaşması bir yana mektubu yazdıktan sonra babasına duyduğu müthiş korkudan mektubu bir daha eline alamadığını düşünür insan ama yine de Kafka’nın babasına karşı yaşamında yaptığı en büyük saldırıdır bu. Kafka babasına hayranlık ve nefret ikileminde bir çözüm yolu aramamıştır, çözüm yolu aramaya bile cesaret edememiştir. Bu cesaretsizliği yaşamının her alanına yansımış ve silik biri olduğu inancıyla yazmak eylemi de dahil hiçbir işin sonunu getirememiştir. Sonuç olarak aile içi sıkıntılarını çağın sıkıntılarıyla birlikte yaşama talihsizliği yaşayan pek çok çağdaşı ile birlikte (kendisine en çok benzeyeni Albert Camus’dür) modern edebiyatın temellerini atmış oldu.


Sophokles’den Kafka’ya insanlık tarihinin en can alıcı metinlerinden modern psikolojiyi yaratan Freud’un ne kadar haklı olabileceğine ise siz karar verin.”



ÖZET

Kitap mektup formatında olmasından dolayı, özet vermeyeceğim bu defa… Kitaptan Notlar başlığı altında kitabı yorumlayacağım. Alıntılar Kafka'yı anlamak bakımından yeterli olacaktır diye düşünüyorum. 

“Benim arkadaşım, şefim, amcam, büyükbabam, hatta ( biraz çekinceli olsa da) kayınpederim bile olsaydın mutlu olurdum. Ama baba olarak çok güçlüydün benim için özellikle de erkek kardeşlerim küçükken öldükleri ve kız kardeşlerim uzun bir aradan sonra geldikleri için. İlk darbeye tek başıma maruz kaldım ben, oysa buna dayanacak gücüm yoktu, çok zayıftım.” (Sayfa 11)



KİTAPTAN NOTLAR
Franz Kafka 1919 yılında geçirdiği ağır grip, veremini iyice arttırınca, 1919’da dinlenmek üzere gittiği Schelesen’de Julie (Söz konusu kadın sol üstteki fotoğraftadır.)  adında bir kızla tanışıp nişanlanır. Aynı yıl kaleme aldığı Babaya Mektup (Brief an den Vater), yazarın bu nişana karşı çıkan babası Hermann Kafka’ya yanıtıdır. 


Kafka’nın 1919 yılında kendi yazısıyla 104 sayfa süren mektubu, babası Hermann Kafka’nın eline hiç geçmemiş, yazarın ölümünden 28 yıl sonra 1952’de 1952 Neue Rundschau dergisinde yayımlanmıştır. (Bu bilgiler alıntıdır.)


Yazarın çocukluğundan itibaren babasına söylemeyi isteyip de  söyleyemedikleri, kırgınlıkları, kızgınlıkları, öfkesi, serzenişleri ve isyanı yer almaktadır mektupta.

“Koltuğunda oturarak dünyayı yönetirdin. Doğru olan senin düşüncendi, bunun dışındaki her fikir sana göre deli saçmasıydı, aşırıydı,anormaldi. ” (Sayfa 14)

Mektup boyunca anılara, Kafka’nın babasının Kafka’nın çocukluğundan itibaren etkisi altına alan baskın ve baskıcı ve kendisi dışındaki hiçbir fikre değer vermeyen karakterinin Kafka üzerinde yarattığı travma açıkça göz önüne serilmektedir.


Hermann Kafka,  bütün yaşamı boyunca çok çalışmış, para kazanmış, her şeyini çocukları uğruna feda etmiş, fakirlikten kendi çabasıyla çıkmış, işlerini büyütmüş, sert mizaçlı, baskıcı ve güçlü bir baba karakteri segilerken oğlu Franz onun tam tersidir. Babası ne kadar sert mizaçlı ise, Franz o kadar duygusal ve narindir. Babası ne kadar sağlıklı ve iri yapılı ise oğlu Franz o kadar hastalıklı ve çelimsizdir. Hatta Franz babasının yanında yüzmek istemeyecek, kıyafet denemeyi istemeyecek kadar babasının bu özelliğinin karşısında ezilir. Hatta babası onu ezmek için özellikle çaba sarf eder.

“O zamanlar her konuda desteğe ihtiyacım vardı. Senin vücut yapın bile moralimi bozmaya yetmişti. Örneğin, ikimizin de aynı kabinde soyunduğumuzu anımsıyorum. Ben zayıf, çelimsiz, inceydim; sense güçlü, uzun boylu, iri yapılıydın. Kabindeyken bile çok zavallı bulurdum kendimi, üstelik sadece senin karşında değil bütün dünyanın önünde. Çünkü benim için her şeyin ölçütü sendin.” (Sayfa 14)  


Babaya Mektup; Dönüşüm, Dava ve Şato’dan sonra okuduğum dördüncü Kafka Kitabı. Ancak Kafka okumaya yeni başlayacaklar için okunması gereken ilk kitap olduğu düşüncesindeyim. Çünkü Kafka’nın Dönüşüm’de kendini “böcek” gibi hissettiren, Dava’da ise sürekli “suç yokken suçlu” hissettiren duygu durumunu anlamak bakımından kitap benim için anlamlı bir okuma oldu. Ve sanki bulmacanın eksik parçası bulunmuş oldu.

“Çocukluğumda senin sözlerin tanrı buyruğuydu benim için, hiç unutmazdım söylediklerini; dünyayı, özellikle de seni değerlendirirken benim için en önemli ölçüt senin sözlerin olurdu ve sen hiç başarılı olamadın bu yolla.” (Sayfa 16)


Kitabı baskı ve kâğıt kalitesi ve cilt anlamında çok beğendiğimi söylemek istiyorum. Yazım hatasına rastlamadığım için de editörü titizliğinden dolayı kutlamak gerekiyor. Beğenmediğim tek ayrıntı kitapta numaralandırılmış dipnotların açıklamaları kitabın arka kısmında verilmiş olması olması. Okuma esnasında sürekli kitabın arka kısmına gidip gelme gerekliliği okuma bütünlüğünü bozdu. 

“Bana bir kere bile gerçek anlamda dayak atmadığın da doğru. Ama bağırıp çağırmaların, yüzünün kızarması, pantolon askılarını hemen çıkarıp sandalyenin arkalığında hazır tutman, neredeyse daha kötü oldu benim için. Bir insanın asılmasına benziyordu bu. İnsan gerçekten asılırsa ölür ve her şey o anda biter ama asılması için gerekli olan bütün hazırlıkları izlemek zorunda bırakılır ve ancak ilmek boynuna geçirilmek üzere gözlerinin önünde sallanırken bağışlandığını öğrenirse, bunun acısını yaşamı boyunca çekebilir. Üstelik senin anlayışına göre dayağı hak ettiğimin ve senin merhametinden ötürü son anda dayaktan kurtulduğumun bana açıkça ve defalarca gösterilmesi, içimde büyük bir suçluluk bilinci biriktirdi. Sana karşı her bakımından suçluydum.” (Sayfa 24) 


Dipnotları okumadan da olayı ya da durumu anlamak imkânsız gibi. Bu şekilde 85 dipnot olduğu düşünülürse, durum sıkıcı olabiliyor. Dipnot açıklamalarını bulunduğu sayfanın alt bölümünde yer alsaydı daha keyifli bir okuma olabilirdi.

“Güneşin ortasına kadar uçmanın gereği yoktur; ama dünya dünya üzerinde güneşin zaman zaman ışıdığı ve insanın içini biraz ısıttığı temiz bir köşeye, sürünerek de olsa ulaşmak gerekir.” (Sayfa 45)



Kitapta mektup kısmı 48 sayfa olmakla birlikte; önsöz, ve eklerle birlikte 91 sayfaya çıkmış oluyor. (fotoğraflar, notlar, kısaltmalar…vb.) mektup dışında bu kısımlar da kitabı ve Kafka’yı anlamak bakımından keyifli okumalar oldu. Bu bakımdan da kitabın güzel hazırlandığını söylemeden geçemeyeceğim.

“Seninle sakin bir şekilde konuşmamız olanaksızdı ve bu durumun çok tabii bir sonucu doğdu; konuşmayı unuttum ben. Belki zaten büyük bir hatip olamayacaktım ama sıradan, insanca, akıcı bir konuşmayı başarabilirdim. Sen bana “sözü” çok erken yasakladın.” (Sayfa 18,19)


“Birbirimizle savaştığımızı kabul ediyorum. Ama iki türlü savaş vardır. Biri şövalyece yapılan bir savaştır; bu savaşta bağımsız düşman güçleri çatışır, taraflar kişiliğini korur, her biri kendisi için kazanır, kendisi için kaybeder. Bir de böceklerin savaşı vardır; böcekler hasmını sadece sokmakla kalmaz, hayatta kalmak için onun kanını da emer. Bunlar askerliği meslek edinmiştir ve sen de böyle birisin.” ( Sayfa 54)

 Kafka ve Franz Kafka ile ilgili Christoph Stözl’ün açıklaması da dikkat çekici ve anlamlı: “Hermann Kafka ve Franz Kafka’nın arasındaki kopuş, iki Musevi kuşak arasındaki önüne geçilemeyen uyuşmazlığın sonucudur ve baba-oğul, her ikisi de kendi neslinin en uçtaki örneği olduğu için acı verici boyutlara ulaşmıştır.” 

“Yaşam sabır oyunundan öte bir şeydir; ama itirazın sağladığı düzeltmeyle, ne ayrıntılı olarak açıklayabileceğim ne de açıklamak istediğim bu düzeltmeyle gerçeğe çok yakın bir tablo ortaya çıktı. Bu her ikimizi de biraz rahatlatabilir. Bize yaşamayı da ölmeyi de kolaylaştırabilir.” (Sayfa 55)

YENİ KİTAPLARLA GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE....

23 yorum:

  1. teşekkür ederim, okumadıklarımdan , bakarım bir ara bile diyemediğim zamanlar işte ahhh...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her kitabın zamanı vardır kimbilir belki zamanı şimdi değildir.sevgiler... :)

      Sil
  2. Ben iş bankası yayınlarından okudum ama sizin kitabınız daha güzelmiş kitapligimda bulunması acısından alabilirim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında ben de İş bankası mı yoksa Koridor yayınlarının ciltli yayınlarından mı okusam diye düşünürken "Öteki" yayınlarının ciltli yayınlarını tercih ettim. Hem arşivlik olsun istedim hem de çevirisini beğendim. tavsiye ederim. (biraz yazı karakteri küçük ama)

      Sil
  3. Selam.
    Kafka hayranıyım, çok severim bende kendisini :)
    Ve bu kitabını başka bir yayınevinden okumuştum.
    İçim burkulmuştu okurken çünkü gerçekten de çocuklar için anne baba büyük bir idol...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu kitaptan sonra Koridor yayınlarının Dönüşüm'ünü tekrar okudum ve hem içim burkuldu hem de daha çok sevdim yazarı.. onun çocukluğuna sarılmak istedim adeta...

      Sil
  4. kafkayı çok okumak istedim ama bi türlü okuyamadım,fırsatım olmadı hiç..yazar hakkında çok derin bir yorumlama olmuş,elinize sağlık..✔😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazarı henüz okumadıysanız güzel bir başlangıç kitabı... Kesinlike tavsiye edebilirim... Sevgiler..

      Sil
  5. Çok teşekkürler Emine Hanım bu güzel tanıtım için. Gerçekten de ''Babaya Mektup'' kuşaklar arası çatışmayı ve aile içi iletişim engellerini çok güzel anlatmış. bu zamana kadar okumamış olmam büyük kayıp diye düşündüm. Eserde biraz da kendi babamı buldum desem yalan olmaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de kitabı babamı kaybettikten sonra okudum. haliyle daha çok üzüldüm hassas bir dönemde olduğumdan... Sevgimizi de özlemimizi de varsa öfkemizi de zamanında söylemek sanırım en doğrusu diye düşündüm. umarım kitabı okursunuz... sevgiler...

      Sil
  6. teşekkür ederiz tanıtım için sevgiler...

    YanıtlaSil
  7. Dönüşüm, Dava ve Ceza Sömürgesi kitaplarını okudum ancak Baba'ya mektupları okumadım. Yeni başlayacaklar sizin tavsiyenizi dikkate alsınlar. Genç Werther'in Anıları ise belki 20 yıl sonra şu günlerde tekrar okumayı düşündüğüm bir kitap. Kitap dolu bu yazı için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Genç Werther'in Acıları benim de yine yeniden okunacaklar listemde...Güzel yorumunuz için çok teşekkürler...SEvgiler...

      Sil
  8. ah ya kafka yirminci yüzyılın en büyük yazarı yaa, çok üzülürüm onun yaşadıklarına. ah o babası. kafkanın bebeği adlı romanı da oku okumadıysan, son zamanları kafkanın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kafkanın Bebeği merak ettiğim kitaplardan... Babası Kafka'nın en büyük travmasının sebebi maalesef... Kafka'yı anlamak için okunması gerekenlerden. :)

      Sil
  9. teşekkür ederiz güzel bir tanıtım olmuş

    YanıtlaSil
  10. Iç burkan Kafka kitaplarindan...

    YanıtlaSil
  11. Bu kitap okuma listemde. Dönüşüm kitabından sonra diğer kitaplarını da okumak için sabırsızlanıyorum. Çok teşekkürler canım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuduktan sonraki yorumlarınızı da beklerim... Sevgiler... :)

      Sil
  12. Merhabalar,

    Kafka’nın, sahibine hiç ulaşmamış bir mektubu olan Babaya Mektup; 20. yüzyıl edebiyat tarihinin en büyük itiraflarından biri sayılıyor.

    Kitapta; Kafka’nın yaşam öyküsünden ipuçları ve yazarın evlilik kararına karşı çıkan babasına olan duygu ve düşünceleri okuyucuya aktarılmaktadır.

    Kitapla ilgili inceleme yazımı bu linkte bulabilirsiniz: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/kitap-inceleme-franz-kafka-babaya-mektup/

    Sağlıcakla ve edebiyatla kalın.

    YanıtlaSil

Yorum yazmak için zaman harcadığınız için Teşekkürler...

Blog sahibi olmayan ziyaretçiler Anonim'i işaretleyip, yorum bırakabilirler.

ARGO İÇEREN YORUMLAR YAYINLANMAZ.

Yorumunuz blog sahibininin onayından sonra görünecektir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...