MERHABALAR;
Okuyalı uzun zaman olmasına rağmen paylaşmaya bir türlü vakit bulamadığım kitaplar var hala.. Bazen insanın canı hiç bir şey yapmak istemez ya ben de o dönemlerimden birindeyim... Birazdan paylaşacağım kitabı pek çok blog arkadaşım okudu ve yorumladı çoktan.. Ben bu konularda biraz yavaşım maalesef... Bir de kitapları demlendirmeyi seviyorum... Çok popüler oldukları zamanlarda okuduğumda övgülerden etkileneceğimi ve objektif gözle bakamayacağımı düşünüyorum...Osmanlı Tarihine dizi furyası ile ilgi atmışken bu durum film ve kitaplarla da destekleniyorken; bu konuda yazılan kitapları okumadan olmaz elbette... Gelelim kitabımıza....
DEMET ALTINYELEKLİOĞLU - CARİYENİN KIZI – MİHRİMAH
TUTKUSU HÜRREM, GÜCÜ SÜLEYMAN, MASUMİYETİ İSE
ESARETİYDİ.
ARKA KAPAKTAN;
Osmanlı Sarayı’nın muhteşem atmosferinde, kudretle, aşkla
kuşatılmış bir hayattı onunki. Çevresinde korkunç ölüm oyunları örülüyor,
gölgelere sinmiş suikastçiler fırsat kolluyordu. Yaşamak için öldürmek zorunda kalmayı
kabullenemeyen masum bir kalp ve çaresiz, telaşlı çırpınışları Osmanlı’nın
unutulmaz dönemlerinden birinin saklı kılavuzuna dönüşecekti. Mihrimah’ı, elle
tutulur hiçbir özelliği olmayan bir adamla evlenmeye zorlayan korkunç sır,
annesi Hürrem’le arasındaki anlaşmada gizliydi. O güçte bir annenin, o tutkuda
bir babanın kızı, Hafza’nın torunu, Sinan’ın açmazı, Rüstem’in gelini olmanın
aykırı bir bedeli vardı. Artık ne Barbaros Hayreddin Paşa’nın kadırgaları, ne
de Mimar Sinan’ın göğe astığı kubbeler güldürebilirdi kırgın prensesin yüzünü.
Gözlerine çöreklenen tuhaf derinliğin esiri Mihrimah, kalbinden geriye kalan
koca boşluğu, adını tarihe kazıyarak dolduracak ve…
…Hürrem Mihrimah işbirliği, Cihan Devleti’nin kaderini
değiştirecekti.
KİTAPTAN;
"Denizler evimiz, dalgalar
yoldaşımız
Rüzgârla yarışır, fırtınalara kafa tutarız
Korku bilmez, varırız düşman üstüne
Duaların bizimle ola Mihrimah bacımız..."
KİTAPTAN NOTLAR:
Mihrimah'ın öyküsünde hüzün oldukça ağır basıyor. İktidar
aşkıyla yanıp tutuşan Hürrem'le Mihrimah’ı sıklıkla karşılaştırdım kitap
boyunca…. Annesine kıyasla; daha masum Mihrimah, bir o kadar da çaresiz. Annesiyle
karşılaştırıldığında güçlü kadın imajına
yetişemiyor. Annesinin gölgesinde kalıyor. Bunda elbette Hürrem’in ailesinden koparılıp getirildiği sarayda
var olma mücadelesi etkili oluyor… Hürrem zorlukları aştıkça güçleniyor,
zalimleşiyor. Hürremin elde etmek için savaş verdiği birçok şeye Mihrimah zaten
sahip olarak doğuyor…
Cariyenin Kızı - Mihrimah, beş yüz sayfayı
kapsayan birinci bölümde romanı "ikili" devam ettiren yazar,
Harem'deki Mihrimah'la; Korfu Kalesi'nden İstanbul-Levent yatağına sürüklenen
Alaiyeli İsmail'in maceralarını anlatıyor. Alaiyelinin ölümünün ardından
olaylar sadece Mihrimah tarafında anlatılıyor. Alaiyeli ile ilgili gerçeği
Mihrimah’ın asla öğrenememesi ayrıca iç burkucu….
Mihrimah'tan bahsedilen bölümler bolca tasvirle
renklendirilmiş… Mihrimah’ın mavi tutkusu, dalgalı sarı saçları, güzelliği, özgürlük tutkusu sıkça bu
tasvirlerde yerini almış… Ancak Nurbanu ya da Hürrem kadar hareketli değil
Mihrimah’ın anlatıldığı bölümler.. Acaba annesi ya da Nurbanu gibi cariye değil
de Osmanlı hanedanına mensup olarak doğduğu için mi? Çünkü Nurbanu ve Hürrem’in
yükseliş hikayeleri son derece hareketli iken Mihrimah zaten onların kat
ettikleri yolun yüksek mertebesinde doğacak kadar şanslıydı.. Tabi bu durum
onun mahsun ve hüzünlü bir sultan olmasını engelleyemedi…
Mihrimah’ın hayatının daha durgun geldiği sayfalarda Alaiyeli
İsmail'in hikâyesi kurtarıcı oldu benim için. Vatikan'ın ustaca planıyla kapatıldığı mahzende büyük
bir hizmete hazırlanan, beyni yıkanan Alaiyeli İsmail'in yaşadıkları oldukça
başarılı anlatılıyor. Hele işkence
sahneleri, Papalıkta yaşananlar… kitabı renklendiren unsurlar…
Diğer yandan da Mihrimah'ın çocukluktan genç kızlığa
geçişine de şahit oluyoruz… Mihrimah'ın
denizi duyduğu tutku bu dönemde ayyuka çıkıyor. Mihhrimah'ın ilk aşk heyecanı,
Alaiyeli ile buluşma planları roman renk katan unsurlar… Keşke masallardaki
gibi mutlu sonla bitseydi hikayeleri…
Mihrimah’ın yolu tarihe damgasını vurmuş kişiliklerle
de kesişiyor. Barbaros Hayreddin Paşa ve Mimar Sinan karşımıza çıkıyor. Tüm
kitap boyunca Mimar Sinan - Mihrimah aşkına da sıklıkla yer veriliyor…
Ayasofya'da tanışmayla başlayan imkânsız ilişkileri camilerin yapımıyla ebedileşiyor
kitabın sonunda. (Üzerine pek çok kitap yazılmasına rağmen ben bu aşkın
gerçekliğine inanmıyorum.... Haremin kuralları günümüzde televizyon dizilerinde
anlatıldığı kadar esnek değil maalesef.. Özellikle Sultan ailesi için… Tarihçilerin
çoğunluğu da böyle bir aşkın olmadığını,
olamayacağını öne sürüyor, pek çok kanıta dayandırarak…Zaten kitabımız da
tarihi fantezi… Umarım kitabı okurken gerçekle fanteziyi karıştıranlar olmaz…)
Roman Hürrem'in kızını anlatmasından ötürü, doğal
olarak Moskof Cariye Hürrem'in tarih sürecine yakın bir süreci işliyor. Romanın
en kritik noktalarından biri olabilecek olan aynılık, olaylara farklı bakış
açıları getirerek kapatılıyor. Örneğin Mihrimah ve Rüstem’in evliliği….
Hürrem'in de farklı yanlarını görüyoruz romanda. Memleketine duyduğu özlemin
meyvesi olarak kızına Rusça öğretmesi, balalayka çalmayı öğretmesi, tüm
çocuklarına gizlice bir de Rusça isim koyması gibi. Kanuni'nin kızına duyduğu
sonu gelmez sevgi de kitabın temel taşlarını oluşturuyor.
Romanla ilgili yapabileceğim en önemli ve olumsuz
eleştiri, romanın başlangıcında “Bu roman tarihi bir belge olmak iddiasında
değildir. Eser kaynağını tarihi olaylar ve karakterlerden almakla birlikte,
tarihi gerçekler romanın kurgusuna hizmet eden bir pusula gibi hayal gücünü
körüklemiştir. Cariyenin Kız Mihrimah, bir tarih fantezisidir”
yazmasına rağmen; tarihi karakterler atfedilen olaylar gerçeklik etkisi
yaratabiliyor. Tarihi kayıtlarda gerçekliği bilinmeyen ve iddialara dayanan
olaylar karakterler hakkında yanlış ithamlara sebep olabilmektedir. Örneğin;
Mihrimah ve Mimar Sinan aşkı… O dönemki saray kayıtlarının tutuluş şekli ve
haremin gizliliğini göz önünde bulunduracak olursak; tarihi karakterlere
atfedilmiş fantezinin kitapları diyebiliriz bu seriye… Akıcı diliyle okumaya
başladığınızda 150-200 sayfayı nasıl okuduğunuzu anlamıyorsunuz, ancak kitabı
kapattıktan sonra bu olaylar gerçekten olmuş olabilir mi? sorusu sıkça kafanızı
kurcalıyor…
Romanın sonunda verilen kısa pasajla yazar bizi yeni romanıyla tanıştırıyor. Nurbanu
Yeni kitaplarla görüşmek dileğiyle....
SEVGİLER...
Bu kitap, kalınlığına rağmen su gibi akıyor ve çabucak bitiyor. Osmanlı tarihini anlatan dizi furyası da gözönünde bulundurulursa kitaptaki karakterleri, mekanları zihinde canlandırmak zor olmuyor.
YanıtlaSilBen de okumuş, şurada değerlendirmiştim:
http://www.birazkitap.blogspot.com/2012/05/cariyenin-kizi-mihrimah.html