MERHABALAR;
Geçtiğimiz haftalarda Azra Kohen'in Fİ ve Çİ adlı kitaplarını okumuş ve paylaşmıştım. Şimdi de gelelim üçlemenin son kitabı Pİ'ye.
ARKA KAPAK
Şimdi itiraf zamanı!
İtiraf ediyorum: Sana tuzaklar kurdum.
Adlarını Fi ve Çi koydum.
Can Manay'ın Duru'ya duyduğu açlıkla çıkardım
seni yola,
Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını Deniz'le
anlatmaya çalıştım sana…
Beni takip etmen için yolumuzu onların
hikâyeleriyle süsledim.
Anlamları da hemen hemen her satıra gizledim.
Çünkü Pi'deydi asıl anlatmak istediklerim.
Çaresizdim. Vazgeçemezdim.
Sana bu manzarayı mutlaka göstermeliydim.
Seninle nihayet burada buluşmak için çok emek
verdim.
Şimdi yine gel benimle, birlikte yürümeye devam
edelim.
Savaşların savaşılarak kazanılamayacağını, asıl
zaferin ancak doğrudan ayrılmayınca kazanıldığını
Özge anlatsın sana,
Yaptığımız her şeyin evrende dönüp dolaşıp bize
nasıl geri geldiğini
Can'dan dinle,
Analiz edebildiğimiz kadar güçlü, sadeliğimiz
kadar güzel, gerçekliğimizdeki samimiyet kadar eşsiz olduğumuzu
Bilge'de gör,
Kendi değerini başkalarının gözünden biçenlerin
acısını
Duru'yla anla,
Ve Deniz'in düşüncelerinde tanış geleceğin
insanıyla… Gel benimle. Yolumuz uzun değil,
Nihayet sana gidiyoruz, bana… BİZ'e.
Sorgulanmamış, analiz edilmemiş bir yaşam hiç
yaşanmamıştır.
Arka kapaktan sonra pek çoğumuzun
matematiksel işlemlerden hiç de yabancı olmadığı Pİ sayısına... Pi, her türlü matematik işleminde büyük önem taşıyan çok
ilginç bir sayıdır. Matematiğin birçok hesaplamasında örneğin; daireler,
yaylar, pendulumlar gibi… pi sayısına rastlarız. (Vikipedia)
ÖZET
“Karanlıkla savaşmanın tek yolu fark
etmektir. Fark edince ışık olursun”
Fİ ile başlayan, Çİ ile devam eden yolculuk Pİ
ile sona ermekte. Pi Özge’nin mecliste kanıyla mühürlediği konuşması ile
başlamakta. Ardından diğer karakterlere geçilmekte.
Can Manay,
Duru’nun bırakıp gitmesinin ardından kendini evine kapatır. Muayenehanedeki ve
televizyondaki işine de gidemez.
Asistanı Bilge, Eti’nin yönlendirmeleri ile her gün Can’ın evin gider,
ona yiyecek bir şeyler götürür. Başlangıçta silik bir karakter olan Bilge,
sonraları Can Manay’ın hayatının mimarı olur neredeyse…
Darbe’nin
etkileri piyasada devam etmektedir. Dergiyi ve kendisini korumak için Özge ve
Ömer dergiyi yabancı bir sunucu üzerinden yayımlasalar da dergi ilk açılırken
adı geçen Dudu Nine ve Rıza Dede (Özge’nin arkadaşı Ayşegül’ün anneannesi ve
dedesi) öldürülür.
Sadık Özge’yi korumak ona yaklaşmak istese de, her girişimi
sonuçsuz kalır. Bu esnada Özge, Sadık’ın desteğiyle muhalefet milletvekili,
sonraları parti genel başkanı olur. Hükümet yanlısı olduğunu öğrendiği Sadık’tan büsbütün uzaklaşır Özge. Çok geçmeden muhalif söylemleri ile çok
dikkat çeken, aykırı bir milletvekili profili çizen Özge’yi koruyan Sadık Murat
Kolhan’ın hayatı da tehlikeye girer. Özge’den rahatsız olanlar, arkasında Sadık’ın olduğunu düşündüklerinden;Sadık çareyi yurt dışına kaçmakta bulur. Özge’nin
hayatından böylece çıkar.
Müziğini
sömüren Şadiye ve Tugay sayesinde Ada şöhrete kavuşur. Deniz’e olan aşkı her
zaman devam etse de Deniz’e ait müziği Şadiye’ye satması ve bu müziğin Deniz’in
asla istemediği gibi reklamlarda kullanılması Deniz ile Ada arasındaki bağı
tamamen koparır. Uyuşturucuya sığınan, her defasında daha fazlasını isteyen
Ada’nın sonunu yine uyuşturucu hazırlar.
Her ne
kadar Deniz’in Ada için bir şeyler yapması için uğraşsa da Göksel başarılı
olamaz. Ada’nın ölümü üzerine Göksel, Tugay’ı da uyuşturucu ile öldürerek
Ada’nın intikamını alır.
Bilge Can
Manay’ın asistanlığını yaparken Can Manay’ın Şoförü Ali ile aralarında önce
dostluğa sonra da Ali’nin sevgisine dönüşen bir bağ oluşur. Ali’nin ektiği
tarlada çalışan ailenin oğlunun da Otistik olması, Bilge’nin Doğru ile birlikte
sıklıkla onları ziyaret etmesi, Ali ile geçirdikleri zaman aralarındaki bağı
güçlendirir. Ali Bilge’ye açılacaktır.
Ancak bu
sırada Can Manay depresyondan çıkar. Her gün görmesine rağmen dişi olarak
görmediği asistanı, zor günlerinde yanında olan genç kız gözünde huzuru temsil
eder Can’ın. Ve evlenirler. Can ve Bilge evliliği yolunda gider, ta ki
İngiltere’de bir konferansa gittiğinde Can’ın Duru’yu bulmasına kadar. Duru’ya
hissettirmeden aylarca izler Can, Duru’yu. Ve onu geri getirebilmek için bir
sanat merkezi yaptırmaya karar verir: Avrupa’nın en büyük sanat merkezini.
Her ne kadar sanat merkezinin kendini getirmek için
Can tarafından yapıldığını öğrense de Duru tüm yaşadıklarına rağmen egosuna
yenilerek geri döner. Avrupa’nın en büyük sanat merkezi kendisi için
yapılacaktır. Can Bilge’den ayrılıp, Duru’nun peşine düşer. Çok geçmeden Can
amacına ulaşır ve Duru’yla birlikte olur. Ancak Duru’nun söyledikleri üzerine
Bilge’den ayrıldığına pişman olarak, Duru’ya saldırır.
Bilge’ye geri dönen Can; Onun hamile olduğunu öğrenmesiyle adeta yeniden başlar yaşamaya. Ama durum Bilge için Can’ın zannettiği gibi değildir.
Bilge’ye geri dönen Can; Onun hamile olduğunu öğrenmesiyle adeta yeniden başlar yaşamaya. Ama durum Bilge için Can’ın zannettiği gibi değildir.
KİTAPTAN
NOTLAR
Fi ve Çi’den sonra serinin son kitabı Pi’yi de
tamamladım hızla. Kitap bir hayli kalın tam 704 sayfa. Elime aldığımda her ne
kadar gözümü korkutsa da okumaya başlamamla akıcı dili sayesinde,
dolaylamalardan arınmış anlatımıyla nasıl olduğunu anlamadan sonuna geldim.
Önce Fİ ile ardından Çİ ile çıkılan yolculuk,
Pİ’de sonlanmakta ve merak öğeleri birer birer çözülmekte. Her ne kadar birkaç
soru işareti kalsa da kafamda taşların birçoğu yerine oturmuş oldu.
Can Manay serinin sonunda aslında hep olması
gereken yere Akıl Hastanesine Eti, Bilge ve Özge eliyle gönderilmekte. Serinin
başından beri yaptıkları yanına kar kalmamış oldu. Can’a içten içe diş bileyen
okuyucunun içi de bir nebze rahatlamış oldu.
Can Manay ile ilgili pek çok kısım açıklığa
kavuşurken; Çiçek hala tam anlamıyla aydınlanmamış noktalardan. Çiçek’e
saplantılı bir ilgisi olduğu ve Çiçek’i öldürdüğü ortada. Ancak neden
öldürdüğü, neden Can Manay olduğu ile ilgili kısımlar soru işareti olarak kaldı
okuyucu için. Çiçek ile ilgili kısımlara tamamen açıklık getirebilirdi yazar.
Bir de Can’ın üç yaşındaki bir anısında
annesinin beyaz elbise giymesi ve Can’ın mutlu olduğu ana dönmesi aklıma “acaba
Duru’yu ilk gördüğünde üzerindeki beyaz elbiseden olmasından dolayı mı” bu
kadar takıntı haline getirdi diye düşünmedim değil. Çünkü Duru’nun ilk dans
sahnesi, Can’ın 3 yaşındayken annesi ile yaşadığı deneyime son derece
benzemekte. Acaba Can’ın annesi kimdi, Can ile aralarında ne oldu bunlar
cevaplanmayan sorular.
Bir de Can Manay Ve Sadık Murat Kolhan arasındaki mesele de geriye kalan soru işaretlerinden. "Sadık'ın karısına ne oldu ?, Can'ın bu konudaki payı neydi ?"merak ettiklerimden. Bir de kitap boyunca bana saçma gelen kısım da şu oldu. Sadık gibi bir medya patronu Can Manay'ın geçmişte akıl hastaneye yatması gibi bir bilgiye bu bilgiye ulaştığında sadece bir asistan olan Bilge'den yardım istemekte. tam tersi olması gerekmez miydi acaba?
Diğer karakterlere gelelim sırayla; Deniz tıpkı
konservatuardaki gibi müziğin ve dansın birleştiği, “Sokak” projesiyle hem
kendi hem de çevresindeki pek çok gence, en çok da kendine hayat vermekte.
Sokak’ta gençlerin gerçekleştirdiği performanslardan birini canlı olarak
izlemeyi çok isterdim doğrusu… Deniz deyince Ada’ya gelmemek olmaz.
Yazarın en acımasız davrandığı karakter bence
Ada olmuş. Göksel’in de Deniz’e Ada ile ilgili durumdan bahsetmesinden sonra,
Deniz’in onu tutup bulunduğu cehennemden çıkarması için umutlandım kitap
boyunca. Ada; Deniz ile ilgili hayal
kırıklığı yarattı bende. Duru’yu bile anlamışken; Ada’yı anlamak istememesi,
Göksel’in çağrısına rağmen, kurtarmak istememesi Deniz ile ilgili yargılarımda
soru işareti oluşturan kısım oldu.
Göksel’e gelince; Göksel’in nasıl polis olduğu
Göksel ile ilgili soru işaretlerinden oldu benim için. Keşke Ada’yı
kurtarabilseydi. Üçlemenin sonunda hala tam olarak çözülemeyen, duyguları tam
olarak anlaşılamayan karakter Göksel oldu benim için. Göksel’in geçmişi ve
karakteri ile ilgili soru işaretleri kitabın sonunda hala açıklığa kavuşamamış
ayrıntılardan.
Özge’nin milletvekilliğinden, parti başkanlığına
uzanan mücadelesi haksızlığa açtığı savaş ve mücadelesi takdire şayan. Ancak
Özge ve Deniz beraberliği pek de sevmedim doğrusu.
Duru Pİ’de kitabın ortalarına doğru sahneye
çıkan karakterlerden oldu. Yazar Duru’yu bence doğru bir kararla geri çekip,
sahneyi Bilge’ye teslim etmiş gibi geldi bana. İhtirasa karşı, huzur…
Yazarın pek çok bölümde verdiği müzik, video
önerileri ve benim bazılarını dinlemek için okumaya ara vermem sıklıkla
bölünmeme neden oldu. Her hangi bir firma Pİ’de geçen müziklerden bir albüm
yaparsa şaşmam doğrusu. Bunun yanında yazarın 2016’da çıkacak kitabından alıntı
vermesi bir taraftan ilgi çekerken bir taraftan da doğru bir pazarlama
stratejisi olmuş.
Sonuç olarak; okurken keyif aldığım, hızla
ilerlediğim kitaplar oldular.