19 Kasım 2017 Pazar

EMİLY BRONTË - UĞULTULU TEPELER

MERHABALAR;

İngiliz Edebiyatı'nın önemli isimlerinden Brontë Kız Kardeşler'den Emily Brontë'nin tek romanı  Uğultulu Tepeler'i paylaşmak istiyorum sizlerle... 


EMİLY BRONTË'nin portresi... 


ARKA KAPAK
Bütün dünya onun bir zamanlar yaşadığının, benim de onu kaybettiğimin korkunç hatıralarıyla dolu sanki!” 


ÖZET

Yıl 1801. Bay Lockwood, zengin bir insandır şehrin kalabalığından bıkıp ıssız bir kasabada kafasını dinlemek ister ve bir yıllığına Yorkshire'ın uzak bir köşesindeki Thrushcross Grange’yi kiralar. Buraları çok güzel diye düşünür. Beşerden uzak kalmak isteyen birinin arayıp da bulamayacağı bir yerdir onun için. Bay Heathclif, Bay Lockwood’un ev sahibidir. Soğukkanlı, asık suratlı sakin tabiatlı bir adamdır. Uğultulu Tepeler’deki Malikânenin de sahibidir. Malikâne adını Kuzey rüzgârlarından almaktadır. Malikane iklim göz önünde bulundurularak yapılmıştır. Bay Lockwood, ana giriş kapısının üzerinde “1500 yazısı ile “Hareton Earnshaw” adını görür. Evin tarihini merak etse de ev sahibine sormaya cesaret edemez.

Bay Lockwood Bay Heathcliff ile şarap içer, sohbet ederler. Bay Lockwood ertesi gün yine Uğultulu Tepeler’e gitmek için yola çıkar. Ama tipiye yakalanır. Uğultulu Tepeler’e ulaştığında kimse sesini duymaz. Artık umudu kesmişken; sonradan adının Hareton Earnshaw olduğunu öğrendiği delikanlı gelir onu, oturma odasına alır. Orda bir de genç bayan vardır. Evin hanımı diye düşünür. Konuşmak istese de pek ilgi göremez. Bay Heathcliff sahibi gelince yemeğe otururlar. Yemekte evin hanımı diye düşündüğü kişinin Bay Heathclif’in gelini olduğunu öğrenir. Ölmüş oğlunun eşi Cathy’dir. Hareton Earnshaw evin asıl sahibi olması gerekirken  Heathclif tarafından evin yanaşması haline gelmiştir. Tipi nedeniyle eve dönemeyince; Uğultulu Tepeler’de mecburi bir gece misafirlik geçirir. Ev sahibi de onu evinde misafir etme konusunda isteksizdir. Ertesi gün Malikanesine geri döner. Yanında çalışan kahya kadın Nelly’den onlar hakkında bilgi edinmek ister. Kahya kadında bildiği her şeyi kendisine anlatır. Böylece Pandora’nın kutusu açılır. 


“1801. Ev sahibimi – sonradan epey canımı sıkacak şu münzevi komşumu- ziyaretten şimdi döndüm. Hakikaten istisnai bir mekândayım. Bütün İngiltere’de beşerin telaşesinden, vesvesesinden uzak başka bir mevkii bulma şansımın olduğunu da sanmam. Beşer sevmezlerin cenneti burası ve dahası Bay Heathcliff’le yalnızlığımızı pay edecek öyle uygun bir çift oluyoruz ki! Esaslı bir adam bu Bay Heathcliff! İlk karşılaşmamızda kaşlarının altındaki o kara gözlerinde beliren şüpheye ve atımın terkindeyken adımı zikretmem üzerine parmaklarını yeleğinin ceplerine sokup kibirli edayla bana karşı siper alışına kanımın kaynadığını eminim pek hissetmedi” (Kitaba başlarken; Sayfa 5)

Uğultulu Tepeler Malikanesi’nin sahibi Bay Earnshaw, Liverpool gezisinden beraberinde 6 yaşlarında bir çocuk ile döner. Çocuk kimsesizdir, çingene gibi de esmerdir. Çocuk adını da bilmediğinden Bay Earnshaw, çocuğa, Heathcliff adını takar. Çocuğun soyadı da yoktur. Niyeti bu çocuğu oğlu Hindley ve kızı Catherine ile birlikte, kendi çocuğuymuş gibi büyütmektir. Küçük kızı Catherine ile Heathcliff birbirlerini hemen severler. Ancak Hindley eve gelen bu çocuktan pek hoşlanmaz, ve babasının o gösterdiği ilgiyi de çok kıskanır.

“ Varlığımın tamamı, burada şu halimden ibaret olsaydı yaratılmamın ne anlamı olurdu ki? Benim bu dünyadaki kederlerim Heathcliff’in de kederleri oldu. Bunu en başından beri gördüm, yaşadım. Ve yaşıyorsam eğer, ben onda yaşıyorum. Her şey yok olup kaybolsa, geriye sade bir o kalsa, ben de var olmaya devam ederdim. Ama her şey yerinde kaldığı halde sadece o yok olsa, bu koca evren başıma yıkılır, varlığımı sürdüremezdim. Linton’a olan aşkım ağaçların yapraklarına benziyor. Kışın gelip ağaçalrı değiştirmesi misali, zamanın da bu aşkı değiştireceğini biliyorum. Ama Heatcliff’ e olan aşkım toprağın altındaki kayalar gibi… pek göremediğimiz ama gerekli olduğunu bildiğimiz kayalar…” (Sayfa 102)

Babaları öldükten sonra malikânenin yönetimi Hindley’e kalınca da; Catherine’nin ayyaş ve kötü bir delikanlı olan ağabeyi Hindley, Heathcliff’e eziyet eder, sıradan bir uşakmış gibi davranır ona. Bu esnada artık Catherine genç ve güzel bir genç kıza dönüşmüştür. Bu esnada Thrushcross Grange’de yaşayan Bay Linton ve kız kardeşi ile İsabella ile de arkadaşlık kurmuştur. Bay Linton’un Catherine’e olan ilgisi ile Heathcliff’in aşkı ve arkadaşlığı arasında kalır Catherine. Her ne kadar Catherine de Heathcliff’i sevse de onun gibi biriyle evlenmesinin kendisini küçük düşüreceği fikrinden etkilenmektedir. Kahya kadın Nelly’ye bu düşüncelerini anlattığı esnada Heathcliff Catherine’in konuşmalarını duyar ve Wuthering Heights’tan kaçar. Üç yıl ortadan yok olur. Bu esnada Catherine bay Linton ile evlenir. Heathcliff de üç yıl sonra varlıklı bir adam olarak geri döner. 


Âşık olduğu karısını doğumdan kısa süre sonra kaybeden; tamamen ayyaş bir adama dönen Hindley, oğlu Hareton ve uşak Joseph’in yaşadığı Uğultulu Tepeler’de Hindley’in kiracısı olur. Heathcliff her iki aileden de intikam alamaya yeminlidir.  Catherine ile Heathcliff karşılaşınca aralarındaki tutku yeniden başlar. Heathcliff sırf Edgar Linton’a kötülük olsun diye, onun kardeşi İsabella ile kaçarak evlenir. İsabella’ya kaçırdığı ve evlendiği andan itibaren eziyet eder. İsabella çok geçmeden kaçar ve dayısının adı verilen doğuştan zayıf bünyeli marazlı bir oğlu olur. Catherine kendi adını taşıyan kızını doğurduktan hemen sonra ölür. 

En az arandığında en çok bulunan şeylerden birisin. Ama arandığında da bulunmazsın!” (Sayfa 159)

Heathcliff, kumar ve içki borçlarını ödemeye karşılık Hindley’in elinden malikaneyi alır. Catherine ölse de intikam ateşi sönecek gibi değildir. Annesinin ölümü üzerine dayı Linton tarafından Thrushcross Grange’ye getirilen oğlunu hemen ertesi gün kendi yanına alır. Hasta ve bakıma ihtiyaç duyan delikanlıya da eziyet eder ve bakımı ile hiç ilgilenmez. Tek amacı bu marazlı çocuk kanalı ile Thrushcross Grange’ye el koymaktır. Ama o her zaman daha fazlasını ister. 

“Ölüleri yaşıyormuş gibi düşünürsek, onlardan geriye kalan her şey kıymetlidir.” (Sayfa 168)

Sırf kötülük etmek amacıyla kendi oğlunu, Edgar Linton’un ve Catherine’nin kızı Cathy ile zorla evlendirir. Edgar Linton ve ardından çok geçmeden de yeğeni Linton ölünce de amacına ulaşır.Earnshaw ile Linton ailelerinin malına mülküne, yani Wuthering Heights ile Trushcross Grange’e el koymanında yolunu bulur. Kendisine yapılan eziyetlerinin hıncını almak için, Hindley Earnshaw’a da, oğlu Hareton’a da bir köpek muamelesi yapar. Ama ruhu bir türlü huzur bulmaz. Çok geçmeden beklenmedik biçimde Heathcliff de ölür. Sonunda gencecikken dul kalan Cathy ile Hareton evlenir.

“Catherine'le ilgili olmayan ne var ki zaten? Onu anımsatmayan ne var ki? Başımı eğip şu zemine baksam, taşların üstünde yüzünü görüyorum! Her bir bulutta, her bir ağaçta onu görüyorum… Geceleri havayı o dolduruyor, nefesim o oluyor. Gündüzleri baktığım her şeyde gözüme o görünüyor. Onun hayali her yanı sarmış halde! Sıradan insanların yüzleri kadın ya da erkek, hatta kendi yüzüm bile onunkine benziyormuş gibi geliyor. Bütün dünya onun bir zamanlar yaşadığının, benim de onu kaybettiğimin korkunç hatıralarıyla dolu sanki!” (Sayfa 407)


KİTAPTAN NOTLAR
Öncelikle kitabın fiziki görüntüsü ile başlamak istiyorum. Kitap Yabancı Yayınları tarafından 2017 yılında ilk defa ve ciltli olarak basılmış. Ciltli kapağın üstünde bir de kuşe kâğıt kapak bulunmakta. Kitabın her iki kapağı da son derece şık hazırlanmış. Doğrusu hemen dikkatimi çekti. Daha önce herhangi bir yayınını okumadığım için yayın evi ile ilgili tereddütler yaşasam da hiç dizgi hatasına ve imla hatasına rastlamadım. İç kapak da dış kapak ile aynı renkte güzel hazırlanmış. Kullanılan kâğıt ve yazı karakteri de beni yormadı doğrusu.

Gelelim kitabımıza. Uğultulu Tepeler veya özgün adıyla Wuthering Heights, Emily Brontë’nin tek romanı. İlk kez 1847 yılında Ellis Bell mahlası ile yayımlanmıştır. Emily vefat ettikten sonra kız kardeşi Charlotte eseri yayıma hazırlayıp, Emily’nin gerçek ismi ile eserin ikinci bir baskısını yayımlamıştır. Eserin ismi konu aldığı hikâyenin merkezî figürlerinden olan bir malikâneden gelmektedir.Bugün İngiliz edebiyatının klasiklerinden sayılan roman ilk yayımlandığında hem olumlu hem de olumsuz tepkilerle karşılaşmıştır. İç içe geçen yenilikçi yapısı karışık tepkiler almıştır. Her ne kadar ilk başlarda Charlotte Brontë’nin Jane Eyre isimli eseri Brontë kız kardeşlerin çıkarttığı en iyi çalışma olarak tanınmış olsa da, sonradan gelen eleştirmenlerin çoğu Uğultulu Tepeler’in özgünlüğü ve başarısının onu Brontë kız kardeşler tarafından çıkarılmış en iyi eser yaptığını öne sürmüşlerdir. (Wikipedia’dan)

Romanda,  Heathcliff karakterinin sevdiği kız olan Cathy’den intikam almasını sağlarken aşkın nefrete dönüşümünü ve nefretin bazen aşktan da güçlü olabildiği vurgusu yapılmaktadır. Heathcliff’in uzaklara gidip, üç yıl sonra dönmesinden bahsedilirken; acaba bir “Monte Cristo Kontu” hikayesi mi geliyor derken; karşıma daha acımasız ve öfkeli bir intikamcı çıktı. Çoğu eserde intikam alan karakterlere sempati duysam da nedense Heathcliff’i sevemedim bir türlü. Yazarın oluşturduğu karakteri ayrıntılarla inşa etmesi çok güzel olmasına rağmen dinmek bilmez öfkesi ve bu öfkesinin suçlu suçsuz herkese –hatta öz oğluna, hayvanlara bile- yönelmesi beni rahatsız etti.Bu arada Heathcliff’in gerçek ailesi ve ortadan kaybolduğu zamanlarda nerede olduğu, nasıl zengin olduğu romanda cevabı olmayan sorulardan.

Romana başlarken; var olan karakterlerden büyük çoğunluğu yaşlanmadan vefat ederken Kahya kadın ve Uşak Joseph yaşlanana kadar yaşamayı başaranlardan. Malikâneler gibi onlar da aileye miras yoluyla babadan oğla geçer gibiler.  

Heathcliff de Catherine de lanetli gibiler. Onlara dokunan felaket yaşıyor gibi. Etraflarından yaşamayı başaran az gibi. Yazarın hastalığı ve ölüm korusu acaba roman böyle mi yansımış diye düşünmeden alıkoyamadım kendimi.

Sonuç olarak akıcı bir dille anlatılmış bir klasik roman olduğunu düşünmekle beraber, Heathcliff’in dinmeyen öfkesi ve affetmeyen kalbi beni rahatsız etti. Roman boyunca içimi acıtan iki öksüz tabi ki özellikle de Hareton’un hak ettiği biçimde yaşamasına ve hak ettiği gibi evin sahibi olmasına sevindim.  

11 yorum:

  1. Çok severim. Ders kitabımızdı da. İngilizce olarak. Sınavından da geçtim. Defalarca filmlerini de izledim her defasında kahramanlar başka oyuncu yorumuyla başkalaşmış halde. Kimileyin güzeler kimileyin değil.

    Çok severim. Çok teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  2. Yakın bir zaman da bende okumuştum. Çok da beğenmiştim. Yabancı Yayınlarının kapak tasarımı falan çok hoşmuş gerçekten. :)

    YanıtlaSil
  3. Ne zaman okudum hatırlamıyorum. Bildiğim bir şey varsa kitabı sevememiştim.

    YanıtlaSil
  4. geçen sene okumuştum kapağı ne güzelmiş :D bloguma girerseniz vede yorum bırakırsanız da çok mutlu olurum yeni başladım :) güzel seçimm

    YanıtlaSil
  5. Kitabi okuyali 15 sene olmustur unutmusum resmen...paylasim icin teşekkürler

    YanıtlaSil
  6. Bu kitabı çok merak ediyorum. Güzel anlatmışsınız, emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  7. Yorum yapan herkese çok teşekkürler... Sevgiler. :)

    YanıtlaSil
  8. Güzel yorumunuz ve açıklamalar için teşekkürler^^ Güzel bir anlatım olmuş. 🤗🤗

    YanıtlaSil
  9. Təşəkkürlər

    YanıtlaSil
  10. Təşəkkürlər

    YanıtlaSil

Yorum yazmak için zaman harcadığınız için Teşekkürler...

Blog sahibi olmayan ziyaretçiler Anonim'i işaretleyip, yorum bırakabilirler.

ARGO İÇEREN YORUMLAR YAYINLANMAZ.

Yorumunuz blog sahibininin onayından sonra görünecektir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...