5 Ekim 2018 Cuma

SALTIKOV ŞÇEDRİN – GOLOVLEV AİLESİ

MERHABALAR, 
Üniversiteden beri kitaplığımda yer alan okumaktan keyif aldığım Şçedrin'in Golovlev Ailesi'ni paylaşmak istiyorum sizlerle... Rus Edebiyatı'nı ve klasikleri okumayı seven bir okur olarak güzel bir okuma oldu. Eski bir dostla sohbet etmek gibiydi.


MİHAİL YEVGRAFOVİÇ SALTIKOV (ŞÇEDRİN LAKABIDIR.)

ARKA KAPAK
“…Kısacası ne yandan bakılsa durum değişmiyordu: Hayatla bütün hesaplar görülmüştü. Yaşamak hem acı vericiydi, hem de gereksiz; gerekli olan tek şey, ölümdü ama işte bu tek gerekli şey de bir türlü gelmek bilmiyordu. Ruh kendisini böylesine candan arzu ederken, ölümün cilveler yaparak şımarıkça gelişini geciktirmesinde alçakça bir ihanet vardı sanki…”



 ÖZET
1875 - 1880 yılları arasında yazılan Golovlev ailesinde yaşanan hadiseler serflik (toprağa bağlı kölelik)kaldırılmadan önce, bir toprak ağasının malikânesinde başlar. Ana karakter Anna Petrovna ve kocası Vladimir Mihayloviç’ten başlayarak, onların çocukları ve torunlarının yaşantısını, ailenin üç nesil boyunca ahlaki ve fiziki çöküşünü anlatır.  

“Golovleva ki ölümün ta kendisi…acımasız ve doymak bilmeyen… her an yeni kurban bekleyen…Dayılarının ikisi burada öldü; iki dayıoğlu, sonunda kendilerini ölme götürecek “ağır yara”larını burada aldılar ve Lybinka… uzaklarda, Kreçetova diye bir yerde “kendi işleri yüzünden” öldüğü sanılabilirse de, “ölümcül yara”yı o da burada aldı. Bütün ölümlerin, zehirlenmelerin yaralanmaların kaynağı burasıydı.” (Sayfa 375)

Arina Petrovna; altmış yaşlarında hala dinç bir kadındır. Sert yapılıdır. Karşısındaki insanlardan itaat ve uysallık bekler. Engin ve verimli topraklara zengin bir mülke sahiptir. Bu mülkü Arina Petrovna tek başına yönetir. Arina Petrovna; malını arttırma, çiftliğinin sınırlarını genişletme hırsıyla çalışan çalışkan ve cimri denecek kadar hesaplı bir kadındır.
Arina Petrovna’nın tersine kocası Vladimir Mihayloviç ise hayatı bitmez tükenmez bir tatil olarak yaşayan ayyaş ve işe yaramaz bir adamdır. Aklı bir karış havadadır. Henüz gençlik yaşlarında derbederliği ve çapkınlığıyla ünlenen Vladimir Mihayloviç, kaygının olmadığı bir yaşam sürmekte çalışma odasındaki zamanını Barkov’un (müstehcen şiirleri ile ünlü bir yazar) şiirlerini okuyup benzerlerini yazmakla geçirmektedir.  


Her ne kadar ailenin reisi o olsa da; reislik görevlerini Arina Petrovna yerine getirirken; o sefil hayatına devam etmektedir. Çiftin dört çocuğu vardır. En büyük çocukları Stephan Vladimiriç Golovlev diğer adıyla “Sümsük Styopka” dır. Karakter olarak babasına benzemektedir. Daha küçük yaşından itibaren aile içinde belki de babasına benzemesinden nefret edilenler arasına girmiş, çocukluğundan başlayarak evde hep şamar oğlanı ya da soytarı rolü oynamıştır.

“Bu akışa yeni bir yön verebilmek için çetin uğraşları göze almak, maddi manevi cesaret sahibi olmak gerekir. Bu ise neredeyse intihar gibi bir şeydir. İntihar etmeden önce insan hayatına lanet eder; ölümün kendisi için bir kurtuluş olduğunu da bilir, ama yine de ölüm aleti elinde titrer: ölüm aleti elinde titrer: bıçak boğazdan kayar, tam alında patlaması gereken tabanca daha aşağıda patlar ve yalnızca sakatlar.” (Sayfa 235)

Yıllar öncesinde bir asker ile kaçıp geride iki öksüz kız çocuğu bırakarak ölen kızı Anna Vladimirovna ve Pavel Vladimiriç ve kan içici olarak da bilinen Porfiri Vladimiriç (İyudişka = ihanet eden havarinin adından gelmektedir) vardır.  


Porfiri Vladimiriç Golovlev; evde üç adla anılırdı. İyuduşka, kan içici ve içi dışı bir çocuk. Daha küçücükken aziz dostu annesine sokulmayı, gizlice omzundan öpmeyi ve ona bilgi sızdırmayı severdi. Porfiri’nin iki yüzlülüğü, kurbanı olarak seçtiği kişiye karşı gösterdiği derin sevecenlik, saygı, tatlı dillilik ardında gizlidir. Gevezeliklerinde öylesine sezilmez bir sinsilik, kahpelik vardır ki kurbanı çaresizlik içinde inecek darbeyi beklemekten başka bir şey yapamaz. Aynı zamanda çevresinde herkesin benimseyip saygı gösterdiği gerçeklerden büyük bir ustalıkla yararlanır ve ne yaparsa ‘’ akrabaca, Allahın izniyle ve yasalara göre’’ yapar. Her bakımdan, hatta olumsuz özellikleri yönünden bile bir hiçtir, ama yine de bu hiç çevresindeki herkesi korku içinde tutar. Böylece de korkutan, ezen, yok eden bir anlam kazanır hiçlik. Bunun nedeni hiçliğinin feodal ahlaka, yasalara ve dine yaslanmasıdır.

“… Hayatı boyunca aile sözcüğü dilinden düşmemişti; aile adına kimilerini cezalandırmış, kimilerini ödüllendirmişti; aile adına kendini her şeyden yoksun bırakmış, kendine işkence etmiş, hayatını hayat olmaktan çıkarmıştı, oysa şimdi birdenbire kendisinde özellikle olmayan şeyin aile olduğu ortaya çıkıvermişti.” (Sayfa 103 )

Pavel Vladimiriç Golovlev ise; kardeşi Porfiri’nin tam tersidir. En ufak bir davranışta bulunabilme, en küçük bir şey yapabilme yeteneğinden yoksundur. Yaş aldıkça, gizemli bir biçimde somurtup duran, yüreğinin ateşi sönmüş, gevşek, uyuşuk bir insan olur çıkar. 


Bir de ailenin üçüncü kuşakları vardır. Arina Petrovna’nın torunları: Aninka ve Lybinka ölen kızının öksüz kızlarıdır. Annelerinin ölümünden sonra Arina Petrovna onların bakımını üstlenir. Yaşarken annelerine pay olarak verdiği Pogorelka’nın devamı için de çabalar. Öksüz kızlar sahneye çıkma, kendi paralarını kazanma isteğiyle Moskova’ya gitseler de sonları hüsran olur.

“Ya yarın, insanoğlu, yarın neredesin?” (Sayfa 39) 

Porfiri Vladimiriç’in oğulları Vladimir ve Pyotr da henüz babaları yaşarken biri intihar ederek, diğeri de sürgüne giderken yolda ölürler. 


KİTAPTAN NOTLAR

Öncelikle kitabın fiziki yapısından başlamak istiyorum. Kitabın ciltli kapak olması benim öncelikli tercih sebeplerimden. Öteki Yayınlarının geçmişte kullandığı beyaz 1.hamur kağıt yerine krem tonlarında 1.hamur kağıt tercih etmesi de güzel bir seçim olmuş. Üniversite yıllarımda aldığım Öteki yayınlarından alınan kitaplardan bu şekilde ayrılmış oluyor.
Golovlev Ailesi Rus Edebiyatının sivri dilli, hiciv yazarı Saltıkov Şçedrin’in en bilinen eserlerinden biridir. Roman “Aile Meclisi, Akrabaca, Bilanço, Yeğencik, Yasak Olan Aile Sevinçleri, Mirasçısı Olmayan, Hesap” olmak üzere yedi bölümden oluşmaktadır.

Kitabın başlangıcında Kitabın çevirmeni Mazlum Beyhan tarafından kaleme alınmış bir “ÖNSÖZ” bulunmaktadır. Kitaba dair ayrıntıların bulunduğu bu açıklama kitabı anlamak ve karakterleri yorumlamak bakımından güzel hazırlanmış olduğunu düşünmekteyim. Ancak kitaba dair içeriğe sahip olduğundan kitabın bitiminden sonra okunması da tercih edilebilir.
Kitabın başlangıcındaki tanıtım bölümünden okuduğum kadarıyla yazar Golovlev Ailesi’ni başlangıçta bir roman olarak düşünmemiştir. İlk bölüm olan “Aile Meclisi”ni 1875 yılında vatan notlarında yayınlamıştır. Aynı konuyu sürdürmesi için pek çok mektup almıştır. Turgenyev’in  mektubunda Sçedrin’e ‘’ ister istemez Saltıkov bu yazı dizisini neden romanlaştırmıyor diye soruyor insan.’’ yazması üzerine yazar hikayelerin yerine bu karakterler ve olaylar üzerine büyük bir roman yazmaya karar vermiş ve diğer bölümleri yazmıştır. Bunu yanında; İyuduşka’dan çok etkilenen Gonçarov ise mektubunda Şçedrin’e’’ Hayır İyuduşka ne karnına bir bıçak saplayabilir ne de alnına bir kurşun sıkabilir’’ diye yazmış ve ona baş kahramanın trajik sonuyla ilgili çeşitli önerilerde bulunmuştur. Gerçekten  İyuduşka karnına bıçak saplayacak ya da alnına silah dayayacak kadar cesur değildir.

Sçedrin araştırıcılarının yazarın dostlarının ve çağdaşlarının belirttiklerine göre Golovlev ailesine Saltıkov kendi ailesinden pek çok ayrıntı almıştır. Örneğin; Arina Petrovna Golovleva yazarın annesi Olga Mihaylovna Saltıkova’dır. Turgenyev de bu kanıdadır ve bu düşüncesini de yazar bir mektupla iletmiştir. ‘’ sümsük styopka ‘’ yazarın kardeşi Nikolay Yevkrafoviç’tir. İyuduşka ise pek çok yönden yine yazarın kardeşlerinden Dimitri’ye benzemektedir. Sçedrin’in de annesine yazdığı bir mektupta kardeşi için “… bir eliyle haç çıkarırken öteki eliyle rezillikler yapmaya, ikiyüzlülükler etmeye ne zaman son verecek bu adam?” yazmıştır. 


“Kişilikleri zayıf insanların hayatlarını çevreleyen dış duvarlar onların üzerlerindeki yükü hafifletir. Güç anlarda içgüdüsel olarak bu duvarlara dayanır ve orada kendilerini haklı çıkaracak gerçekler bulurlar.” (Sayfa 236) 


 “…Kısacası ne yandan bakılsa durum değişmiyordu: Hayatla bütün hesaplar görülmüştü. Yaşamak hem acı vericiydi, hem de gereksiz; gerekli olan tek şey, ölümdü ama işte bu tek gerekli şey de bir türlü gelmek bilmiyordu. Ruh kendisini böylesine candan arzu ederken, ölümün cilveler yaparak şımarıkça gelişini geciktirmesinde alçakça bir ihanet vardı sanki… Burada kokmuş tuzlu etle beslerlerdi insanları, öksüzlerin kulakları nefretlik, dilenci, asalak, açgözlü gibi sözleri ilk kez burada duymuştu. Burada hiçbir şey cezasız kalmaz, hiçbir şey o katı, duygusuz kadının keskin gözlerinden kaçmazdı: Ne fazla bir lokma, ne düşürülüp kırılmış beş paralık bir oyun­cak, ne yırtılan bir bez parçası, ve ne de eskitilmiş bir ayakka­bı. Her aykırılığın düzeltilmesi, her bozulan şeyin onarılması ya azarlama, ya dayakla olurdu. ... Golovlevo’dan daha iğrenç bir yer, Golovlevo’daki yaşamdan da­ha iğrenç bir yaşam düşünülebilir miydi?”  (Sayfa 387)


ŞÇEDRİN'in BÜYÜKLERE MASALLARI ile görüşmek üzere... 

17 yorum:

  1. '' Eski bir dostla sohbet etmek gibiydi '' sözü ne kadar güzel anlatıyor kitabın akışını..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yıllar önce okuduğum kitapları tekrar okuduğumda öyle hissediyorum. belki de eski günlerin özlemlerini taşıdıkları için...

      Sil
  2. Rus edebiyatını çok okumama rağmen Saltıkov Şçedrin,i daha önce hiç duymamıştım. Kitap hakkında oldukça emek verilmiş, nitelikli bir yazı hazırlamışsınız. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şçedrin çok bilinen bir yazar değil. Bu yazımdan sonra paylaşacağım Büyüklere Masallar ile daha çok tanınıyor. o kitabı da çok keyifli 27 öyküden oluşuyor. Rus edebiyatı seviyorsanız tavsiye ederim.

      Sil
  3. haydi okumamış olmam anlaşılabilr de adını bile duymamışım olmam enteresan , teşekkürler paylşım için...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de diğer bloglarda hiç karşıma çıkmadı kitap. Öğrencilik yıllarımda okula açılan standlardan Öteki yayınlarının ciltli serisinden almıştım.Büyüklere Masallar daha çok biliniyor. okuma imkanınız olursa tavsiye ederim. cuma günü blogda yayında olacak.

      Sil
  4. Rus yazarlar çok önemli gerçekten, itiraf edeyim bu kitabı ve yazarı bilmiyordum ama siz her zamanki gibi çok güzel anlatmışsınız, emeğinize sağlık, keyifli okumalar:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazarın kitabını üniversitede aldığımdan bu yana ben de pek rastlamadım doğrusunu söylemek gerekirse. umarım yayınevlerinin dikkatini çeker de yeniden basılır.

      Sil
  5. Ben de genel olarak Rus edebiyatını okumayı seviyorum. Sırada Oblomov var. Bitirebilirsem paylaşacağım.. yoruma teşekkürler.. sevgiler..

    YanıtlaSil
  6. Hiç duymadığım yazarlardan. Tanıtığınız için teşekkürler. Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ziyaretinize ve yorumunuza teşekkürler... sevgiler

      Sil
  7. Bunu da listeye alalım. Teşekkürler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aynı yazarın büyüklere masallar'ını da tavsiye ederim..

      Sil
  8. Gayet güzel detaylı bir inceleme olmuş

    YanıtlaSil
  9. heeey o zaman bu okunur aklımda olsun bilmediğim bir yazarı okumak büyük mutluluk kii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ben de yeni yazarlarla tanışınca aynı şeyleri hissediyorum. blogların bu konuda katkısı inanılmaz... sevgiler.. :)

      Sil

Yorum yazmak için zaman harcadığınız için Teşekkürler...

Blog sahibi olmayan ziyaretçiler Anonim'i işaretleyip, yorum bırakabilirler.

ARGO İÇEREN YORUMLAR YAYINLANMAZ.

Yorumunuz blog sahibininin onayından sonra görünecektir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...