7 Haziran 2019 Cuma

STEFAN ZWEİG – AMOK KOŞUCUSU

MERHABALAR, KİTAPLARIM OLMADAN ASLA TAKİPÇİLERİM;

“On gündür tek bir kelime bile konuşmadım. Aslında yıllardır... Artık o kadar zor geliyor ki bu, belki de insan her şeyi içine atmaktan boğuluyor zamanla…”(Sayfa 9)

Yine bir Zweig kitabını paylaşmak istiyorum sizlerle... 


ARKA KAPAK
Amok Koşucusu doktor olarak yardıma ihtiyaç duyan bir insana el uzatmanın vicdani yükümlülüğüyle kendi karmaşık duyguları arasında sıkışıp kalan bir adamın hikâyesidir. Hollanda Doğu Hint Adaları’nda görev yapan bir doktor, dara düşüp kendisine başvuran çok zengin bir kadının “yardım” talebini geri çevirir. Zira kadının mağrur ve hesapçı tavrı karşısında büyük bir öfkeye kapılmış, gururuna yenik düşmüştür. Ancak söz konusu olan insan hayatıdır. Kısa süre içinde pişmanlığın pençesine düşer. Kadına yardım etmeyi saplantı haline getiren doktor, Malezya halkında rastlanan bir nevi öldürücü delilik olan hummanın, amokun etkisi altına girer.





 “Sonuç olarak Amok.. evet, Amok şöyle bir şey: Bir Malezyalı, son derece sade, son derece iyiliksever bir insan, içkisini içiyor... orada öylece oturuyor, duygusuz, umursamaz, donuk.. tıpkı benim odamda oturduğum gibi.. ve birden ayağa fırlıyor, hançerini kapıyor ve sokağa koşuyor.. dosdoğru koşuyor, hep dosdoğru... nereye olduğunu bilmeden. Yolda karşısına ne çıkarsa çıksın, insan, hayvan, hançeriyle vurup yere seriyor ve kan sarhoşluğu onu daha da öfkelendiriyor… Koşan adamın ağzından köpükler saçılıyor, delirmiş gibi uluyor…ama koşmaya devam ediyor, koşuyor,koşuyor, artık ne sağa bakıyor ne solda duruyor, sadece tiz çığlığıyla, elinde hançeriyle öyle korkunç bir halde ileriye doğru koşmaya devam ediyor… Köylerdeki insanlar bir Amok koşucusunu hiçbir gücün durduramayacağını bilirler…onun koşarak gelmekte olduğunu gördüklerinde kekresi uyarmak için bağırırlar. Amok! Amok! Ve herkes kaçışır…ama o koşmaya devam eder, hiçbir şey duymaz, sürekli koşar hiçbir şey görmez, karşısına çıkan her şeyi yere yıkar… ta ki biri onu kuduz bir köpek gibi vurup yere serene ya da kendiliğinden köpükler içinde yere yıkılana kadar… ” (Sayfa 31)


ÖZET
1912 yılının Mart ayında; Napoli Liman'ından Oceania’ya yolculuk eden bir transatlantiğin yük boşaltma işlemleri sırasında gerçekleşen olaylar gündeme ağır bir şekilde oturmuştur.
Öykünün anlatıcısı Kalküta’daki gemi acentesinde Avrupa’ya döneüş için bilet aramaktadır. Ancak gemi daha Avusturalya’da dolmaktadır. Neyse ki şans eseri bir bilet bulunur ve gemiye biner. Her ne kadar bulunan kamara pek rahat olmasa da yine de bileti kabul eder ve yolculuk başlar. Kamarası pek de havadar olmadığından zaman zaman güvertede hava alır yolcu. Güvertede yıldızları izlerken yalnız olmadığını fark eder. Orada bir adam olduğunu fark eder. Her ne kadar başlangıçta çekingen davransa da sonrasında iki yolcu arasında bir sohbet ve arkadaşlık başlar.

“Kadın bana yazmıştı, ölmek zorunda değildim artık, ona yardım edebilirdim... ve belki... ah, delice varsayımların ve umutların içinde tamamen kendimi kaybetmiştim... yüz kere, bin kere okudum o küçük kağıt parçasını, öptüm onu... gözden kaçmış, unutulmuş bir sözcük kalmış mı diye enine boyuna inceledim... hayallerim giderek derinleşti, karmaşıklaştı; açık gözlerle gerçekleşen, hayaller içinde bir uyku durumu...bir tür felç, uykuyla uyanıklık arasında tamamıyla cansız, ama hareketli de bir hal, belki on beş dakika süren, belki de saatler...”( Sayfa 42-43)


Karşılaştığı adam bir doktordur. Sekiz yıl evvel çalıştığı hastanenin parasına el uzatmış ve amcasının da yardımıyla, biraz da maddi sebeplerle Avrupa’dan ayrılmak zorunda kalır.  Küçük bir kasabada doktorluk yapmaya başlar. Yaşadığı hayat başlarda öyle gelmese de sonradan boğucu bir hal alır. Avrupa’yı özler.
Bu esna esnada zengin ve asil bir kadın doktor ile görüşmeye gelir. Bekten kurtarmak Kadının yaşadığı yerden oldukça uzakta doktorluk yapan adama gelme sebebi, kendisini karnındaki bebekten kurtarmasını istemesidir. Kocası uzun zamandır iş nedeni ile Avrupa’dadır. Başka bir adamdan olan bu bebeğin ortaya çıkmaması gerekmektedir. Ancak kadın bu istediği rica eder gibi değil de küstahça, lütfeder gibi dile getirir. Konuşurken sürekli üst perdeden konuşur.

“İnatçı bir at gibi başını geriye atıyor. Öfkeyle bana bakıyor.
“Hayır, sizden rica etmeyeceğim.Ölmeyi tercih ederim.”(Sayfa 26)


Doktor yasal olmadığını söyleyerek kabul etmez. Kadın çok dil döker, para önerir. Ancak doktor yine de kabul etmez.  Bunun üzerine odadan çıkarak doktora sert bir şekilde bağırır ve ona ihtiyacı olmadığını gururlu ve kendinden emin bir biçimde söyler. Doktor onun bu tavrına çok kızsa da bir kadının boyun eğmeyişliğini görür ve içinde ilk defa bir kadına karşı böyle belirsiz duygular hisseder.

Kadının ardından gitse de ona yetişemez. Kadına yardım etmediği için başına gelebileceklerden dolayı; kendini çok suçlu hisseder. Daha sonra zor da olsa kadına ulaşır. Doktor ona yardım etmek istediğini ve o bebekten kurtulması için elinden geleni yapacağını söylese de kadın kabul etmez. Doktora güvenmez ve bu sırrı açığa çıkaracağını düşünerek itibarının zedelenmesini istemez.

Kadın doktora güvenemediği için kötü şartlarda bebeği aldırır. Ancak kanaması bir türlü durmaz. Kadının güvendiği bir hizmetlisi doktora ulaşır. Ancak her şey için çok geçtir. Kadın ölmeden önce kendisinin onurunu kurtarması için doktordan söz almıştır. Doktor bir başka doktordan kadının kocası için bir otopsi raporu alır. Burada kadının ölüm sebebi ;“kalp yetmezliği”dir.

Aynı günlerde eve dönen kadının kocası karısının ölümünden şüphelenir. Karsını hem defnetmek hem de otopsi yaptırmak için Avrupa’ya götürmeye karar verir. Doktor kadına söz verdiği gibi kadının sırrını koruyacaktır ama nasıl?….
DEVAMI KİTABIMIZDA…

“Elimizde kalan son insan hakkı herhalde şudur: Canının istediği şekilde geberme hakkı...Ve dışarıdan bir yardımla rahatsız edilmeme hakkı.” (Sayfa 59)


KİTAPTAN  NOTLAR
“Amok Koşucusu” yazarın 60 sayfadan oluşan Novellasıdır. Kitapta bir doktorun bir hastasına duyduğu hastalıklı duygu, kadına verdiği sözü yerine getirme isteğinin marazi bir hal alışı anlatılmaktadır.

Yazarın kocası dışındaki bir adamdan bebek bekleyen bir kadının ve kadına anlamlandıramadığı marazi duygularla bağlanan doktorun duyguları çok güzel anlatılmış. Yine yazarın başarılı ruh tahlilleri öne çıkmıştır.

Doktorun duygularını “Amok Koşucusu”nun duyguları kadar yoğun ve abartılı bulmasam da yazarın “amok” halinden hareketle anlattığı duyguları güzel özdeşleştirdiğini düşünüyorum

Sonuç olarak; sıkılmadan okuduğum keyifli bir Zweig okuması oldu diyebilirim.

YENİ KİTAPLARLA GÖRÜŞMEK ÜZERE…
SEVGİLER..  

20 yorum:

  1. BU KİTAP GERÇEKTEN DE ÇOK SES GETİREN BİR KİTAPTIR. ÖFKE İLE BİLENMİŞ İNSANLARIN YAPACAKLARI HAKKINDA DA SOSYOLOJİK MESAJLAR VERMEKTEDİR. ÇOK GÜZEL BİR ESER TANITIMI YAPMIŞSINIZ YİNE EMİNE HANIM EMEĞİNİZE SAĞLIK. ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazarın psikoloji eğitimi var mı bilmiyorum ama insan duygularını anlatma konusundaki başarısı tartışılmaz. yazara layık bir tanıtım yapabildiysem ne mutlu bana. yoruma teşekkürler...

      Sil
    2. RİCA EDERİM, ÇOK KAPSAMLI VE GÜZEL TANITIMLAR YAPIYORSUNUZ. YORUM YAPMAYA DEVAM EDECEĞİM.

      Sil
  2. Amok koşucusunu geçtiğimiz yıllarda okumuştum. Zweig sevdigim bir yazar ☺️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de paylaşmaktan keyif aldığım yazarlardan... yoruma teşekkürler...

      Sil
  3. Amok ne demek onu da öğrenmiş oldum. Teşekkürler...

    YanıtlaSil
  4. Ben sevmiştim bu novellayı. Zaten incecik herkes okumalı bence

    YanıtlaSil
  5. Zweig'in okura duyguları geçirmek bakımından başarılı bir eseri bence de... yorum için teşekkürler, sevgiler...

    YanıtlaSil
  6. Klasikler vazgeçilmezlerdir... Kesinlikle okuyacaklarım arasında. Paylaşımın için çok teşekkür ederim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Klasikleri okumak benim için de ayrı bir keyif... sevgiler..

      Sil
  7. Zweig'in ilk okuduğum kitaplarından, bende çok sevmiştim. Elinize sağlık:)

    YanıtlaSil
  8. Zweig her daim okunur. Bunu da okuyacağım inşallah :)

    YanıtlaSil
  9. harika kitap harika tanıtım teşekkürler

    YanıtlaSil
  10. okumuşum da unutmuşum herhalde, gençken okuduklarımın hatırlanamıyor oluşu da bir enteresan, birden fazla okuma yapamamak ayrı bir sıkıntı, teşekkürler paylaşım için...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef ben de blog öncesi okumaların pek çoğunu ayrıntılı hatırlamıyorum. blog için not tutmaya başlayınca biraz daha kalıcı oldu bilgilerim...

      Sil

Yorum yazmak için zaman harcadığınız için Teşekkürler...

Blog sahibi olmayan ziyaretçiler Anonim'i işaretleyip, yorum bırakabilirler.

ARGO İÇEREN YORUMLAR YAYINLANMAZ.

Yorumunuz blog sahibininin onayından sonra görünecektir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...