MERHABALAR,
KİTAPLARIM OLMADAN ASLA TAKİPÇİLERİ,
Yoğun günler, kızımın diş çıkarma telaşı, ateş, uykusuzluk huzursuzluk derken günler gelip geçti ve ben blogumla ya da bloglarımla ilgilenemedim... Sizlerle popüler olmasının ardından filme de çekilmiş bir kitabı paylaşmak istiyorum.
Artık geçelim isterseniz kitabımızı tanıtmaya...
Kitabımız S.J.Watson'ın hakları 42 ülkeye satılan, satışı dünya çapında sekiz ayda 1.000.000'a ulaşan New York Times çok satanlar listesinde haftalarca yer alan ve Wall Street Journal'ın 2011'in en iyi kitap listesinde yer alan kitabı "UYUYANA KADAR"ı...
-
Kitabın arkasında yer alan
"Anıların sana kim olduğunu söyler.
Ya her akşam uyuduğunda anıların kayboluyorsa?
Adını, kimliğini, geçmişini, hatta sevdiğin insanları, hepsini bir gecede unutuyorsan,
Ve güvendiğin tek insan sana gerçeğin tamamını anlatmıyorsa...
CHRİSTİNE'İN DÜNYASINA HOŞGELDİNİZ"
tümcesi ve kitapla ilgili açıklaması kapak resmiyle birleşince merak uyandıran bir gerilimi okumaya başlıyorsunuz..
Kitabımız " Yatak odası tuhaf, tanıdık değil. Nerde olduğumu bilmiyorum, buraya nasıl geldiğimi de. Eve nasıl döneceğim, bilmiyorum.
Dün gece bir partiye ya da bara takılmış olmalıyım. Hiçbir şey hatırlamıyorum.
Geceyi burada geçirmişim. Tanımadığım bu odada. Arkamı dönüyorum. Bir erkek. Aralara beyazlar karışmış siyah saçları var. Sol kolu yorganın dışına çıkmış ve yüzük parmağında bir alyans. Evli bir adamla yatmakla kalmamışım bunu birde onun evinde, karısıyla paylaştığı yatağında yapmışım. Kendimden utanıyorum! " cümleleri ile başlıyor...
Christine geçirdiği bir kazadan sonra bir tür unutkanlık hastalığına yakalanır ve geçmişine dair her şeyi unutur. Her sabah kalktığında yanında yatan kocasını tanıyamaz, neden bu evde olduğunu, kim olduğunu, adını geçmişini yaşını hatırlayamaz.
Her sabah uyandığında kocasının ona kim olduğunu hatırlatması gerekmektedir. Christin için kaza ve kazadan sonraki dönem tamamen unutulmuş, kaza öncesi ise bölük pörçük hatırlanan anılardır.
Aynı zamanda Christine’nin he gün unuttuğu ve kendini hatırlatması gereken bir psikoloğu vardır.;Doktor Edmund Nash. Christine, psikoloğunun tavsiyesiyle günlük tutmaya başlar ve her şey değişir. Her sabah kalktığında günlüğünü baştan sona okuyan Christine’nin hafızası artık günlüğüdür. Her gün kocasından gizli olarak günlüğüne yazar. Kocası yeni bir tedaviyi karısının tekrar üzüleceğini düşündüğü için kabul etmemektedir.. (Ne düşünceli koca ?!..) Bu nedenle Christine psikologu ile gizlice görüşmektedir.
Ara ara hatırladığı küçük parçalar sayesinde Christine, eşinin kendine bu anı parçaları üzerine anlattığı pek çok olaya ulaşır. Ancak eşi Ben’in anlattığı olaylar arasındaki çelişkiler, önemli günlere ve oğullarına ait pek fazla resmin olmaması ve günlüğüne yazdığı “BEN’E GÜVENME” sözleri Christine için şüphe sebebidir.
Kocası olduğunu söyleyen adam gerçekten kocası mıdır? Nerede ne zaman nasıl tanışmışlardır.? Hiç çocukları olmuş mudur? En yakın arkadaşı kimdir? Cevapsız pek çok soru Christine'in aklını kurcalar.
Öncelikle kitabın üzerine bir yatak ve eller görünce bir taciz ya da tecavüz konulu olduğunu düşündüm..
Kitabın köşesinde gerilim yazdığından bol aksiyonlu gerilim bekledim ancak kitap psikolojik gerilim.. Kitap boyunca ben de hafızamı sorgulayıp durdum..
Ben ile Christine'in fazla fotoğrafları olmaması beni de şüphelendirdi.. Yangın çıktığını düşündüğü eski evini ziyarete gittiğinde yangından bahsedilememesi, Ben'in mimarlık eğitimi alıp, öğretmenlik yapması yine kitabın sonucuna ulaştıran ip uçları...
Kitabın sonunu kocası ile Christine ile otele gittiğinde sezdim.
Kitapla ilgili beğenmediğim tek nokta kitapta kullanılan yazı puntosunun bana göre küçük olması. Yazı puntosu bazı açıklama ve Chrisitine'in günlüğünden alıntılarda daha da küçülüyor...
Sonuç itibariyle kurgusu konunun işleniş biçimiyle tavsiye edebileceğim bir kitap..
İYİ OKUMALAR...
Not: Blog etiketi olmayan görseller Netten alıntıdır...
Bu kitap zaten listemdeydi.Teşekkürler hocam tanıtım için,okumam lazım bunu da.Bu arada ayrıca geçmiş olsun.
YanıtlaSilBana biraz eski bir filmi hatirlatti.. Neydi... 100 date mi oyle birsey.. Kiz hafizasini kaybetmiste adamda hatirlatmak icin hergun ilm cekiyordu;)))
YanıtlaSilgerçekten güzel bir kitap sevgili kitap cumhuriyetim.. okuduğunuzda beni daha iyi anlayacaksınız.. sevgiler..
YanıtlaSililk 50 öpücük filmine benziyor.. ama buradaki erkek karakter pek adam sandler gibi iyi niyetli değil.:)
YanıtlaSilZaten çok merak ettiğim bir kitaptı. Sizin yazdıklarınızla merakım iyice arttı.
YanıtlaSilBu konu (unutkanlık hastalığı) çok ilgimi çekiyor 50 ilk öpücük güzeldi.
Christopher Nolan'ın yönettiği Memento ise bu konuyu ele alan süper bir film. Tek başına gerçeği bulmaya çalışan bir unutkanlık hastasını anlatıyor. İzlemediyseniz mutlaka öneririm.
Ben bu kitabı sende mi görüp listeye almışım hatırlamıyorum, ancak sıra geldi ve kısa sürede bitirdim... Kitaplı fotoğraf çekmeye üşenince google dan kapağını alayım derken senin yayınladığın resmi gördüm de... :)
YanıtlaSilBu arada... çoktandır yorum bırakmıyorsun bana, cevap yazamadığım ve ziyaretine gelemediğim için kırılmış olabilirsin, ama elimde değil, çünkü bu mobil modeme kaldım ve bir kayıt içim işkence çekiyorum :(
okuyalı uzun zaman oldu Banu ablacım... beğendiğine sevindim fotoğrafları ve kitabı...
YanıtlaSilaslında blogunuza uğruyorum sıklıkla, ama eskisi kadar kalamıyorum nette. asıl ben sizi kırdıysam özür dilerim.. sevgiler..
Canııım :) Hiç kırılır mıyım :) Öptüm seniii :)
Sil