THE METAMORPHOSİS etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
THE METAMORPHOSİS etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Haziran 2019 Perşembe

FRANZ KAFKA – DÖNÜŞÜM (DİE VERWANDLUNG)


MERHABALAR, KİTAPLARIM OLMADAN ASLA BLOGU DEĞERLİ TAKİPÇİLERİ...

“ Biraz daha uyusam ve bütün bu delilikleri unutsam nasıl olur acaba,” diye düşündü,...” (Sayfa 18)

Alman Edebiyatı denince, Stefan Zweig ile Franz Kafka benim için ayrı bir yere sahiptir. Çağdaş olmaları, benzer olaylarla muhatap olmaları, kitaplarındaki duygu aktarımı göz önünde bulundurulduğunda her ikisini okumak da bana büyük keyif verir. "DÖNÜŞÜM" daha önce blogumda yer verdiğim bir kitaptı. Ancak "DAVA"yı alırken Koridor Yayıncılık'ın bez ciltli kapağının albenisine kapılıp, yeniden almış ve yakın zamanda da okumuştum. Aynı kitabı iki farklı çevirmenin yorumu ile okumak ve yorumlamak ayrıca keyifliydi. 


ARKA KAPAK
En çok okunan klasikler, Türkiye’nin önde gelen çevirmenlerinin özenli çevirileri ve alanında uzman akademisyenlerin editörlüğünde okuyucularla buluşuyor.

Bir sabah yatağında kendini bir böcek olarak bulan Gregor Samsa, yabancılaştığı bedenine bakarken bir yandan da ona nasıl davranacağını bilemeyen aile bireylerinin yaşadığı şokla başa çıkmaya çalışır. Disiplinli yaşam tarzıyla ailesinin geçimini omuzlamış, gezici bir satış temsilcisi olan Gregor’un zihinsel faaliyetleri, dönüşen bedenine rağmen devam etmektedir; ancak ailesi ve işe geç kaldığı için eve kontrole gelen patronu kısa bir şaşkınlık sürecinden sonra onun artık işe yaramaz bir böcek olduğunu kabullenmek zorunda kalır.
Alıştığı düzenden koparak ister istemez bambaşka bir yaşam biçimine geçen Gregor’un iki farklı düzlemin yarattığı gerilim hattında gelişen öyküsünü yorumlamak ise Kafka’nın varoluş labirentinde bir çıkış arayan okuyucunun hayal gücüne kalıyor.
Hayata başkaldırdığı, başka bir deyişle genel-geçer normlarla uzlaşmayı kabul etmediği için koyu bir yalnızlığa itilen bir bireyin aile içinde ezilmesini ve toplumsal anlamda hiçleşmesini okurken, siz de Gregor’la aynı odaya kapatılmış, onun gözünden dışarıya bakarken bulacaksınız kendinizi.



ÖZET
Eser ilk olarak 1915 yılında yayımlanmıştır. Kafka denince akla ilk gelen kitaptır.  Öykü, babasının iflasının ardından ailesinin geçimini üzerine almış, pazarlamacı olarak sık sık seyahat etmek zorunda olan Gregor Samsa'nın bir sabah kendini dev bir böceğe dönüşmüş bulmasıyla başlar. 

“Gregor Samsa bir sabah tedirgin rüyalardan uyandığında, kendini yatağında azman bir böceğe dönüşmüş olarak buldu. Zırh gibi sert sırtının üstünde yatıyordu ve başını biraz kaldırdığında yay biçimindeki eklem sertliklerinin bölümlendiği, en yüksek noktasında  yorganın büsbütün aşağıya kaymamak için zar zor tutunduğu kahverengi, tümsek, karnını gördü. Normal büyüklüğüyle karşılaştırıldığında acınası incelikteki bir sürü bacağı gözlerinin önünde çaresizlik içinde ışıltıyla titreşiyordu.” (Sayfa 17)


Gregor Samsa bir sabah uyandığında, kendini bir böceğe dönüşmüş olarak bulur. Odasına göz attığında herhangi bir değişiklik yok gibidir. Biraz uyusa, uyanınca her şey yoluna girecektir belki de. Sağına dönüp uyumaya çalışır ancak yeni bedeniyle ne kadar uğraşırsa uğraşsın sağına dönmesi imkânsız gibidir.

“Bu erken kalkma yok mu diye düşündü. “insanı tamamen sersemleştiriyor. Uykusunu almalı insan.” (Sayfa 19)

Bu esnada sanki her şey çok yolunduymışcasına Gregor işini düşünmeye başlar. Erkenden kalkışını, yolculuk etmekle geçen günlerini… Ama her ne kadar işinde çok yorulsa ve bundan memnun olmasa da işini değiştirmesi imkânsız gibidir. Çünkü babasının Gregor’un patronuna yüklüce borcu vardır. Bu borç beş altı yılda bitmeyecek gibidir. Babasının borcu bittiğinde patronuna gerçek düşüncelerini söyleyecek ve işi bırakacaktır.

Bu esnada kapı çalınmaya başlar. Önce annesi kapıyı çalar, ardından babası kapıyı yumruklar. Neyse ki kapı kilitlidir de içeri giremezler. Gregor’un niyeti kalkıp kahvaltı etmek yapacaklarını düşünmek ve karara varmaktır. Denetim altına almakta zorlandığı minik bacakları kalkmasına izin vermez. Bu sırada mağaza müdürü de Gregor’u sormaya gelir. Sonunda kendini yataktan atarak inmeyi başarır. 


Ancak kapıyı açamaz. Ailesi ve müdürü başta Gregor’un hasta olduğunu düşünürler. Yoksa işine gitmemesinin başka açıklaması yoktur. Gregor da hasta olduğunu, işten kaçmak gibi bir niyeti olmadığını, toparlanır toparlanmaz yola çıkacağını söyleyerek müdürü iknaya çalışır. Babası kız kardeşi Grete’yi doktor ve çilingir için dışarı yollar.

Gregor böcek bedeniyle büyük bir çaba harcayarak ayağa kalkmayı ve anahtarı kendine zarar verme pahasına çevirmeyi başarır. Manzara dışarıdakiler için korkunçtur. Gregor onlarla iletişim kurmaya çalışsa da çabaları boşunadır. Bu çabalar onları daha fazla korkutmaktan başka işe yaramaz. Annesi babasının kollarında bayılır, müdür koşar adım uzaklaşır. Babası da Gregor’u bir darbe ile bayıltır.


Gregor uyandığında akşam olmuştur. Kendisini odasında yaralı bulur. Çok da açtır. Kız kardeşi Grete’nin Gregor’un sevdiğini düşünerek bıraktığı sütü içemez. Sabah sütün içilmediğini gören Grete eski bir gazete üzerine çeşitli yiyecekler koyarak Gregor’un neler yiyebileceğini kestirmeye çalışır. Gregor’un bakımını böylece kız kardeşi üstlenmiş olur. Bu durum ileriki dönemlerde Gregor ile ilgili kararlarda da etkin olacağının göstergesi gibidir.

Gregor artık çalışmadığı için evde işler yolunda gitmez. Evin babası işe girer. Grete, tezgâhtarlık yapmaya başlar ve böylece konservatuvar hayalinden iyice uzaklaşır. Oysa Gregor kardeşi için para biriktirmektedir ve Grete’yi konservatuvara göndermek istemektedir. 

Ev işlerine bakan iki hizmetçi hem maddi sebeplerden hem de Gregor’dan dolayı işten çıkınca işler anneye kalır. Bu durum ailenin Greogor’dan her geçen gün biraz daha uzaklaşmasına hatta tiksinti duymalarına sebep olur. Dönüşümden önce evin tüm yükünü üstlenen ve saygı gören Gregor bir anda işe yaramaz ve değersiz olmuştur.


Ailenin Gregor’a karşı tiksintisi; Gregor’un odasından çıkmaya cesaret ettiği gece daha da pekişir. Gregor’u gören annenin çığlıkları ve bayılması üzerine babanın öfkesi Gregor’a yönelir. Babası Gregor’u elma yağmuruna tutar. Gregor’un bedenine saplanan bir elma yaralanmasına sebep olur. Elma Gregor’un bedeninde uzunca süre kalır.

“Gregor’un bir aydan fazla acısını çektiği ağır yarası –elma kimse onu çıkarmaya cesaret edemediği için bariz bir anı olarak etinde yapışıp kalmıştı-, onun üzücü ve tiksindirici şekline rağmen kendisine düşman gibi davranılmaması, tam tersine diş sıkarak da olsa ailevi görev gereği katlanılması, sadece ve sadece katlanılması gereken bir aile üyesi olduğunu babasına bile hatırlatmış gibiydi.” (Sayfa 65)

DEVAMI KİTABIMIZDA...


“ “Sevgili annecim ve babacım,” … “bu böyle devam edemez. Siz bunu görmüyor olabilirsiniz, ama ben görüyorum. Bu canavarın karşısında erkek kardeşimin adını telaffuz etmek istemiyorum ve bu nedenle sadece diyeceğim o ki, ondan kurtulmayı denemek zorundayız. Onun bakımını sağlamak ve ona katlanmak için insanın elinden ne geliyorsa hepsini yapmaya çalıştık, öyle sanıyorum ki, kimse bize en ufak bir suçlama yöneltemez.” “ (Sayfa 79)


“ “ Gitmeli buradan,” diye bağırdı kız kardeşi, “tek çare bu, baba. Yeter ki sen bunun Gregor olduğu fikrinden kurtul. Esas talihsizliğimiz bunca zaman buna inanmış olmamız. Oysa nasıl Gregor olabilir ki o? Eğer Gregor olsaydı, insanların böyle bir hayvanla birlikte yaşamasının mümkün olmadığını çoktan kavramış ve kendiliğinden gitmiş olurdu. O zaman bir kardeşten yoksun kalırdık, ama onu saygıyla anarak yaşamaya devam edebilirdik” (Sayfa 81)



KİTAPTAN NOTLAR

Söz konusu kitap “Dönüşüm” olunca;  insanın söyleyeceği pek çok cümle olsa da bir taraftan da insanı çaresiz hissettiriyor insana. Stanley Corngold, “Eleştirmenin Çaresizliği” adlı kitabında “Dönüşüm” ile ilgili 130 farklı açıklamaya yer vermiştir. Bu kadar açıklamayla elbette boy ölçüşemem. Edebiyat eğitimi olmayan bir kitapsever olarak ben de kitabı kendimce yorumlayacağım. Daha önceki yorumuma katılmakla birlikte, ekleyeceklerim de olduğunu söylemek istiyorum. Aynı kitabı okusam da okuyan ben aynı değilim sonuçta.


Kafka'nın 25 Ekim 1915'te “Dönüşüm” ü basan yayınevine gönderdiği ve ilk baskının kapak resmi ile ilgili sıkıntılarını anlattığı mektupta “Böcek” (Insekt) kelimesini kullanır ve “Kapakta böcek olmasın. Uzaktan bile görülmesin” der. Yazarın “Dönüşüm”ün kapağında böcek metaforunun olmamasını istediğini ve pek çok yayın evinin bu duruma saygı göstermediğinden yola çıkacak olursak; kapağında böcek olmayan  kitap olmuş diyebiliriz. Bu konuda gösterdiği hassasiyet bakımından yayın evini kutlamak lazım.

Kitabın kapak ve kağıt kalitesi de tartışılmaz. Koridor yayınlarının bez ciltli klasiklerini gerçekten çok beğeniyorum. En kısa sürede sayılarının artmasını umuyorum. Sırası gelmişken, söylemeden geçemeyeceğim; cilt ve baskı olarak “Öteki Yayınları” nın da baskılarını beğendiğimi söylemeliyim. Şato, Milena’ya Mektuplar, Felice’e Mektuplar, Babaya Mektup, Öteki Yayınlarından aldığım eserleri yazarın.

İçeriğe gelince başlangıçta böceğin türü ya da tam büyüklüğü ile ilgili kafamda soru işaretleri oluşmuştu. Böcek insan boyutunda mıydı yoksa bir böcek boyutuna göre mi devasaydı. Gregor bir taraftan kapıyı açarken, öldüğünde bir küreğe sığacak kadar küçük oluyor çünkü.
Böceğin türüne de gelince Gregor’un ölümünden sonra hizmetçinin “bok böceği” demesi türüne işaret ediyor bence. 

Bu tanımlama duyulan tiksintiyi açıklar gibi. Gregor’un kendini böcek gibi hissetmesine gelince burada iki seçenek var bence. Franz Kafka Almanca konuşan, Çek asıllı bir Yahudidir. I. Ve II. Dünya Savaşları arasında yükselişe geçen Faşizm’in etkisiyle dışlanan, Yahudilere bir gönderme mi, yoksa babası tarafından asla takdir görmeyen ve hor görülen Kafka’nın bizzat kendisine mi bir gönderme acaba. Belki ikisi birlikte Gregor’u yaratmıştır kim bilir? Samsa Ailesi ile Kafka Ailesi'nin benzerliği ve Herman Kafka'nın oğluna "Ailenin sırtındaki parazitsin" dediği iddiaları bu savı destekler niteliktedir. 


Franz Kafka’nın ismine söyleniş olarak benzeyen Gregor Samsa, bence pek çok eleştirmenlerinin iddia ettiği gibi; Kafka’nın gerçek yaşantısından izler taşımaktadır. Ailesi içinde sadece kız kardeşi Ottla  ile yakınlığı, özellikle babasının kendisine benzememesinden dolayı “asalak” olarak görmesinden yola çıkarak kitapta Kafka’nın kendi dışlanmışlığını, yalnızlığını anlattığını düşünüyorum. Aynı zamanda Kafka'nın hasta (tüberküloz) olduğu zamanlarda kız kardeşinin yanında köyde kaldığı dönemlere de bir gönderme olabilir.  

“Babaya Mektup”u okuduktan sonra bu duygum pekişti diyebilirim. (Bence; Kafka okumaya başlamak için en uygun eser “Babaya Mektup”.  Kafka, okurken akılda soru işareti olarak kalan eksik parçayı bulmak için en uygun kitap bence. Bu kitapta da  Hermann Kafka kadar olmasa da baba baskınlığı hissediliyor bence.)


Bir de kitapta aklıma gelen sorulardan bir de Grete, Gregor’dan kurtulduktan sonra yeni kurban mı sorusu aklıma takıldı doğrusu. Gelişen ve dişileşen Grete çalışmayı pek de sevmeyen iflas eden babasının ve hasta annesinin yeni kurtrıcısı mıdır acaba? Bu sorumun yanıtını kitaptan uyarlanan filmde buldum gibi. Çünkü film mağaza sorumlusunun gezinti esnasında Grete ile karşılaşmakta ve imalı bir biçimde genç kıza bakmaktadır 1975 yapımı  Jan Němec filmi bu durumu destekler niteliktedir. Aynı filmde duvarda asılı "Kafka"ya ait fotoğraftan yola çıkılarak Samsa'nın Kafka olduğu fikri güçlenmektedir. 


Yeni paylaşımlarla görüşmek üzere... SEVGİLER...
NOT: ETİKETSİZ GÖRSELLER ALINTIDIR. 

9 Temmuz 2018 Pazartesi

FRANZ KAFKA – DAVA

“Böyle bir davaya maruz kalmak zaten onu kaybetmiş olmaktır.” (Sayfa 122)

MERHABALAR;

Franz Kafka'nın beğenerek okuduğum kitabı "DAVA"yı paylaşmak istiyorum sizlerle...


ARKA KAPAK
Kendini işine adamış, basit hayat standartlarına sahip bir bankacı olan Josef K. otuz birinci yaş gününün sabahında evine gelen memurlardan hakkında bir dava açılmış olduğunu öğrenir, ne var ki işlediği suç bir türlü açıklanmaz. O da umutsuzca bir çabayla onu bu gizemli davadan çekip çıkaracak kişilerin kapısını çalar ve kendisini bekleyen sona adım adım yaklaşırken bir aynaya bakar gibi vicdanıyla yüzleşir. 

Kafka, bilinen ve bilinmeyen kısıtlamalara karşı bir özgürlük arayışı içine giren, bu kısıtlamalara inanmayı reddeden ancak yine de onlara boyun eğen bir adamın hikâyesini anlattığı Dava’da aynı zamanda kendine özgü bir buğu arasından dönemle hesaplaşmasını da yapıyor. 
Okuyucunun ışık ararken karanlık bir tünele girdiğini ancak yolun sonunda kendisiyle baş başa kaldığında fark edeceği, çağının ötesinde yazılmış bu dâhiyane kitabı Çağlar Tanyeri’nin özenli çevirisiyle sunuyoruz.


“…şu anda yapabileceğim tek şey, soğukkanlılıkla bölümleme işlemine devam eden aklımı sonuna kadar korumak. Her zaman yirmi elle birden dünyaya dalmak istedim, üstelik pek de uygun bulunmayan bir amaç için. Doğru değildi bu. Bir yıllık bir davadan bile ders almadığımı mı göstereceğim şimdi? Kalın kafalı bir insan olarak mı göçüp gideceğim? Davanın başında ona son vermek ve şimdi de, sonunda, ona yeniden başlamak istediğimi mi söylesinler arkamdan? Böyle söylemelerini istemiyorum. Bu yolda yarı dilsiz, anlayış yoksunu beyleri yanıma verdikleri ve zaruri olanı kendime söylemeyi bana bıraktıkları için müteşekkirim.” (Sayfa 274)



ÖZET
Romanın kahramanı Josef K. otuz yaşındadır. Önemli bir bankada üst düzey bir görevde çalışmaktadır. İyi bir insan olarak tanınmaktadır.  Birçok farklı insanın odalarında kirada oturduğu Frau Grubac’ın evinde pansiyoner olarak oturmaktadır. Bekârdır.
Yaş gününde hayatı parçalanır. Bir sabah Josef K. hala yataktayken; polis olduklarını söyleyen ancak sivil giyimli kişiler tutuklandığını bildirmek için kaldığı pansiyona gelirler. Tutuklandığını ve mahkemeye gelmesi gerektiğini dikte ederler. Josef K. tutukludur ama onu gözaltına almazlar, tutuklu olsa da serbestçe dolaşma imkânı vardır. Josef K. her hangi bir suç işlediğini hatırlamaz. Suç işlemediğinden emin olan Josef K. ne yapacağını bilemez durumdadır. Bu duruma bir türlü anlam veremez.
“Bu noktada belirleyici olan sadece sanığın masumiyeti galiba. Siz de masum olduğunuza göre yalnızca masumiyetinize güvenmeniz mümkün gerçekten de. Ama o zaman da ne bana ihtiyacınız olur ne de bir başkasının yardımına.” (Sayfa 187)

Tutuklamayı yapan kimseler de işlediği suç ile ilgili her hangi bir açıklamada bulunmazlar. Aradan zaman geçtikçe kaderinin gelişigüzel sivil bir mahkemenin elinde bulunmadığını da görür. Durum karmaşık ve kaygı vericidir. Suçu ya da kanunun hangi maddesine göre tutuklandığı kendisine hiçbir zaman söylenmez. Karşılaştığı herkes suçlu olduğu konusunda hemfikirdir. Kendi davası hakkında çevre adliyelere gider, yetkili kişilerden bilgi almaya çalışır fakat hiçbiri bunun mümkün olmadığını, kendisine bir şey söyleyemeyeceklerini bildirir. Aynı zamanda, garip bir şekilde bölgede yaşayan hemen hemen herkesin, Josef K. adına açılmış bu davadan haberi vardır. 


Mahkeme işleri saçma sapan yerlerde yürütülür. Yargılama muğlaktır. Hiç kimse hatta mahkeme görevlileri de işin iç yüzünü anlayamazlar. Mahkemenin küçük rütbelileri soysuzlaşmıştır. Kimse berat edememektedir.

“Şüpheli için hareket durgunluğa yeğdir. Zira kendisi bilmese de durgun olan birinin her an terazinin bir kefesinde günahları tartılıyor olabilir.” (Sayfa 233)

Josef K. roman boyunca kendisini temize çıkarmak hiç değilse kendisine yöneltilen suçun ne olduğunu anlamak için amansız bir mücadeleye girer. Bir yıl boyunca pek çok kişiye başvurarak yardım ister. 

DEVAMI KİTABIMIZDA...


KİTAPTAN NOTLAR

Öncelikle, kitabın fiziki yapısından bahsederek başlamak istiyorum. kitabın kapağı bez ciltli olarak basılmış. Renk seçimi ve kapak yapısını beğendiğimi söylemeden geçemeyeceğim. Kitabın içeriği ve kapağın uyumlu olduğunu düşünüyorum.  

Dava, (Der Proze), bir sabah uyandığında kendisini sebebini anlamadığı bir suç nedeniyle dava edilmiş bulan Josef K. adlı kahramanın absürt durumunun anlatıldığı bir Franz Kafka romanıdır.
“Mahkeme senden hiçbir şey istemiyor. Eğer gelirsen seni kabul eder ve gidersen de seni salıverir.” (Sayfa 269)
Kitap kendi içindeİlk Soruşturma, Bayan Grubach’la ardından Bayan Bürstner’le konuşma, Bayan Grubach’la ardından Bayan Bürstner’le konuşma, Tutuklanma…” gibi alt başlıklardan oluşmaktadır.
“Dönüşüm” de Gregor Samsa’yı “işe yaramaz bir böceğe çeviren” duygu Dava’da suçluluk duygusu olarak ortaya çıkar. Absürt olan şudur ki; Josef K.’nın hangi suçu işlediği belli değildir. Suçlama vardır suç yoktur. Tıpkı Gregor Samsa gibi; Josef K.’da da zayıf, itilmiş, güçsüz, çaresiz sonunda da teslimiyetçi karakter özellikleri göze batar. Gregor Samsa ölmek için kendini nasıl aç bıraktıysa; Josef K.da kendini teslim alan polislere direnmez.


 Dava’da sadece bir tek karakter varır. Hikaye Josef K. etrafında döner. Romanda geçen diğer karakterlerin çoğu adsız ve hemen hemen nitelikten yoksundur. Josef K. isminin yazarın adına söyleniş olarak benzemesinden dolayı bu karakterlerin yazarın bilinçaltının karakterleri olduğunu düşünmekteyim. Kafka’nın , kötü bir çocukluk dönemi geçirdiği,  babası tarafından sürekli baskı altında tutulup, “böcek gibi olmakla” suçlandığı; babası tarafından sindirilmiş annesi tarafından da yeterince desteklenmediği pek çok kaynakta yer almaktadır. Yazarın yaşadığı baskıcı aile yaşamanın ve yaşadığı dönem boyunca Yahudilere uygulanan baskıların yazarın bilinçaltını etkisi altına alan suçluluk duygusunun romanda Josef K. adıyla ortay çıktığını düşünüyorum. Baba baskısı mevcut rejimin ardına gizlenmiş gibidir. Kafka’nın babası ile iletişim kuramadığı gibi Josef K.’da suçlandığı davada kimse ile iletişim kuramamaktadır. İletişim kuramadığı otoriteye ölümüne teslim olur sonunda. Davanın sebebinin Josef K.’nın tevkif sebebinin kitapta yer almamasından yola çıkarak; yazarın gerçekte suçlu olmadığı halde kendi içinde yazara hissettirilen suçluluk duygusunun bir yansıması olduğunu düşünüyorum. Yazarın hayatında ve yazın hayatında ön plana çıkan “baba” profilinin bu duygunun temeli olduğunu düşünüyorum.


Dava; kendisine özgü özellikleri bulunan, belirsiz bir şehirde geçer. Dava’nın geçtiği mekan da belirsizdir. Ancak yazarın yazarın yaşadığı dönemi ve olayları göz önünde bulundurursak; şehrin de Prag olma ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyorum. Yazarın roman boyunca seçtiği mekânlar ise dağınık, izbe hatta klostrofobiktir bence. Mahkeme salonları, ressamın atölye olarak da kullandığı odası bende özellikle bu duyguyu uyandırdı. 

“Yalan dünya düzeni haline geliyor.” (Sayfa 268)

Roman biterken belki de yazarın yaşadığı dönemi ya da ruh halini tam anlayamadığım için aklımda kalan soru işaretleri de oldu elbette. Belki de kitapla ilgili yazılan makale ve yorumlarda yanıtları vardır sorularımın. İlk aklımda kalan Josef K. götürülüşüne itiraz etmeği için ve yardım isteyebilecekken polisten yardım istemediği için; “intihar mı etti, yoksa idam mı edildi?, Mahkeme salonları neden evlerin çatı katındadır. Bu simgeler acaba neyi temsil etmektedir.

Ben kitap seçimlerimi yaparken ruh halimle de bağlantılı olarak; beni zorlayan, araştırmaya sevk eden kitapları seviyorum. Dava da bu tarz kitaplardan oldu benim için. Bu nedenle okurken keyif aldım. Ve yazarın ölümünden sonra yazdıklarını teslim edip yakmasını istediği arkadaşı Max Brod'a da bir teşekkürü borç biliyorum. 


Etiketli olmayan görseller alıntıdır. 

24 Haziran 2016 Cuma

FRANZ KAFKA – DÖNÜŞÜM

 MERHABALAR,

Sizlerle Franz Kafka’nın “Dönüşüm”ünü paylaşmadan önce yazara ait cümlelerle başlamak istiyorum yazıma. Bu cümleler yazarın kendi eserini çok güzel tanımlıyor bence;

“Herkes, beraberinde taşıdığı bir parmaklığın ardında yaşıyor. Şimdi hayvanlarla ilgili bunca şey yazılmasının nedeni de bu. Özgür ve doğal bir yaşama duyulan özlemin ifadesi. Oysa insanlar için doğal yaşam, insanca yaşamdır. Ama bunu anlamıyorlar. Anlamak istemiyorlar. İnsan gibi yaşamak çok güç, o nedenle hiç olmazsa kurgusal düzeyde bundan kurtulma isteği var... Hayvana geri dönülüyor. Böylesi, insanca yaşamaktan çok daha kolay.” 


ARKA KAPAK

Franz Kafka’nın 1915’te yayımlanan Dönüşüm adlı öyküsü, yazarın, anlatım sanatının doruğuna ulaştığı bir eseridir. Küçük burjuva çevrelerindeki yozlaşmış aile ilişkilerini en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen bu uzun öykü, aynı zamanda toplumun dayattığı, işlevini çoktan yitirmiş kalıplara bilinç düzeyinde başkaldıran bireyin tragedyasını çarpıcı bir biçimde dile getirir. 
Kitabın değişim olarak bilinen adının gerçekte dönüşüm olduğu ifadesini Ahmet Cemal’in açıklamasında bulur: “Gregor Samasa’nın bir sabah kendini yatağında bir böcek olarak bulması, salt bir değişim değil fakat “başkalaşım”dır. O, insanlığını koruyarak bazı değişiklikler geçirmemiştir; artık farklı bir canlı türü olmuştur.”
Bu açıklama, Kafka’nın eserini tanımlarken kullandığı ifadeyle de örtüşür. “Herkes beraberinde taşıdığı bir parmaklığın ardında yaşıyor. Şimdi hayvanlarla ilgili bunca şey yazılmasının nedeni de bu. Özgür ve doğal bir yaşama duyulan özlemin ifadesi. Oysa insanlar için doğal yaşam, insanca yaşamdır. Ama bunu anlamıyorlar. Anlamak istemiyorlar. İnsan gibi yaşamak çok güç, o nedenle hiç olmazsa kurgusal düzeyde bundan kurtulma isteği var… Hayvana geri dönülüyor. Böylesi, insanca yaşamaktan çok daha kolay.”


ÖZET,

Öyküye başlarken;
“Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu. Zırh gibi sertleşmiş sırtının üstünde yatmaktaydı ve başını biraz kaldırdığında bir kubbe gibi şişmiş, kahverengi, sertleşen kısımların oluşturduğu yay biçimi çizgilerle parsellere ayrılmış karnını görüyordu; karnının tepesindeki yorgan neredeyse tümüyle yere kaymak üzereydi ve tutunabileceği hiçbir nokta kalmamış gibiydi. Gövdesinin çapıyla karşılaştırıldığında acınası incelikteki çok sayıda bacak, gözlerinin önünde çaresizlik içerisinde parıltılar saçarak sallanıp durmaktaydı.” 

Gregor Samsa bir sabah uyandığında, kendini bir böceğe dönüşmüş olarak bulur. Odasına göz attığında herhangi bir değişiklik yok gibidir. Biraz uyusa, uyanınca her şey yoluna girecektir belki de. Sağına dönüp uyumaya çalışır ancak yeni bedeniyle ne kadar uğraşırsa uğraşsın sağına dönmesi imkânsız gibidir. Bu esnada Gregor işini düşünmeye başlar. Erkenden kalkışını, yolculuk etmekle geçen günlerini… Ama her ne kadar işinde çok yorulsa ve bundan memnun olmasa da işini değiştirmesi imkânsız gibidir. Çünkü babasının patronuna borcu vardır. Babasının borcu bittiğinde patronuna gerçek düşüncelerini söyleyecek ve işi bırakacaktır. Ama buna daha çok vardır. Şimdi kalkmalı ve kaçırdığı trenden sonraki trene yetişmelidir. Zira beş yıllık çalışmasında hiç hastalanmamış, hiç geç kalmamıştır. 

Bu esnada kapı çalınmaya başlar. Önce annesi kapıyı çalar, ardından babası kapıyı yumruklar. Neyse ki kapı kilitlidir de içeri giremezler. Gregor’un niyeti kalkıp kahvaltı etmek yapacaklarını düşünmek ve karara varmaktır. Denetim altına almakta zorlandığı minik bacakları kalkmasına izin vermez. Bu sırada mağaza müdürü de Gregor’u sormaya gelir. Sonunda kendini yataktan atarak inmeyi başarır. 

Ancak kapıyı açamaz. Ailesi ve müdürü başta Gregor’un hasta olduğunu düşünürler. Yoksa işine gitmemesinin başka açıklaması yoktur. Gregor da hasta olduğunu, işten kaçmak gibi bir niyeti olmadığını, toparlanır toparlanmaz yola çıkacağını söyleyerek müdürü iknaya çalışır. Babası kız kardeşi Grete’yi doktor ve çilingir için dışarı yollar.

Gregor böcek bedeniyle büyük bir çaba harcayarak ayağa kalkmayı ve anahtarı kendine zarar verme pahasına çevirmeyi başarır. Manzara dışarıdakiler için korkunçtur. Gregor onlarla iletişim kurmaya çalışsa da çabaları boşunadır. Bu çabalar onları daha fazla korkutmaktan başka işe yaramaz. Annesi babasının kollarında bayılır, müdür koşar adım uzaklaşır. Babası onu bir darbe ile bayıltır.

Gregor uyandığında akşam olmuştur. Kendisini odasında yaralı bulur. Çok da açtır. Kız kardeşi Grete’nin bıraktığı sütü içemez. Sabah sütün içilmediğini gören Grete eski bir gazete üzerine çeşitli yiyecekler koyarak Gregor’un neler yiyebileceğini kestirmeye çalışır. Gregor’un bakımını böylece kız kardeşi üstlenir. Grete, Gregor’un bir gün eski haline dönüşeceği umudunu da korur. 

DAHASI KİTABIMIZDA...


KİTAPTAN NOTLAR

Kafka’nın “Dönüşüm”ü üzerine çok yazılmış; pek çok akademisyen üzerine tezler psikolojik çözümlemeler yapılmış olduğundan üzerine görüş bildirmek gerçekten zor. Edebiyat eğitimi almamış bir kitapsever olarak izlenimlerimi paylaşmak istiyorum sizlerle…

“Dönüşüm” benim okuduğum ilk Franz Kafka kitabı. Kafka’ya, sosyal medyadan blog âlemine, edebiyat dünyasından, psikoloji analizlerine pek çok yerde rastlamama ve merak etmeme rağmen okumaya ancak fırsat bulabildim. Ve bu gecikmeden dolayı da pişman oldum doğrusu... Ardından kitabı defalarca okudum ve her okumamda farklı ayrıntılar yakaladım. Ve bu kadar az sayfada anlatılan bir hayatın neden bu kadar sevildiğini, üzerine neden bu kadar çok konuşulduğunu anlamış oldum.

Kitabımız son derecece vurucu bir cümleyle başlamakta: “Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.” Kitap ardından bu eksende devam etmekte. Gregor Samsa her ne kadar “böcek” olarak uyansa da bu durumu yadırgamak yerine işe nasıl gideceğinin telaşına düşmekte. Çünkü babasının patronuna borcu bulunmakta ve bu borç Gregor’u patronun kölesi yapmakta. Gregor, bir trenden inip ötekine binerek yaptığı pazarlama yolculuklarına ve katlanılmaz baskısına bu nedenle katlanmaktadır.

Ben ilk okumaya başladığımda Gregor’un “böcek” olmaktan kurtulmak için çaba sarf edeceğini düşünmüştüm. Ancak yanıldım. Tam tersi Gregor “böcek”likten kurtulmak bir tarafa böcek olarak odasının hapishanesinde yaşamına devam etmekte kitabımız boyunca. Kitap ile ilgili bilgi paylaşan pek çok adreste yazarın kendisini “parazit”e benzeten babasına bir göndermek olduğu düşünülmektedir.

Kitaptaki hikâye her ne kadar gerçek dışı olsa da Gregor’un ve ailenin durumu son derece doğal kabul etmesinden midir “böcekinsan”ı son derece doğal buldum bende. Hatta bu kısımları okurken böcek gibi değil de hasta bir insanın hikâyesini okur gibi hissettim. ( Gregor bana felç geçiren ya da bakıma ihtiyaç duyan birisi gibi geldi.) Ailesinin tüm kötü muamelesine rağmen Gregor’un hala ailenin borçlarını düşünmesi, onların çalışmasına üzülmesi de derin bir acı hissi uyandırdı bende. Gregor köle gibi çalışırken umurunda olmayan aile rahatı kaçınca adeta Gregor’a düşman olmakta ve başlarda Gregor’un bakımıyla ilgilenen kız kardeşi bile ondan kurtulunması gereken bir fazlalık gibi bahsetmekte. Gregor çalışamayınca mecburen çalışan ailenin Gregor çalışırken neden ona yardımcı olmadığı da bir muamma…

Oda hapishanesinde yaşayan Gregor, odasından çıkmak istediğinde babası tarafından saldırıya uğramakta ve çok geçmeden de ölmekte. Bu kısımda hiç değilse aileden oğullarının ölüsüne saygı bekledimse de yine hayal kırıklığına uğradım. Gregor’un böcek bedeni hizmetçi kadın tarafından süpürülüp ortadan kaldırılmakta. Aile ise yas tutmak yerine yeni bir hayatın ilk gününü yaşamaya başlamakta. O gün anne ve baba kızlarının ne kadar büyüyüp güzelleştiğini fark etmeleri üzerine acaba Gregor’un yerine yeni kurban Grete mi olacaktır diye düşünmeden edemedim ve asıl böceğin ailenin babası ve annesi olduğuna emin oldum.

Aslında kitap ile ilgili çok söylenecek çok söz var. Son olarak kapağa değinmek istiyorum. Yazarın kitap kapağında “Böcek” imgesinin görünmemesini istemesine rağmen yayınevlerinin bu konuya hassasiyet göstermemesi bence yazara saygısızlık olmuş diye düşünüyorum. 

YENİ KİTAPLARLA GÖRÜŞMEK ÜZERE.. 

SEVGİLER.. 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...