20 Haziran 2019 Perşembe

FRANZ KAFKA – DÖNÜŞÜM (DİE VERWANDLUNG)


MERHABALAR, KİTAPLARIM OLMADAN ASLA BLOGU DEĞERLİ TAKİPÇİLERİ...

“ Biraz daha uyusam ve bütün bu delilikleri unutsam nasıl olur acaba,” diye düşündü,...” (Sayfa 18)

Alman Edebiyatı denince, Stefan Zweig ile Franz Kafka benim için ayrı bir yere sahiptir. Çağdaş olmaları, benzer olaylarla muhatap olmaları, kitaplarındaki duygu aktarımı göz önünde bulundurulduğunda her ikisini okumak da bana büyük keyif verir. "DÖNÜŞÜM" daha önce blogumda yer verdiğim bir kitaptı. Ancak "DAVA"yı alırken Koridor Yayıncılık'ın bez ciltli kapağının albenisine kapılıp, yeniden almış ve yakın zamanda da okumuştum. Aynı kitabı iki farklı çevirmenin yorumu ile okumak ve yorumlamak ayrıca keyifliydi. 


ARKA KAPAK
En çok okunan klasikler, Türkiye’nin önde gelen çevirmenlerinin özenli çevirileri ve alanında uzman akademisyenlerin editörlüğünde okuyucularla buluşuyor.

Bir sabah yatağında kendini bir böcek olarak bulan Gregor Samsa, yabancılaştığı bedenine bakarken bir yandan da ona nasıl davranacağını bilemeyen aile bireylerinin yaşadığı şokla başa çıkmaya çalışır. Disiplinli yaşam tarzıyla ailesinin geçimini omuzlamış, gezici bir satış temsilcisi olan Gregor’un zihinsel faaliyetleri, dönüşen bedenine rağmen devam etmektedir; ancak ailesi ve işe geç kaldığı için eve kontrole gelen patronu kısa bir şaşkınlık sürecinden sonra onun artık işe yaramaz bir böcek olduğunu kabullenmek zorunda kalır.
Alıştığı düzenden koparak ister istemez bambaşka bir yaşam biçimine geçen Gregor’un iki farklı düzlemin yarattığı gerilim hattında gelişen öyküsünü yorumlamak ise Kafka’nın varoluş labirentinde bir çıkış arayan okuyucunun hayal gücüne kalıyor.
Hayata başkaldırdığı, başka bir deyişle genel-geçer normlarla uzlaşmayı kabul etmediği için koyu bir yalnızlığa itilen bir bireyin aile içinde ezilmesini ve toplumsal anlamda hiçleşmesini okurken, siz de Gregor’la aynı odaya kapatılmış, onun gözünden dışarıya bakarken bulacaksınız kendinizi.



ÖZET
Eser ilk olarak 1915 yılında yayımlanmıştır. Kafka denince akla ilk gelen kitaptır.  Öykü, babasının iflasının ardından ailesinin geçimini üzerine almış, pazarlamacı olarak sık sık seyahat etmek zorunda olan Gregor Samsa'nın bir sabah kendini dev bir böceğe dönüşmüş bulmasıyla başlar. 

“Gregor Samsa bir sabah tedirgin rüyalardan uyandığında, kendini yatağında azman bir böceğe dönüşmüş olarak buldu. Zırh gibi sert sırtının üstünde yatıyordu ve başını biraz kaldırdığında yay biçimindeki eklem sertliklerinin bölümlendiği, en yüksek noktasında  yorganın büsbütün aşağıya kaymamak için zar zor tutunduğu kahverengi, tümsek, karnını gördü. Normal büyüklüğüyle karşılaştırıldığında acınası incelikteki bir sürü bacağı gözlerinin önünde çaresizlik içinde ışıltıyla titreşiyordu.” (Sayfa 17)


Gregor Samsa bir sabah uyandığında, kendini bir böceğe dönüşmüş olarak bulur. Odasına göz attığında herhangi bir değişiklik yok gibidir. Biraz uyusa, uyanınca her şey yoluna girecektir belki de. Sağına dönüp uyumaya çalışır ancak yeni bedeniyle ne kadar uğraşırsa uğraşsın sağına dönmesi imkânsız gibidir.

“Bu erken kalkma yok mu diye düşündü. “insanı tamamen sersemleştiriyor. Uykusunu almalı insan.” (Sayfa 19)

Bu esnada sanki her şey çok yolunduymışcasına Gregor işini düşünmeye başlar. Erkenden kalkışını, yolculuk etmekle geçen günlerini… Ama her ne kadar işinde çok yorulsa ve bundan memnun olmasa da işini değiştirmesi imkânsız gibidir. Çünkü babasının Gregor’un patronuna yüklüce borcu vardır. Bu borç beş altı yılda bitmeyecek gibidir. Babasının borcu bittiğinde patronuna gerçek düşüncelerini söyleyecek ve işi bırakacaktır.

Bu esnada kapı çalınmaya başlar. Önce annesi kapıyı çalar, ardından babası kapıyı yumruklar. Neyse ki kapı kilitlidir de içeri giremezler. Gregor’un niyeti kalkıp kahvaltı etmek yapacaklarını düşünmek ve karara varmaktır. Denetim altına almakta zorlandığı minik bacakları kalkmasına izin vermez. Bu sırada mağaza müdürü de Gregor’u sormaya gelir. Sonunda kendini yataktan atarak inmeyi başarır. 


Ancak kapıyı açamaz. Ailesi ve müdürü başta Gregor’un hasta olduğunu düşünürler. Yoksa işine gitmemesinin başka açıklaması yoktur. Gregor da hasta olduğunu, işten kaçmak gibi bir niyeti olmadığını, toparlanır toparlanmaz yola çıkacağını söyleyerek müdürü iknaya çalışır. Babası kız kardeşi Grete’yi doktor ve çilingir için dışarı yollar.

Gregor böcek bedeniyle büyük bir çaba harcayarak ayağa kalkmayı ve anahtarı kendine zarar verme pahasına çevirmeyi başarır. Manzara dışarıdakiler için korkunçtur. Gregor onlarla iletişim kurmaya çalışsa da çabaları boşunadır. Bu çabalar onları daha fazla korkutmaktan başka işe yaramaz. Annesi babasının kollarında bayılır, müdür koşar adım uzaklaşır. Babası da Gregor’u bir darbe ile bayıltır.


Gregor uyandığında akşam olmuştur. Kendisini odasında yaralı bulur. Çok da açtır. Kız kardeşi Grete’nin Gregor’un sevdiğini düşünerek bıraktığı sütü içemez. Sabah sütün içilmediğini gören Grete eski bir gazete üzerine çeşitli yiyecekler koyarak Gregor’un neler yiyebileceğini kestirmeye çalışır. Gregor’un bakımını böylece kız kardeşi üstlenmiş olur. Bu durum ileriki dönemlerde Gregor ile ilgili kararlarda da etkin olacağının göstergesi gibidir.

Gregor artık çalışmadığı için evde işler yolunda gitmez. Evin babası işe girer. Grete, tezgâhtarlık yapmaya başlar ve böylece konservatuvar hayalinden iyice uzaklaşır. Oysa Gregor kardeşi için para biriktirmektedir ve Grete’yi konservatuvara göndermek istemektedir. 

Ev işlerine bakan iki hizmetçi hem maddi sebeplerden hem de Gregor’dan dolayı işten çıkınca işler anneye kalır. Bu durum ailenin Greogor’dan her geçen gün biraz daha uzaklaşmasına hatta tiksinti duymalarına sebep olur. Dönüşümden önce evin tüm yükünü üstlenen ve saygı gören Gregor bir anda işe yaramaz ve değersiz olmuştur.


Ailenin Gregor’a karşı tiksintisi; Gregor’un odasından çıkmaya cesaret ettiği gece daha da pekişir. Gregor’u gören annenin çığlıkları ve bayılması üzerine babanın öfkesi Gregor’a yönelir. Babası Gregor’u elma yağmuruna tutar. Gregor’un bedenine saplanan bir elma yaralanmasına sebep olur. Elma Gregor’un bedeninde uzunca süre kalır.

“Gregor’un bir aydan fazla acısını çektiği ağır yarası –elma kimse onu çıkarmaya cesaret edemediği için bariz bir anı olarak etinde yapışıp kalmıştı-, onun üzücü ve tiksindirici şekline rağmen kendisine düşman gibi davranılmaması, tam tersine diş sıkarak da olsa ailevi görev gereği katlanılması, sadece ve sadece katlanılması gereken bir aile üyesi olduğunu babasına bile hatırlatmış gibiydi.” (Sayfa 65)

DEVAMI KİTABIMIZDA...


“ “Sevgili annecim ve babacım,” … “bu böyle devam edemez. Siz bunu görmüyor olabilirsiniz, ama ben görüyorum. Bu canavarın karşısında erkek kardeşimin adını telaffuz etmek istemiyorum ve bu nedenle sadece diyeceğim o ki, ondan kurtulmayı denemek zorundayız. Onun bakımını sağlamak ve ona katlanmak için insanın elinden ne geliyorsa hepsini yapmaya çalıştık, öyle sanıyorum ki, kimse bize en ufak bir suçlama yöneltemez.” “ (Sayfa 79)


“ “ Gitmeli buradan,” diye bağırdı kız kardeşi, “tek çare bu, baba. Yeter ki sen bunun Gregor olduğu fikrinden kurtul. Esas talihsizliğimiz bunca zaman buna inanmış olmamız. Oysa nasıl Gregor olabilir ki o? Eğer Gregor olsaydı, insanların böyle bir hayvanla birlikte yaşamasının mümkün olmadığını çoktan kavramış ve kendiliğinden gitmiş olurdu. O zaman bir kardeşten yoksun kalırdık, ama onu saygıyla anarak yaşamaya devam edebilirdik” (Sayfa 81)



KİTAPTAN NOTLAR

Söz konusu kitap “Dönüşüm” olunca;  insanın söyleyeceği pek çok cümle olsa da bir taraftan da insanı çaresiz hissettiriyor insana. Stanley Corngold, “Eleştirmenin Çaresizliği” adlı kitabında “Dönüşüm” ile ilgili 130 farklı açıklamaya yer vermiştir. Bu kadar açıklamayla elbette boy ölçüşemem. Edebiyat eğitimi olmayan bir kitapsever olarak ben de kitabı kendimce yorumlayacağım. Daha önceki yorumuma katılmakla birlikte, ekleyeceklerim de olduğunu söylemek istiyorum. Aynı kitabı okusam da okuyan ben aynı değilim sonuçta.


Kafka'nın 25 Ekim 1915'te “Dönüşüm” ü basan yayınevine gönderdiği ve ilk baskının kapak resmi ile ilgili sıkıntılarını anlattığı mektupta “Böcek” (Insekt) kelimesini kullanır ve “Kapakta böcek olmasın. Uzaktan bile görülmesin” der. Yazarın “Dönüşüm”ün kapağında böcek metaforunun olmamasını istediğini ve pek çok yayın evinin bu duruma saygı göstermediğinden yola çıkacak olursak; kapağında böcek olmayan  kitap olmuş diyebiliriz. Bu konuda gösterdiği hassasiyet bakımından yayın evini kutlamak lazım.

Kitabın kapak ve kağıt kalitesi de tartışılmaz. Koridor yayınlarının bez ciltli klasiklerini gerçekten çok beğeniyorum. En kısa sürede sayılarının artmasını umuyorum. Sırası gelmişken, söylemeden geçemeyeceğim; cilt ve baskı olarak “Öteki Yayınları” nın da baskılarını beğendiğimi söylemeliyim. Şato, Milena’ya Mektuplar, Felice’e Mektuplar, Babaya Mektup, Öteki Yayınlarından aldığım eserleri yazarın.

İçeriğe gelince başlangıçta böceğin türü ya da tam büyüklüğü ile ilgili kafamda soru işaretleri oluşmuştu. Böcek insan boyutunda mıydı yoksa bir böcek boyutuna göre mi devasaydı. Gregor bir taraftan kapıyı açarken, öldüğünde bir küreğe sığacak kadar küçük oluyor çünkü.
Böceğin türüne de gelince Gregor’un ölümünden sonra hizmetçinin “bok böceği” demesi türüne işaret ediyor bence. 

Bu tanımlama duyulan tiksintiyi açıklar gibi. Gregor’un kendini böcek gibi hissetmesine gelince burada iki seçenek var bence. Franz Kafka Almanca konuşan, Çek asıllı bir Yahudidir. I. Ve II. Dünya Savaşları arasında yükselişe geçen Faşizm’in etkisiyle dışlanan, Yahudilere bir gönderme mi, yoksa babası tarafından asla takdir görmeyen ve hor görülen Kafka’nın bizzat kendisine mi bir gönderme acaba. Belki ikisi birlikte Gregor’u yaratmıştır kim bilir? Samsa Ailesi ile Kafka Ailesi'nin benzerliği ve Herman Kafka'nın oğluna "Ailenin sırtındaki parazitsin" dediği iddiaları bu savı destekler niteliktedir. 


Franz Kafka’nın ismine söyleniş olarak benzeyen Gregor Samsa, bence pek çok eleştirmenlerinin iddia ettiği gibi; Kafka’nın gerçek yaşantısından izler taşımaktadır. Ailesi içinde sadece kız kardeşi Ottla  ile yakınlığı, özellikle babasının kendisine benzememesinden dolayı “asalak” olarak görmesinden yola çıkarak kitapta Kafka’nın kendi dışlanmışlığını, yalnızlığını anlattığını düşünüyorum. Aynı zamanda Kafka'nın hasta (tüberküloz) olduğu zamanlarda kız kardeşinin yanında köyde kaldığı dönemlere de bir gönderme olabilir.  

“Babaya Mektup”u okuduktan sonra bu duygum pekişti diyebilirim. (Bence; Kafka okumaya başlamak için en uygun eser “Babaya Mektup”.  Kafka, okurken akılda soru işareti olarak kalan eksik parçayı bulmak için en uygun kitap bence. Bu kitapta da  Hermann Kafka kadar olmasa da baba baskınlığı hissediliyor bence.)


Bir de kitapta aklıma gelen sorulardan bir de Grete, Gregor’dan kurtulduktan sonra yeni kurban mı sorusu aklıma takıldı doğrusu. Gelişen ve dişileşen Grete çalışmayı pek de sevmeyen iflas eden babasının ve hasta annesinin yeni kurtrıcısı mıdır acaba? Bu sorumun yanıtını kitaptan uyarlanan filmde buldum gibi. Çünkü film mağaza sorumlusunun gezinti esnasında Grete ile karşılaşmakta ve imalı bir biçimde genç kıza bakmaktadır 1975 yapımı  Jan Němec filmi bu durumu destekler niteliktedir. Aynı filmde duvarda asılı "Kafka"ya ait fotoğraftan yola çıkılarak Samsa'nın Kafka olduğu fikri güçlenmektedir. 


Yeni paylaşımlarla görüşmek üzere... SEVGİLER...
NOT: ETİKETSİZ GÖRSELLER ALINTIDIR. 

27 yorum:

  1. Kafka'dan sadece Dönüşüm'ü okudum. Beni çok etkilemişti, yazar o çaresizliği çok iyi yansıtmış. Okurken birçok duruma sinirlensem de o atmosferi düşünmeye çalıştığımda tepkilerimi kestiremediğim için yer yer kendime de kızdığım anlar olmuştu. Çok ayrıntılı, doyurucu bir paylaşım olmuş, çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim Alman Edebiyatı'nın en sevdiğim yazarlarındandır Kafka... çocukluk travmalarını, hem ailesi hem de Yahudi olarak çaresizliğini çok güzel ifade etmiş... Şatoda da farklı bir çaresizlik var... tamamlayınca paylaşacağım...

      Sil
  2. FRANZ KAFKA'NIN DÖNÜŞÜM ROMANI DA ÇOK SEVDİĞİM ESERLERDENDİR. TANITIM İÇİN ÇOK TEŞEKKÜRLER EMİNE HANIM.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim. Paylaşmaktan ve okumaktan keyif aldığım bir yazar. Yazarı yorumlamak okumaktan daha zor gerçekten..

      Sil
    2. GERÇEKTEN DE BU KONUDA SİZE KATILIYORUM EMİNE HANIM. KİTABI OKUMAK İŞİN KOLAY KISMI. ASIL ZOR OLAN OKUDUĞUMUZ KİTABI YORUMLAMAYA ÇALIŞMAKTIR. ÇOK TEŞEKKÜRLER GÜZEL ÇALIŞMALARINIZ İÇİN.

      Sil
  3. ben de bir fırsat bulup okumalıyım bu kitabı ...tanıtım için çok teşekkür ederiz...

    YanıtlaSil
  4. Güzel bir kitap yorumu olmuş, kaleminize sağlık:) Uzun yıllar önce okumuştum bu kitabı.

    YanıtlaSil
  5. Çok duyduğum yazarlardan ama yazara yönelik bir şey değil ben okumadım çok kitap okumuyorum sanırım :)zaten yazınızı okuyunca kitabıda okumaya çok gerek kalmamış gibi teşekkür ederiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler...Biraz uzun yazdığımın farkındayım ama ayrıntıları unutmamak için uzun yazıyorum. :)

      Sil
  6. Franz Kafka'nın kitaplarını okumayan kalmamalı bence... Paylaşımın için çok teşekkür ederiz!!!!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bnece de özellikle "Dönüşüm" okunmalı mutlaka..

      Sil
  7. Uzun zamanadır listemde olan ama bir türlü okumaya başlayamadığım iki kitap.Bu aralar okumaya ağırlık verdim bakalım.İnşallah sıra gelir :))

    YanıtlaSil
  8. Kafka'nın en güzel eseri bence de.Ayrica sizin kitabı yorumlama ve özetleme şekliniz cok güzel olmuş.
    Evet aslında Gregor, Kafkaýı mı anlatıyor derseniz,bence biraz kendini yazmış gibi..
    Prag'ta Kafka Müzesini gezince, mektupları,günlüklerini görünce yazarın iç dünyasını daha iyi anlıyor insan..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kafka müzesini gezmek benim de yapmayı çok istediğim bir gezi. Kafkanın ruh dünyasına dokunmak ve anlamlandırmak bakımından da katkısı olur eminim.

      Sil
    2. Aslında kafka da bir dönem gregor gibi sigorta memurluğu yaptı. Yani hikaye her acıdan kendisi ile bire-bir uyuşuyor

      Sil
  9. Babaya Mektup ve hatta Milena'ya Mektuplar gibi Kafka'nın iç dünyasını anlamaya yardımcı kitaplar, diğer eserlerinden önce okunmalı bence de. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Milena'ya mektuplar benim de sıradaki Kafka okumalarımda var... tavsiyeye teşekkürler... sevgiler...

      Sil
  10. Önce Kamuran Şipal çevirisinden Değişim olarak, bir kaç yıl sonra da Ahmet CEMAL çevirisinden Dönüşüm olarak okudum. Her iki okumada da hikaye karamsar olsa da, iyi bir kitap okumaktan dolayı büyük keyf aldım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çevirmenin kitaba katkısı çok önemli bence de. Bir de yayın evlerinin önsöz ve sonsözlerinin de katkısını seviyorum. Kafka'nın tüm kitaplarında maalesef karamsar bir hava var.

      Sil
  11. Kafka ve Zweig'in yaşadiklari dönem göz önüne alındığında bu olaylarin kitaplarina yansimamasi olanaksiz olurdu. Ikisi de Yahudi kökenli sonuçta. Dönüşümü okurken sevmemiştim, ancak sonradan üzerinde düsününce dahs iyi anladim. Kafka nin her yazdigini yazdigini seviyorum diyemem ama kalemi kuvvetli, dünya edebiyatinda kabul görmüş bir yazar olduğu gerçeğini değiştirmez bu 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kafka'nın her yazdığını okumaktan keyif aldım dersem yalan söylemiş olurum. çok sevdiğim bir yazar ancak eserlerindeki karamsar hava, bazen okurken anlamdıramadığım bölümler okuma keyfini azaltıyor. Ama söz konusu Zweig olunca, tüm kitaplarını keyifle bitiriyorum.

      Sil
  12. Zaten orjinal netinde almanca böcek demek olan kelime käfer değil de ungeziefer kelimesi kullanılır. Ungeziefer o dönemde kendisinden iğrenilen haşerelere ve aşağılık anlamında insanlara da kullanılırdı. Yazarın kapakta böcek resmi ustemenesi ve kelime olarak özellikle ungeziefer i seçmesi donustugu seyin aslinda bildigimiz anlamda bocek degıl, bir ınsanın hıssettıgı assagılık duygusunu vermek ıstemıstır. Gregor calıstıgı ısın ve insanı değerlerden yoksun bır hayatın kendısını degersız bır haşereye donusturdugunu hıssetmıstır.

    Ayrıntılı değerlendirmeniz çok güzel sadece orjinal metinde kullanılan kelime ve almancadaki kullanım alanı hakkında ekleme yapmak sutemistim. Iyi okumalar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilgilendirme için çok teşekkürler... Bazen bir kelime tüm anlamı nasıl da etkiliyor?

      Sil
  13. Merhabalar,

    Öncelikle emeğinize sağlık. Franz Kafka'nın Milena'ya Mektupları'ndan en çok beğendiğim 20 alıntıyı izniniz olursa ben de sizinle paylaşmayı çok isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/kafkanin-milenaya-mektuplarindan-20-etkileyici-alinti/ Umuyorum siz de beğenirsiniz. 🙏🏻

    Güzel okumalar diliyorum,
    edebiyatla ve sağlıcakla kalın.

    YanıtlaSil

Yorum yazmak için zaman harcadığınız için Teşekkürler...

Blog sahibi olmayan ziyaretçiler Anonim'i işaretleyip, yorum bırakabilirler.

ARGO İÇEREN YORUMLAR YAYINLANMAZ.

Yorumunuz blog sahibininin onayından sonra görünecektir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...