MERHABALAR,
Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz Büyülü Gerçeklik'in büyük ustası Gabriel Garcia Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık'tan sonra en tanınan ve sevilen, filme de çkilmiş eserini paylaşmak istiyorum sizlerle.
"KOLERA GÜNLERİNDE AŞK"
“Kaçınılmaz
bir şeydi: Acıbadem kokusu ona mutsuz aşkların yazgısını hatırlatırdı hep” (S. 13)
ARKA KAPAK
"Kolera Günlerinde
Aşk", bırakılmış bir sevgilinin, yeniyetmelik yıllarından başlayarak
yaşlılığın alacakaranlığına dek süren yarım yüzyıllık aşkının öyküsü.
"Marquez"in, ustalığı, bu öyküyü bir destana dönüştürüyor: aşkın,
deli-akıllı, yabanıl-evcil, tensel, romantik tüm biçimlerinin pastoral bir
şiirin büyüsüne büründüğü bir destan. On dokuzuncu yüzyılın yirminci yüzyıla
dönüştüğü bir zaman dilimini kapsayan bu bitmeyen aşkın gerisinde, çağdaşlaşma
çabası içindeki bir toplumun çeşitli yönlerini, özellikle taşra
kentsoyluluğunun saçmalıklarını ince bir alayla eleştiriyor yazar. Roman
boyunca, aşk acılarının lirik rüzgarlarının esintileri arasında, Marquez'in,
insancıl mizahı, sürekli olarak duyuruyor kendini. Bu nitelikleriyle,
"Kolera Günlerinde Aşk", Marquez'in başyapıtı sayılan "Yüz
Yıllık Yalnızlık"ın yanında tartışılmaz bir biçimde yerini alıyor.
ÖZET
Juvenel Urbino, 80 yaşında saygın, meslek eğitimini
Avrupa’da yapmış, Doktor olan babasının ardından babasının da ölmesine sebep
olmuş Kolera salgınında eyalette aldığı önlemlerle salgını etkisiz hale
getirmiş, eyalette haklı bir ün kazanmış bir doktordur. Fermina Daza ile yarım
asırdır evlidir.
“Kim
olursa olsun, herkes kendi ölümünün sahibidir; o an gelip de çattığında
yapabileceğimiz tek şey, insanların korkusuz ve acısız ölmelerini sağlamaktır.” (S.
22)
Yedinci Pazar Ayinin olduğu ve öğrencisi Lacides
Olivella’nın gümüş yılının kutlanacağı gün gelen haberle Jeremiah de
Saint-Amour’un evine gider. Antilli göçmen, harp malulü, çocuk fotoğrafçısı ve
satrançta en yufka yürekli rakibi altın siyanürü ile intihar etmiştir. Jeremiah
de Saint-Amour, hem yatak odası hem de laboratuar olarak kullandığı odada,
portatif karyolasında karyolanın bacağına bağlı köpeğiyle beraber
ölmüştür.
Ölünün eşyaları arasında doktora yazılmış uzunca bir mektup
çıkar. Mektupta cenaze masrafları için paranın bulunduğu yerden, ölünün gizli
sevgilisinden ve Jeremiah de Saint-Amour’a ait ne varsa sevgilisine
bıraktığından ve bugüne değin doktordan gizlediği kirli geçmişinden
bahsedilmektedir. Doktor aynı gün arkadaşının sevgilisini görmeye gider. Ondan
Jeremiah de Saint-Amour’un intiharına kadının da yardım ettiğini ve
fotoğrafçının yaşlanma korkusundan dolayı (gerontofobi; yaşlı insanlardan ya da
yaşlanmaktan korkma) intihar ettiğini öğrenir. Doktor Juvenel Urbino, gerçekler
karşısında hayal kırıklığına uğramıştır.
“Savaş
dağlarda, dedi. Kendimi bildim bileli kentlerde insanlar kurşunla değil,
kararnamelerle öldürülüyorlar.” (S. 101)
“Aşk
yüzünden ölmekten daha büyük bir onur yoktur.” (S.
111)
Cenaze işlemlerinden sonra öğrencisinin yemeğine gitmek
üzere eve gelir. Yemekten önce biraz kestirmek istese de evdeki telaş ona izin
vermez. Doktorun çok sevdiği Paramaribo cinsi papağanı kaçmıştır. Papağan için
itfaiye bile seferber edilir. Doktor Juvenel Urbino, karısı Fermina Daza ile birlikte yemeğe
giderler. Ufak tefek aksaklıklar olsa da yemek güzel geçer. Doktor ve karısı cenaze için hazırlanmak
üzere eve geri dönerler.
Doktor Juvenel Urbino, biraz kestirir. Uykudan iç
sıkıntısı ile uyanır. Fermina Daza,
mutfakla ilgilenirken Doktor Juvenel Urbino, papağanı evin yanındaki Hintkirazı ağacının
alt dallarından birinde olduğunu görür. Onu yakalamak için merdivene çıkar ve
merdivenin kaymasıyla saat dördü yedi geçe, komünyonsuz, hiçbir şey için tövbe
edemeden, kimseyle vedalaşamadan ölür. Son sözleri karısına; “ Seni ne kadar sevdiğimi bir Tanrı Bilir.” olur.
Doktor Juvenel Urbino’nun cenazesinden sonra Florentino
Ariza; yarım yüzyıl sonra Fermina Daza’ya sonsuz bağlılığını ve bitmeyen aşk
andını tekrarlamak üzere Urbino’nun dul karısının karşısına çıkar.
“Bu
yaşamdan götüreceğim biricik hayal kırıklığı şu: Birçok cenazede şarkı
söylediğim halde, kendi cenazemde söyleyemeyeceğim.” (S.
341)
Genç bir telgraf memuru olan romantik ve şair
ruhlu Florentino Ariza, Karayipler Irmak taşımacılık Şirketini kuran üç
kardeşten Don Pio Beşinci Loayza’nın rasgele ilişkisinden doğan tek çocuğudur.
Nesebi herkesçe bilinmesine rağmen babası tarafından tanınmadığı için annesinin
soyadını taşımaktadır. Babasının on yaşında ölümünden sonra okulu bırakmak, postanede
çalışmak zorunda kalmıştır. Bir akşamüstü şehre yeni taşınmış olan zengin bir
katır tüccar olan Lorenzo Daza’nın evine telgraf götürmek üzere gider. Evden
ayrılacağı sırada sonradan öğreneceği üzere Escolastica Halasına okuma öğreten
Fermina Daza’yı görür. Ona ilk görüşte âşık olur.
“…ve bu rasgele bakış, aradan yarım yüzyıl
geçmesine karşın hala bitmeyen bir aşk tufanının kaynağı oldu.” (S.78)
Çok geçmeden gençlerin arsında gizliden gizliye
devam eden bir mektup trafiği başlar. Mektup trafiğinin ikinci yılında Florentino Ariza,
Fermina Daza’ya kamelya çiçeği göndererek
evlenme teklif eder. Ancak genç kız hemen kabul etmez. Yaşadıkları şehirde saygınlık
ve paranın simgesi olan Presentacion de la Santisima Virgen Koleji’ne devam
eden Fermina Daza; Florentino Ariza’ya okulda gizlice mektup yazarken
yakalanınca; hem okuldan atılır hem de ilişkisi babası tarafından öğrenilmiş
olur. Babası çılgına döner ve onların evlenmelerine asla izin
vermeyeceğine yemin eder.
Escolastica Halayı evden uzaklaştırır kendisini
de kızını da alarak uzun ve çetin bir yolculukla San Juan de la
Cienaga’ya akrabalarının yanına giderler. Ancak telgraf
memuru olan Florentino Ariza’nın çabaları ile Fermina Daza’yla
bağlantıları kopmaz, mektuplar devam eder. Fermina Daza kente geri döndüğünde
on sekiz yaşında bir genç kız olmuştur. Ancak Florentina’ya olan aşkı da
küllenmiştir. Çok geçmeden Fermina Daza, babasının da isteğiyle; aristokrat olan Doktor Juvenal Urbino ile evlenir ve
birlikte doktorun öğrenimini de yaptığı Paris'e giderler.
“Bacağı
kesilmiş kimseler, artık olmayan bacaklarının yerinde acıları, krampları,
karıncalanmaları duyarlar. Onsuz kendisi de böyle duyumsuyordu kendini; artık
olmadığı yerde duyuyordu kocasını. (S. 355)
Paris’ten döndüklerinde Fermina Daza oğluna hamiledir ve
yeni yaşamına ayak uydurmuş, Florentino Ariza’yı unutmuş görünmektedir. Ancak
Florentino Ariza, Fermina Daza’yı unutmaz. Bundan sonraki hayatını bir daha
karşılaşacakları güne hazırlanmakla geçirir. Bunun için tam yarım asır bekler…
”Gerçekte, her zaman Fermina Daza’nın sonsuza dek
kocasıymış gibi davrandı; aldatan, ama bağlı bir koca.”
DAHASI ROMANIMIZDA…
KİTAPTAN
NOTLAR
Kolera Günlerinde Aşk; benim okuduğum dördüncü
Marquez kitabı. Daha önce Yüzyıllık Yalnızlık’ı okumuş ve blogumda
paylaşmıştım. Ardından Hanım Ana’nın Cenaze Töreni, Benim Hüzünlü Orospularım’ı
da okuduktan sonra sıra yazarın ikinci büyük eserine geldi.
Öncelikle kitabın adından yola çıkarak; kitabın
ana temasının “kolera” olduğunu, belki de kolera olan, ölümün kıyısındaki
âşıklardan bahsettiğini düşünmüştüm açıkçası. Ama “kolera” fon olarak biraz
geri planda kalmakta romanımızda. Romanımızdaki aşkın Kolera’nın pek çok
insanın ölümüne sebep olduğu bir dönemde geçmesiyle birlikte, aşkı kolera gibi
ölümcül ve bulaşıcı bir hastalıkla özdeşleştirilmekte. Bir de yarım asırlık aşkın
başkahramanı Florentino Ariza, 13 yaşındaki Fermina Daza'yı ilk kez gördüğünde
bakışlarındaki masumiyetten etkilenip, yazdığı mektuba yanıt beklerken; kolera
hastalığının belirtilerini taşımaktadır.
Roman kabaca 1880- 1930 arasındaki zaman dilimini içermekte. Florentino Ariza sevdiği bir ömür
boyu sevdiği Fermina Daza'ya kavuşabilmek için tam 53 yıl 7 ay 11 gün beklemekte.
Romanda olayların geçtiği yer tam olarak
belirtilmemişse de Karayip kıyısı boyunca uzanan bir körfez şehridir. Yazar
şehri sıklıkla “sömürge kenti” , “Amerika’nın en büyük Afrikalı köle pazarı” ismiyle
tarif etmekte ve şehrin ticari anlamda önemli limanlardan olduğu sıklıkla
tekrarlanmakta. Bunaltıcı sıcağın yoğun olduğu şehir aynı zamanda badem ve
portakal ağaçlarının da mekânıdır. Romanın yazar henüz hayattayken film
çekimlerinin Kolombiya’nın Cartegena kentinde yapılmasından dolayı adı verilmese
de şehrin Cartegena olması ihtimali güçlenmekte.
Romanda her ne kadar marazi bir aşk işlense ve Florentino Ariza da Fermina
Daza’yı beklediği sırada evlenmese de evlilik dışı sayısız aşk yaşamıştır. Her
ne kadar bunlar tensel aşklar olsa da özellikle kendinden 60 yaş küçük olan ve
ilişkileri başladığında on dört yaşında olan America Vicuna ile ilişkisi
açıkçası beni rahatsız eden ayrıntılardan oldu. Hele bir de kızın ailesinin
kızlarını Florentino Ariza’ya teslim ettiği ve onun da kızın velisi olduğu
düşünülürse… Özellikle küçük kızı tarif ederken okul kıyafeti giydiği bölümler
özellikle rahtsız etti beni. Aynı duyguyu Yüzyıllık Yalnızlık’ta Amaranta
ile yeğeni Jose Aureliano ilişkisi ile
bir de Güzel Remedios ile yeğeninin ilişkisinde de yaşamıştım. Kırmızı
Pazartesi’de Santiago Nasar’ın ölümüne sebep olan durum Florentino Ariza’nın başına
gelememesi şans olsa gerek !?
Romanda kimi zaman satır aralarına serpiştirilmiş kimi zaman da sıklıkla tekrar edilmiş rakamlar da dikkat çekici. Florentino Ariza, Fermina Daza’ya aşkını ve sadakatini bir kez daha söylemek için 51 yıl, 9 ay, 4 gün bekler. Ve bu süre içinde başından geçen aşk ilişkilerini not aldığı 25 defter tutar. Bu defterlerde 622 aşk serüveni vardır. Doktor Juvenel Urbino, ölümünden sonra Florentino, sevdiği kadına yeniden kavuşabilmek için karşılığında hiçbir yanıt alamadığı hepsine numara verilmiş 132 mektup gönderir. Rakamların bulunduğu bölümler bana yazarında temsilcisi olduğu Büyülü Gerçekçilik Akımının etkilerini hissettirdi doğrusu.
Romanda mektuplar önemli yer tutmakta. Florentino Ariza’nın Fermina Daza’ya gençliğinde ve Doktor Juvenel Urbino’nun ölümünden sonra yazdığı mektupların içerikleri satır aralarında verildiği halde romanda özelleşmiş mektuplar bulunmamaktadır. Bunlar romanın gizemi olarak kalmış bence. Benim en çok merak ettiğim mektup ise intihar eden Jeremiah de Saint-Amour’un, Doktor Juvenel Urbino’ya yazdığı 11 sayfalık mektup.
Sonuç olarak; daha önce okuduğum Yüzyıllık Yalnızlık, kadar başarılı bulmadığım, yazarın daha sade bir anlatım tarzını tercih ettiği, diğer kitaplarına göre daha az karaktere yer verdiği daha anlaşılır bir roman olmuş bence. (Her ne kadar Florentino Ariza’nın sevgililerinden ve yaşantılarından bahsedilse de bu karakterler romanın ana konusuna Yüzyıllık Yalnızlıktaki karakterler kadar etki etmemekte.)
“Yüz yıl önce, ikimizde çok genç olduğumuz için,
şu zavallı adamla bana yaşamı haram ettiler; şimdi de çok yaşlı olduğumuz için
aynı şeyi yapmak istiyorlar.” (S. 411)
YEPYENİ KİTAPLARLA GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE...
Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlığa başlayacağım yakın zamanda. Bu da okuyacaklarım arasında.
YanıtlaSilyüzyıllık yalnızlığı tavsiye ediyorum şiddetle.. çok etkilendim okuduğumda..
Silçok uzun zaman önce okumuştum ve sizin yazıyı okurken adeta yeniden okur gibi oldum.ne kadar detaylı inceleyip yorumlamışsınız.bravo!
YanıtlaSilgüzel yorumunuza teşekkürler Alanay Yıldırım...
SilFilmi de muhteşemdir Kolera Günlerinde Aşk'ın ...
YanıtlaSilİzlemek isterim filmini de . Tavsiyenize teşekkürler..
Silkitabın özetini okuyunca filmini izlemişim gibi geldi..hatırladım .Ama ben yüzyıllık yanlızlığı okumak istiyorum ..Eğer okumamışsanız bende size KİTAP HIRSIZI nı tavsiye ederim ..
YanıtlaSilÖncelikle hoş geldiniz bloguma... Romanın filmini henüz izlemedim. Ancak izlemek isterim. Kitap Hırsızı'nı not alıyorum.. Yüzyıllık Yalnızlık'ı şiddetle tavsiye ederim. Kolera Günlerinde Aşk'tan çok daha başarılı bir baş yapıt... Okursanız yorumlarınızı beklerim..
SilSizin kitap yazılarınızı büyük bir keyifle okuyorum, hem kitap hakkında detaylı bilgiler veriyorsunuz hem de özellikle sizin kitap hakkındaki kişisel görüşleriniz bana kitabı sevip sevmeyeceğimi net olarak anlatıyor doğrusu:) bu kitapta da öyle oldu, elinize sağlık, keyifli okumalar:)
YanıtlaSilGüzel yorumunuza çok teşekkürler Eren Bey. Blogu kendim için arşiv olarak yazıyorum. Bu nedenle ayrıntıları atlamamaya çalışıyorum. Okumadıysanız öncelikle Yüzyıllık Yalnızlığı tavsiye ederim. Kolera Günlerinde Aşk da başarılı ama Yüzyıllık Yalnızlık kadar başarılı değil. her zaman beklerim... :)
SilBu yazarı okumak nasip olmadı bir türlü ancak çok merak ediyorum kitaplarını.Paylaşım için sağol,notumu aldım..
YanıtlaSilbir kitapsever olarak blogunuzu çok sevdim,emeğinize sağlık.en kısa zamanda ben de beklerim.sevgiler.. catikatindannotlarr.blogspot.com
YanıtlaSilFermina daza'nın hikayesini ben de okumuş ve sevmiştim , bu kitapları klasik yapan da sıradan bir konuyu ele alış şekilleri sanırım. Güzel kitaplar , emeğinize yüreğinize sağlık.
YanıtlaSil