MERHABALAR,
Uzun ve ağır ilerleyen romanları kışın kolaylıkla okurken, yaz geldiğinde okuyamaz oluyorum nedense. Dikkatim kolay dağılıyor, çabucak sıkılıyorum. İşte böyle zamanlarda öykü okumayı tercih ediyorum. Ve O.Henry de benim en sevdiğim yazarlardan biri. Üniversite yıllarında aldığım Kızıl Şefin Fidyesi'ni kaçıncı kez okuyorum bilmiyorum ama bu defa paylaşmadan geçmeyeyim dedim.
Kitabımız 26 Kısa öyküden oluşmakta ve yazarımız her birinde okuyucuyu ters köşeye yatırmakta. Gelelim öykülerimize...
“Ders
veren hikâye sivrisineğin ağzı gibidir. Bir delik açar, sonra da vicdanınızı
kaşındıracak acı bir damla enjekte eder.” (Sayfa 32, Parlayan Altın)
“Bir
adam kırk yıldır sizin arkadaşınızsa ve yağmur çamur, sel, fırtına demeden
didinip durmuşsa onun için bir iyilik yapabileceğinz zaman yapmak istersiniz” (Sayfa 99,San Rosario’daki Arkadaşlar)
“Hırsızdan
arkadaş olmaz, ama bir arkadaşı da hemen bir anda hırsız yerine koyamazsınız.” (Sayfa 102, San Rosario’daki Arkadaşlar)
KIZIL
ŞEFİN FİDYESİ
Olay Alabama’da yazarın tabiri ile uyduruk bir kek gibi
duran yamyassı bir kasaba olan Summit’de geçer. Bıll Driscoll ve Sam (anlatıcı)
altı yüz dolarlık sermayelerinin üzerine iki bin dolar daha eklemek için çocuk
kaçırmaya karar verirler.
Kurban olarak da seçkin bir yurttaş olan Ebenezer Dorset’in
oğlunu seçerler. Çocuğu kolaylıkla kandırıp kaçırmayı başarırlar. Buraya kadar
her şey normal gibidir.
Ta ki, Kızıl Şef’le tanışana kadar… İki fidyeci ele avuca
sığmayan bu küçük çocuğu kaçırdıklarına bin pişman olurlar. Çocuk onları
canlarından bezdirir. Sonunda üzerine para vererek çocuktan kurtulurlar.
YİRMİ
YIL SONRA
Devriye gezen polis bulvardan yukarı çıkarken eskiden
Brady’nin restoranı Büyük Joe’nun önünde 20 yıl önce buluşmak için
randevulaşmış arkadaşlardan birinin diğerini beklediğini öğrenir. Bekleyenin
adı Bob, beklenenin adı ise Jimmy Wells’dir.
Erken gelen arkadaş başlar polis ile sohbet etmeye. Zengin
olan adam çok zorluklar çekip zengin olduğunu anlatır polis memuruna. Memur
gittikten sonra da arkadaşını beklemeye devam eder.
Çok geçmeden adam gelir ve sokağın yarı karanlığında sohbete
dalıp yürürler. Çok geçmeden Bob, birlikte yürüdüğü adamın Jimmy olmadığını
fark eder. Fark etmesiyle tutuklanması bir olur.
Bob aslında Riyakar Bob adıyla aranan bir suçludur. Arkadaşı
ile buluşmaya gelip, aranan bir suçlunun yüzüyle karşılaşan Wells ise
arkadaşını tutuklayamamış, sivil bir polis göndermiştir.
ARCADİA’NIN KONUKLARI
Broadway’de pek de tanınmayan bir otel vardır. Temmuz ayında
Madam Heloisé D’Arcy Beumont otele gelir. Asil ve güzel konuk otelden nadiren
ayrılırdı. Madam’ın otele gelmesinin üçüncü gününde otele genç bir adam kayıt
yaptırır. Adı Bay Farrington’dur.
Yakışıklı ve seçkin bu konuk ile madam yakınlaşırlar. Madam
genç adamı kendisi gibi zengin ve seçkin sanmaktadır. Ancak kahvaltı sonrası
Madam genç adama kendisi hakkındaki gerçeği itiraf etmek zorunda kalır.
Madam aslında Casey’in büyük mağazasında çorap reyonunda
haftalıkla çalışan bir tezgahtardır. Bütün yıl bu tatil için para
biriktirmiştir. Maksadı bütün yıl çalıştıktan sonra tatilini hanımefendi gibi
geçirmektir. Gerçek adı da Mamie Siviter’dır.
Farrington’un da sırları vardır. O’Dowd & Levinski’de
tahsildardır. Adı da James McManus’dur. Sırlarını birbirine açıklayan ikili
arkadaşlıklarına sırları olmadan devam ederler.
BİR
DOLAR
Hâkim Derwent, bir yıl önce mahkum ettiği, mahkum ederken de
“çıngıraklı yılan” dediği bir mahkumdan tehdit mektubu alır. dört yıl hüküm
giyen Çıngıraklı yılan kodese girmesinden sonra hem fakirlikten hem de utançtan
ölen kızının intikamını hakim ve savcıdan alacağını söyler.
Hâkim Derwent mektubu savcıya da gösterir. Başta mektubu
önemsemeyen savcı Hâkim’in kızıyla tehdir edildiğini okuyunca tedirgin olur.
Çünkü hâkimin kızı Nancy ile sonbaharda evlenecektir.
Her nekadar bir yıl önce hüküm verilen davalara bakıp,
mektubu yazanın Meksiko Sam olduğunu tahmin etseler de işlerin kalabalıklığında
mektubu unuturlar.
Nancy’nin nişanlısı Savcı Littlefield ile vakit geçireceği
günün sabah saatlerinde bir kalpazan yakalanır. Adı Rafael Ortiz’dir. Sahte bir dolar yapmış ve bunu eczaneye
verirken yakalanmıştır. Dava ertesi gün görülecek Meksikalı mahkum olacaktır.
Tutuklanacak Meksikalının sevgilisi gelip, savcıya çok hasta olduğunu, parayı
da mecburiyetten yaptıklarını anlatsa da savcı yumuşamaz. Delili de ertesi güne
kadar yanında taşımaya karar verir. Genç kız; savcının yanından ayrılırken “
Eğer sevdiğin kadının hayatı tehlikeye girerse; Rafael Ortiz’i hatırla” der.
O gün Nancy ve Savcı Littlefield bir av partisinde birlikte
zaman geçirirlerken; çıngıraklı yılanın saldırısına uğrarlar. Kurşunları
bitince bir anda savcının aklına Rafael Ortiz’in sevgilisinin söyledikleri
gelir. Yanındaki sahte parayı kurşun yerine kullanır. Ve hem sevgilisinin hem
de kendi hayatını kurtarır. Ertesi gün delil olmadığı için de Rafael Ortiz
beraat eder.
BÜYÜLÜ
SOMUNLAR
Köşedeki küçük fırını işleten Bayan Martha Meacham kırk
yaşlarındadır ve maddi durumu da iyidir. Bekâr olan Bayan MArtha dükkanından
her gün bayat ekmek alan İngilizceyi güçlü bir Alman aksanıyla konuşan, orta
yaşlı müşterisi ile ilgilenmeye başlar.
Adamın parmaklarındaki lekelerden onun bir ressam olduğunu
çıkartır. Her gün sadece bayat ekmek aldığına göre; fakir bir ressamdır. Bayan
Martha onun gururunu kırmamak adına fırındaki yiyeceklerden teklif etmeye de
çekinir.
Bir gün Bayan Martha, tüm cesaretini toplayıp, ressamın
aldığı bayat ekmeklerin içine cömertçe tereyağı sürer. Bunun ressamı çok mutlu
edeceğini düşünür. Ekmekleri alıp uzaklaşan ressam çok geçmeden büyük bir öfke
ile dükkâna geri döner.
Teknik ressam olan adam üç aydır bir devlet binası projesi
için çalışmaktadır. Ödüllü bir yarışmaya katılacaktır. Bayat ekmekleri çizdiği
projedeki lekeleri temizlemekte kullanmaktadır. Ve işin içine tereyağı girince
aylardır üzerinde çalıştığı projesi mahvolmuştur.
KİTAPTAN
NOTLAR
O. Henry ile tanışmam lise hazırlık dönemine rastlar. İlk
okuduğum aslında İngilizcesinden okuyup çevirmeye anlamaya çalıştığım öyküsü;
Yeşilçam’a da ilham kaynağı olan “Noel Hediyeleri”dir. Ardından “Son Yaprak”
gelir. Üniversiteye devam ederken; kantine tezgâh kuran kitapçılardan birinden
almıştım bu kitabı. Önce yazarı, sonra da cildi cezp etmişti beni.
Yazarın öykülerini beklenmeyen sonlarla bitirtmesinin
yanında, beni etkileyen ikinci önemli özellik de yazarın karakter zenginliği.
Öykülerden kovboylardan aristokratlara, Güneylilerden geniş bir yelpazede
karakterler yer alır. Giysileriyle ha ve hareketleriyle karakterler o kadar
canlılar ki, yazarın gözlem yeteneğine hayran kalmamak mümkün değil.
Yazarın öykülerinde zaman zaman hüzünlü konular seçilse de
iyimser bir hava, hatta mizah havası sezilir. Kitabın isim öyküsü, Kızıl Şef’in
Fidyesi yazarın mizah öğelerini en üst düzeyde yansıttığı öyküsü bence. Ardından
Büyülü Somunlar da beni hüzünlendirirken güldüren öykülerden oldu. Kitabın en
sevdiğim öyküsü San Rosario’daki Arkadaşlar oldu.
Yazarın hayatını Wikipedia’dan okuduğumda, ardından
öykülerini okuduğumda yazarın karakter çeşitliliğinin tesadüfü olmadığını da
fark ettim. Yazar muhasebecilikten, eczacı kalfalığına, harita ressamlığından
bankacılığa kadar pek çok işte çalışmasının izleri öykülerinin ayrıntılarına da
yansır.
YEPYENİ KİTAPLARLA GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE..
O'Henry, lise yıllarımda, İzmir Amerikan kütüphanesinde kitaplarıyla tanıştığım bir yazardır. hikayeciliği muhteşemdir. Sanırım o tarihlerde çıkan tüm kitaplarını okumuştum. Şimdi bakıyorum da kitaplığımda hiç kitabı yok.
YanıtlaSilUzun zamandır unuttuğum ve ihmal ettiğim bir yazar. Edebiyata yeni ısınanlar için birebir güzelliktedir.
Adamın içinde hikaye denizi varmış.. Ama insan odaklı mesleklerin de büyük rolü vardır bu çeşitlilikte..
YanıtlaSilNe güzel böyle dönüp dönüp okuduğunuz kitaplar olması:) Gerçekten çok keyifli hikayeler, hele tereyağlı somunlar çok hoşuma gitti:) O. Henry gerçekten büyük bir usta, ben de okumak istedim, paylaşımınız için teşekkürler:)
YanıtlaSil