21 Eylül 2018 Cuma

STEFAN ZWEİG – BİR KADININ YAŞAMINDAN 24 SAAT (Öyküler Seçkisi)

MERHABALAR;


Kitap blogları arasında esmekte olan Stefan Zweig rüzgarına ben de katılmasam olmazdı. Her ne kadar şu aralar İş Bankası Kültür Yayınları'na ait Zweig kitapları revaçta olsa da ben tercihimi bez ciltli olarak piyasaya sürülen Koridor Yayınlarından yana kullandım. 

ARKA KAPAK
Bu kitapta, 20. yüzyıl Avrupa'sının en önemli kalemlerinden olan Stefan Zweig'ın birbirinden çarpıcı beş öyküsü yer alıyor.

'Bir Kadının Yaşamından 24 Saat'te tutkunun ve aşkın yakıcılığını; 'Kitapçı Mendel'de savaşın acımasız yüzünü ve bıraktığı silinmeyecek izlerini; 'Bir Yaz Öyküsü'nde anıların ardına gizlenmiş gerçek duyguları; 'Kızıl'da toplumun zayıf ruhlar üzerindeki gölgesini; ve 'Yalnız İki İnsan'da dışlanmışların kederini okuyuculara anlatıyor. Zweig bu öykülerde ölüm ve yaşamın sınırlarında dolaşıyor, sıradan insanların gizli kalmış sırlarını gün yüzüne çıkarıyor, ruhun karanlık taraflarına dokunarak çok yönlü anlatımını zenginleştiriyor.

Savaşın getirdiği acılarla boğuşmaya daha fazla katlanamayıp 1942'de hayatına son veren Stefan Zweig'ın, okuyucuları öykülerin içine çeken ve ruhlarına ayna tutan bu kitabını, Ahmet Arpad'ın özenli çevirisiyle sunuyoruz.
KİTABA BAŞLARKEN;
“İNSANLAR birbirlerine yaklaşmıyorlar, sade birbirlerine dokunurmuş gibi yapıyorlar.”

BİR KADININ YAŞAMINDAN 24 SAAT

ÖYKÜ ÖZETİ
Öykünün anlatıcısı savaştan on yıl önce Fransız Rivierası’nda küçük bir pansiyonda kalmaktadır. Pansiyonda kalanlar burjuva sınıfına dâhildir. Alman, İngiliz, İtalyan, Danimarkalı pek çok farklı ülkeden yedi kişi konaklamaktadır ve bina Palace Hotel’in ek binasıdır. Her şey 12:20 treni ile otele gelen Fransız Gencin gelişi ile başlar. Fransız genç yakışıklılığı, sevecenliği, zarifliği ile otelde kalanların gönlünü fetheder.

“Bir gencin kendine güvenen sert adımlarla yürüyüşü, hareketlerinin hafifliği ve çevresine yaydığı yaşam enerjisi, coşkuyla etkilediği insanların ona karşı konulmaz bir sempati duymasının nedeniydi.” (S. 11)

Birkaç gün sonra genç adam iş için birkaç günlüğüne otelden ayrılması gerektiğini söyleyerek vedalaşır. Ancak Fransız genç giderken otelden yalnız ayrılmamıştır. Yanında Lyonlu şişman tüccarın, kibar narin ve içe kapanık karısı Madam Henriette de vardır. Başlangıçta şişman tüccar karısının başına yürüyüş esnasında bir şey geldiğini düşünüp oteli birbirine katsa da çok geçmeden odasında bulduğu mektupta kadının kocasını ve iki kızını terk ederek, Fransız genç ile gittiği anlaşılır. Bu olay otelde kalanlar arasında tartışmalara sebep olur.
Otelde kalan pek çok müşteri kadını hafif meşreplikle suçlarken; öykünün anlatıcısı kadını savunur.
Anlatıcının bu şekilde konuşması Bayan C.'yi yüreklendirir. Başından geçenleri anlattığı sırada altmış yedi yaşında olan Bayan C’nin kırk iki yaşındayken, kocasını kaybettikten sonra yaşadığı ve şimdiye kadar kimseyle paylaşmaya cesaret edemediği “Yirmi Dört Saati” anlatmak ister. Bunun için anlatıcıyı odasına davet eder.

“…tamamı bilinmeyen gerçek gerçek değildir, değersizdir.” (Sayfa 23)

“Yaşamı boş insan için diğerlerinin tutkularla dolu uğursuzluğunu yaşamak bence bir tiyatro oyununu veya bir konseri izlemek gibidir.”(Sayfa 27)

“…yaşlanmak, geçmişten korkmamak anlamına gelir.”(Sayfa 83)

KİTAPÇI MENDEL

Yazar yağmurlu bir Viyana gününü akşamüstünde yağmura yakalanır. Yağmurdan korunmak adına bir kahvehaneye girer. Kahvesini içip, kendini sıcak ortamın rehavetine kaptırmışken;  bu kahvehaneye daha önce gelmiş olduğunu hisseder. Ancak bir türlü hatırlayamaz. Kendisine ve hafızasına kızarken ayağa kalkar. Kahvehane içinde yürürken kasanın sağından geçilen penceresiz küçük odayı anımsar. Aradan yirmi sene geçmiş olduğunu ve yeniden Yukarı Alser caddesindeki Café Gluck’da olduğunun ayırtına varır.

Ve o odanın müdavimi Kitapçı Jacob Mendel’i gözünde tüm ayrıntıları ile canlanır. Jacob Mendel Talmud okulundan başka yerde eğitim almamış ufak tefek bir Galiçyalıdır. Yazar üniversite henüz öğrenciyken; Mesmer üzerine araştırma yaparken; gerkeli kaynaklara ulaşamaz. Arkadaşının tavsiyesi ile Mendel’e gelirler. Mendel her zaman Café Gluck’da aynı masadadır.

Mendel kitaplarla yaşayan inanılmaz bir akıl dehasıdır. Bir ayaklı ansiklopedi bir üniversite katalogu gibidir. Hatırladıklarının ışığında cafedeki garsonlara, cafe sahibine Mendel’i sorarsa da olumlu yanıt alamaz yazarımız. Ancak garsonun aklına çok uzun zamandır cafenin tuvaletleri yıkayan kadın temizlikçi kadın gelir. Yazar kadının yanına gider ve Mendel’i sorar. Kadın çok üzülerek Mendel’in yedi yıl kadar önce öldüğünü söyler ve başlar anlatmaya Mendel’in son günlerini…

“Ona hükmeden şey kitaptı, para değil.” (Sayfa 98)

“Çünkü anılar insanları birbirine bağlar.” (Sayfa 117)

KIZIL

Genç üniversite öğrencisi Bertold Berger Tıp eğitimi almak için Viyana’ya geldiğinde; dostlarının tavsiyesi üzerine Josefstad Mahallesindeki bir burjuva evinde bir oda tutar.
Taşradan küçük bir kentten gelen Berger kendisini tuttuğu odada Viyana’da çok yalnız hisseder. Hem arkadaş edinmek, hem de yalnızlığını paylaşmak için yine aynı evde farklı bir odada kalan Hukuk öğrencisi Julius Schramek’in kapısını çalar ve arkadaş olurlar. Ancak Berger hem dış görünüş hem de karakter olarak Schramek’den son derece farklıdır.

Schramek ne kadar gözüpek cesur ve girişken ise; Berger bir o kadar içe kapanık ve narin bir yapıya sahiptir. Bu nedenle Schramek , Berger’i üyesi olduğu öğrenci kulüplerinden, arkadaş ortamlarına pek yanında götürmez. Bu ortamlarda kavgalar, düellolar eksik olmaz. Yara izleri bir madalya gibi taşınır. Bu durum arkadaş edinmekte zorlanan, yalnızlık duygusu içinde yaşamına devam eden Berger’i daha da üzer. Sırf kendini kabul ettirmek adına bilerek çarpıştığı bir genç ile düello yapacak olduysa da Schramek bu duruma engel olur. Berger bu durumda kendini hepten değersiz hissetmeye başlar.

“Birkaç kez kendini toparlamayı denedi, fakat yalnızlığın ağırlığı onu omuzlarından aşağıya doğru bastırıyormuş gibi çöktü, kendini yine hüzün dolu duygusuz ve amaçsız yaşamının içinde buluverdi.”(Sayfa 188)

Anahtarını evde unuttuğu bir gece eve döndüğünde kapıyı açan ev sahibi kadından kadının on iki - on üç yaşlarındaki kızının hasta olduğunu, kaptığı “kızıl” mikrobundan dolayı ateşler içinde olduğunu, günlerdir de yataktan çıkamadığı öğrenir. Ağlayan kadını teselli eder ve kızın başında bekleyebileceğini söyleyerek kadını uyumaya gönderir. Bu hasta kız Berger’e üniversite eğitimine devam etme özlemi hissettirir.

“Çocuklar bu hastalığı kolay atlatır. Yetişkinlerde ise çok tehlikeli geçer.” (Sayfa 203)

“Gençliğe ilk adımlarını atanlar yaşamın anlamını bilmek istemiyordu. Onlar yaşamı bütün yanlarıyla tanımayı arzuluyordu.” (Sayfa 155)

“Kimseyi tanımıyorum, hiçbir şey bilmiyorum, hiçbir şey yapmıyorum, senin anlayacağın yaşamın anlamsızlığında yok olup gidiyorum. Günlerce başımdan bir şey geçmiyor, yüzü bana yabancı olmayan bir insan karşıma çıkmıyor. Birlerce insan arasında tek başına olmak nedir sen bilemezsin !” (Sayfa 182)


KİTAPTAN NOTLAR
Stefan Zweıg’ın beş öyküsünün bulunduğu Koridor Yayınlarından çıkan kitabın fiziki görünümü ile başlamak istiyorum. Kitap yayınevinin klasikler serisinden bez ciltli olarak hazırlanmış. Kapak tasarımı Vintage havası ile kitapla uyumlu havada olmuş. Kitapta pek çok yayınevinin yaptığının aksine öyküleri tek tek kitaplaştırmak yerine beş öykü bir kitapta toplanmış. “Bir Kadının Yaşamndan 24 Saat,  Kitapçı Mendel, Bir Yaz Öyküsü,  Kızıl,  Yalnız İki İnsan

 Yazı karakteri ve kâğıt kalitesi gözü yormuyor ve keyifle okunuyor. Koridor Yayınlarının klasikler serisine yeni girdiğinden bence tek eksiği kitap ve yazar ile ilgili önsöz ve buna benzer bilgilerin yer almaması.  Yine aynı yayınevinden çıkan “Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu” nda da “Olağan Üstü Bir Gece” de yer almaktadır. Bu haliyle her öyküyü ayrı ayrı almak yerine; iki kitap ile toplam yedi öyküyü okuyabilirsiniz. Yazı karakteri ve ciltli olması benim için ayrıca seçim sebeplerimden biri.

Öyküler seçkisine adını veren BİR KADININ YAŞAMNDAN 24 SAAT  ile başlayacak olursam yorumuma, yazarın diğer eserlerinde de göze çarpan karakter sayısının abartısız olması, tasvirlerin ve ayrıntıların bolca yer aldığı bir öykü olmuş yine. Yazar öyküde adı geçen kumarbaz genci öyle ayrıntılı tarif etmiş ki; sokakta karşılaşsanız tanıyacakmışsınız gibi geliyor.

Kitapçı Mendel adlı  öyküde bazı yayınevleri aynı öyküyü “Sahaf Mendel” diye çevirmiş. Bence sahaf kelimesi Mendel’i daha iyi tarif ederdi diye düşünüyorum. Mendel ve yaşadıkları ile ilgili ayrıntıları okumaktan keyif aldım. Yazarın kendinin de yaşamış olduğu; hatta yazarı gönüllü ölüme götüren “Yahudi Soykırımı”na güzel bir gönderme olmuş. Satranç’ta da yazarın yer verdiği konuya farklı bir bakış açısı olmuş. En sevdiğim hikâyelerinden oldu kitabın.

Bir Yaz Öyküsü de keyifli bir okumaydı. Yazarın öykülerinde kullandığı “ben dili” acaba hepsini yaşadı mı sorusunu canlandırıyor insanın kafasında. Bir de Mendel dışında karakterlerin isimleri ad ve soyad olarak pek verilmemiş. Ya sıfatlandırılmış karakterler ya da isimleri kısaltma olarak verilmiş. Bu da yazarın kendine ait üslup özelliklerinden olsa gerek.

Kızıl benim hem bu kitapta hem de okuduğum tüm Zweig öyküleri içerisinde en sevdiğim oldu. Bu öyküyü yazar üçüncü kişinin ağzından aktarmış. Ve karakterleri analiz erken yine pek çok ayrıntıyı atlamamış. Öykünün başından ortalarına kadar “kızıl” kelimesi ile kast edileni Karla’nın saçları olarak düşündüm ve saplantılı bir aşk bekledim açıkçası. Ancak sonrası beklediğimden daha farklı ve güzel bağlandı benim için. “Ölmek isterken yaşamak, yaşamak isterken ölmek” ironisini çok güzel yansıtmış yazar. Ve o çaresizliği.

Bunun yanında Zweig belki kendisinin de içinde yaşamış olduğu kendisini gönüllü ölümüne götüren derin yalnızlıktan da yola çıktığı için midir bilinmez odasındaki, Viyana’daki yalnızlığı çok iyi aktarmış. Bu arada Berger’in odası ve üniversite öğrencisi olması bana biraz Raskolnikov’u hatırlattı. Hatta kızıl olduktan sonraki sayıklamaları daha çok hatırlattı sanki.

İki yalnız insan kitabın en kısa öyküsü. Toplum içerisinde sıradan olmayan, sıradan olmadığı için de dışlanan iki insanın birbirlerine sarılışını çok iyi anlatmış yine yazarımız.

Sonuç olarak öyküler seçkisi benim okumaktan keyif aldığım ve tavsiye edebileceğim bir eser oldu. Okumak isteyenlere tavsiye ederim.


23 yorum:

  1. Bir kitap uzerinden Zweig üzerine güzel ve nitelikli bir inceleme yazısı olmuş. Tebrik ediyorum. Sahaf Mendel, benim kitaplara kaçan kahramanlarımdan. Blogumdaki, "Kitaplara Kaçanlar " başlıklı ilk yazıma bakarsanız, Sahaf Mendel orada sizi bekliyor olacak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar, hemen geliyorum yorumlarınızı okumak üzere... sevgiler...

      Sil
  2. Bu yazarın sadece bu kıtabını anladım ve cok begendım dıgerlerınde bu guzel frekansı yakalayamadım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ben Satranç ve Acımak'ta da güzel duygular yakaladım. ama aynı yazarı ardı ardına okumak biraz sıkıcı oluyor. ara vererek okumak daha keyifli.

      Sil
  3. Zweig'in asıl lezzeti seyahatnameleri ve şehirlere ait gözlemleridir, sayfamda Zweig'in 3 gezi kitabını okuyup, irdeledim. İlginizi fazlasıyla çekebilir.
    https://forestofnoreturn.blogspot.com/search/label/stefan%20zweig

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazarın gezi yazılarını okumadım daha önce. Ama eminim gözlem gücü bu denli güçlü olan bir yazarın seyahatnameleri de çok güzeldir. mutlaka ziyaret edeceğim blogunuzu.

      Sil
  4. Koridor Yayınlarını bilmiyorum ama İş Bankası Kültür Yayınlarının çevirileri çok iyi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahmet Arpad ödüllü bir çevirmen bildiğim kadarıyla. ben keyif aldım okurken. Yorumumda da belirttiğim gibi kitaba ve yazara dair önsöz ve sonsözleri okumayı seven bir okur olarak bu kısmı biraz eksik buldum Koridor yayınlarında. İletişim'den okuduğum klasikler bu anlamda daha başarılı idi. İş bankasından alacağım Stefan Zweig kitapları da var en kısa zamanda...

      Sil
  5. Stefan Zweig sevdiğim bir yazar ama bu kitabını henüz okumadım.Güzel bilgilendirmeniz için teşekkürler 😊

    YanıtlaSil
  6. Kitaplıkta bekliyor.Oğlumu kursta beklerken okuyayım.

    YanıtlaSil
  7. Ayrıntılı ve güzel bir paylaşım olmuş. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler sabırla okuduğunuz için...

      Sil
  8. harikasınız, öyle güzel anlatmışsınız ki öyküleri bir an önce okumak istedim, elinize sağlık, keyifli okumalar :)

    YanıtlaSil
  9. Şiddetle tavsiye ederim... sevgiler...

    YanıtlaSil
  10. Ben de tercihimi bez ciltli olanından yana kullanmıştım. Gariptir, aslında Bir Kadının Yaşamından 24 Saat" bir novella olmasına rağmen bri öykü seçkisine girmiş. Zweig müthiş detaylı tasvirleriyle, enteresan karakterleriyle, şaşırtıcı anlarıyla okuru içine çeken öyküler yazmış. Biraz modası geçmiş bir anlatım tekniği olsa da zamanını anlatmanın yanısıra insanın doğasına dair özellikleri eserlerinde yakalamayı başarıyor. Bu haliyle de asla eskimiyor elbette. Hem klasikleşmiş yazarları okumadan yenilikleri anlamak mümkün değil. Zweig severek okuduğum bir yazar. Bir de bez ciltli kitaplardan daha çok bulabilsek keşke.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Diğer yayınevlerinde Bir kadının Yaşamından 24 saat genellikle tek bir kitap olarak basılmış. Koridor yayınları 5 öyküyü bir kitapta toplamayı tercih etmiş. aslında benim için böylesi daha iyi oldu. bir de bez ciltli kitapları seven bir okur olarak keyif aldım doğrusu. Koridor klasikleri bez ciltli çıkarıyor ama seçenekler kısıtlı. bir de Öteki yayınları da ansiklopedik kapak olarak çıkarıyor. Bazı klasikler için Öteki yayınlarını tercih ediyorum ama onda da seçenekler kısıtlı.

      Sil
  11. Sevdiğim yazarlardan biridir bu kitabını okumadim.Aklimda olsun teşekkürler..

    YanıtlaSil
  12. Yaptığın alıntılarda önemli öğretiler var.Yaşlılıkla ilgili alıntın özellikle dikkati çekti.Belki de bu ara yaşlılarla çalıştığım için algıda seçicilik oluşmuştur.Teşekkürler :)

    YanıtlaSil

Yorum yazmak için zaman harcadığınız için Teşekkürler...

Blog sahibi olmayan ziyaretçiler Anonim'i işaretleyip, yorum bırakabilirler.

ARGO İÇEREN YORUMLAR YAYINLANMAZ.

Yorumunuz blog sahibininin onayından sonra görünecektir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...