MERHABALAR,
Sizlerle daha önce Rus edebiyatının en büyük yergi ustalarından
sayılan Şçedrin’in “GOLOVLEV AİLESİ”ni paylaşmıştım. Sırada
yazarın Çar sansüründen kurtulmak adına, masal formatında yazdığı, toplum ve
sistem eleştirileri içeren ve 27 masaldan oluşan kitabını paylaşmak istiyorum.
ARKA KAPAK
Büyüklere Masallar, Saltıkov Şçedrin'in sanatsal
yaratıcılığının son on yılının ürünleridir. Ve onun en popüler olmuş yapıtıdır.
Birkaçı dışında hemen hepsi 1883-1886 yılları arasında yazılmıştır. Şçedrin'in
masal yazmaya başlamasının nedeni, yalnızca bir edebiyat türü olarak masalı
denemek istemesi değil; Rusya'da gericiliğin alabildiğine azgınlaştığı o
dönemin koşullarında masalın, ilerici sanatsal aktivitenin bir aracı olması ve
Çar sansürünün uygulamasını zorlaştırmasıydı.
Şçedrin'in zengin düşsel içerikli masalları herkesin kolayca anlayabileceği bir
dilde yazılmıştır. Yazar halk öykülerinden, destanlarından, söylencelerden,
atasözlerinden, basit insanların konuşmalarından geniş ölçüde yararlanmıştır.
Folklorik öğelerin bolluğuna rağmen, bütün olarak bakıldığında Büyüklere
Masallar ne kompozisyon, ne konu yönünden geleneksel folklor şemalarının
yinelenmesi değildir ve halk öykülerine benzemezler. Burada tıpkı Puşkin'in ya
da Andersen'in masallarında olduğu gibi, sanatçının halk yaratıları üstündeki
zenginleştirici etkisi söz konusudur.
KİTABA DAİR;
Kitabın içeriğindeki
öykülerin tamamına blogda yer vermek tek
bir posta sığmayacağından bazı masallarda da benzer mesajlar sıklıkla
verildiğinden kitapta yer alan 27 masaldan en
çok dikkatimi çeken birkaç tanesini özetlemek istiyorum.
Vicdan Kayboldu (S.9 - 22, Kitabın İlk Öyküsü)
Vicdan ortadan
kaybolur. Ancak insanlar bu durumdan rahatsız olmak bir tarafa vicdanın
yokluğunun verdiği özgürlük ve mutluluğa çarçabuk alışırlar. Yerlerde ayaklar
altında gezinene paçavraya dönene Vicdan’ı ilk olarak ayyaş bulur. Onu içki
parasına çevirmek maksadıyla alır almaz, geçmişi ve yaptığı hatalar gözünün
önüne gelir. Elektrik çarpmışa döner.
Ayyaş Vicdan’dan
kurtulmak için onu meyhaneci Prohoriç’in eline bırakır. Neye uğradığını
anlamayan meyhaneci ayyaşların çocuklarının ekmek parasını almamak için herkesi
meyhaneden kovar. O gece rahat bir uyku çekerken tek kapik kazanamadıklarından
rahatsız olan karısı adamın elinden Vicdan’ı semt pazarında Semt Komiseri
Lovets’in cebine koyuvermiş. Köylülerden haraç alan onların mallarına kendini
ortak gören ve eve çuvallar dolusu erzakla dönen Komiser bir anda değişir. Hatta
doyurması için eve karısına kentin dilencilerini de getirir.
Karısı kocası uyuyunca
cebinde Vicdan’ı bulur. Ondan kurtulmak için Vicdan’ı zarfa koyup Yahudi
Samuel’ gönderir. Samuel de zarfı değiştirip Vicdan’ı hayır kurumuna bağışlar.
Orada da barınamayan Vicdan kıt kanaat geçinen bir esnafa sığınır. Esnafın da
Vicdan için yeri yoktur. Vicdan esnaftan kendisini yeni doğan bir Rus yavrusunun
kalbine koymasını ister.
“Şimdi küçük yavru büyüyor;
onunla birlikte yüreğindeki vicdan da büyüyor. Küçük çocuk büyüyüp koca adam
olduğunda, vicdan da büyümüş olacak. Ve o zaman haksızlıklar, aldatmacalar,
zorbalıklar yok olacak; çünkü o zaman vicdan çekingen olmayacak ve her şeye
dilediği düzeni verebilecek.” (Sayfa 22)
ÖZET
Ana babası çok akıllı
olan bir kayabalığı vardır. Ana baba kayabalıkları yıllarca turna balığına yem
olmadan, insanların çorbalarına girmeden yaşayıp gitmektedirler. Genç kayabalığı
nereye baksa tehlikeleri görmektedir gözü. Yengecin kıskacı, turna balığının
dişleri onu korkutmaktadır. İhtiyar kayabalığı bir gün genç kayabalığına nasıl
balık çorbası olmaktan kurtulduğunu anlatır. O günden sonra genç balığının
korkusu daha da büyür.
Kendine kayaların
arasında sadece kendinin sığabileceği bir yuva yapar. Avlanmaya kimsenin
olmadığı saatlerde çıkar. Sürekli yakalanma korkusu yaşayıp dururken; her gün
kovuğunda yaşadığına şükreder durur. Böylece yaşlanıp gider.
Bir süre sonra kendine Bilge
kayabalığı demeye başlar. Bilge kayabalığı bir taraftan yaşadığına sevinirken
bir yandan da diğer kayabalıkları bana nasıl bu kadar yaşadığımı neden
sormuyorlar diye hayıflanmaktadır. Ancak kayabalığı çevresinde kimseciklerin
kalmadığını, yalnız kaldığının da
farkına varır. Ölüm korkusuyla, ne aile kurabilmiş; ne de arkadaş edinmiştir.
Öylece kovuğunda ölümü bekler.
“Ona ne oldu?
Turnabalıklarına mı yutuldu, yengece mi makaslandı, kendi eceliyle öldü de
suyun yüzüne mi vurdu? Bunları ne gören, ne bilen var. Ama kendi kendine ölmüş
olması çok olasıdır. Hastalıklı ve ölmekte olan kayabalığını yutup da ne yapsın
turnabalığı? Ve kim ne yapsın, onun bilgeliğini.” (Sayfa 39)
ALINTILAR
“Ancak onun böyle kıyıcı olması kendi isteğiyle değildir. Karışıkça bir
yapısı vardır çünkü kurdun: etten başka bir şey yiyebilmesi olanaksızdır. Kendisine
etli yemekler sağlayabilmesi için de can almaktan başka bir yolu yoktur. Sözün kısası,
o, cinayet işlemek ve haydutluk yapmak zorundadır.” Zavallı Kurt (S.47 - 54)
“Bir
hayvan olarak’ dermiş Aslan: “Tarihe geçmek hiç iyi bir şey değildir! Tarih
yalnızca büyük kan dökmelere değer verir, küçükleri ise aşağılayarak anar!” (Sayfa
70)
“Akbalığı
tutmuşlar, içini temizlemişler (Yalnızca üremesine yarayacak organlarını
bırakmışlar) ve kuruması için güneşe asmışlar: Bırak kurusun güneşte! Üçüncü
gün Akbalığın karın derisi buruşmaya başlamış, kafası kurumuş, beyni havalanıp
gevşemiş. Ve akbalık böylece yaşamaya başlamış.
“Ne güzel”
diyormuş durmadan, “İyi ki bütün bunlar başıma geldi. Artık benim ne fazla
fikrim ne de fazla vicdanım var. Ve ne de bunlara benzer şeylerim olacak.
Bendeki gereksiz her şeyi havalandırdılar, temizlediler, kuruttular ve bundan
sonra ben artık kendi yolumda kolay ve sakin adımlarla yürüyebilirim!” (Sayfa 83)
“Hayatta
birinci derecede rol oynayan şey iyiliktir… Kötülük ise yanlışlıkla karışmıştır
hayata. Hayat gücü, her zaman için iyiliğin içinde bulunur. Zaten hayatın
iyilik gibi güven verici bir yanı olmasaydı, tarih de olmazdı. Hem hiç düşündün
mü şu tarih denilen şeyin özü nedir? Tarih, özgürlüğün öyküsüdür; iyilikle
mantığın, kötülükle kafasızlığa karşı kazandığı zaferin öyküsüdür.” (Sayfa 112)
“Havla dostum,
havla”demiş, bugün çevresinde iyi etki bırakmak isteyen insanlar bile köpek
gibi havlamak zorundalar.” (Sayfa 186)
“Varsıl İvan esner, haç çıkarır, yoksul İvan’a bakar acırmış. Sonra da: “Ne tuhaf şu dünyanın hali! dermiş. Sürekli çalışan, üreten adamın sofrasında bayram günleri bile yavan lahana çorbası bulunurken, işi gücü yatıp dinlenmek olanların sofrasında yalnızca bayram günleri değil, sıradan günlerde bile çorbalar etsiz olmuyor. Bu neden böyle acaba?” (Sayfa 195)
KİTAPTAN NOTLAR
Daha önce yazarın Golovlev Ailesini okumuş ve paylaşmıştım. Büyüklere Masallar yazarın 27 masaldan
oluşan kitabı. Daha önce de belirttiğim üzere dönemin baskıcı rejiminin
sansürlerinden kurtulmak, ve sistemi de eleştirmek adına yazar masal tarzını
seçmiş. Kitapta yer alan her bir kahraman o dönemde olduğu gibi günümüzde de
karşılığını bulmakta. Ölmemek aslında hiç yaşamayan Bilge Kayabalıkları, Vicdanını
üç kuruşa satan insanlar, zalim yöneticiler.
Kitapta 27 masal ardı
ardına okunurken; bazılarının konularının benzer hatta aynı olması masallar
ilerledikçe biraz sıkıcı bir hal almış. Bence başlayıp bitirmek yerine parça
parça okunursa; daha keyifli okuma olur diye düşünüyorum.
Yazarın yergi dilindeki
başarı tartışılmaz. Ancak kitaba eklenmiş olan dipnotlar masalların
anlaşılmasını kolaylaştırmış. Bu konuda yayınevini başarılı buluyorum.
YENİ OKUMALARLA GÖRÜŞMEK ÜZERE...
"Vicdan Kayboldu" adlı öykü çok fazlasıyla ilgimi çekti. Dino Buzzati'nin Colombre adlı kitabındaki öyküleri hatırlattı bana. Satınalınacaklar listeme eklemek istedim ancak kitap yurdu ve idefix de bu kitaba rastlamadım.
YanıtlaSilDino Buzzati daha önce okumadığım bir yazar.Maalesef ben de göremedim Öteki yayınlarında. Seveceğini düşündüğüm bir arkadaşıma hediye etmek için aramıştım. Golovlev ailesi farklı yayınlardan çıkmış ama Büyüklere Masallar farklı yayınevlerinde yok maalesef.
SilYazarı hiç bilmiyordum ama öyküler (özellikle vicdan) çok güzelmiş, elinize sağlık:)
YanıtlaSilKeşke alıp okuyun şiddetle tavsiye ediyorum diyebilseydim. Galiba basımı yokmuş şu anda.
SilKütüphanede falan bulursam okurum. Teşekkürler.
YanıtlaSilİyi okumalar... sevgiler... :)
Silhımm bilmediğim yazar ve kitap :)
YanıtlaSil:) sevgiler...
SilDil-edebiyyat okuduğum ve geçmiş sovyetlere dahil bir ülke olduğumuz için rus edebiyyatının nerdeyse hepsini okutmuşlardı bize. Ama nedense bu yazarın ismini okuduklarım içerisinde hiç hatırlayamadım. Masallar çok anlamlı ve ibret dolu, anladığım kadarıyla. Mutlaka bulup okumaya çalışacağım. Paylaşım için teşekkürler.
YanıtlaSilGolovlev Ailesi ve Büyüklere Masallar'ı blogda paylaştığımdan bu yana yorumların büyük çoğunluğunda yazarın tanınmadığı yorumu yapılmış. Yazarın paylaştığım kitaplarının da yayın evi tarafından basımı durdurulmuş maalesef. keşke yayın evi tekrar yayınlasa. Bilge Kayabalığı öyküsü farklı bir yayın evinden çıkıyor galiba. denk gelirse okumanızı tavsiye ederim... sevgiler..
Sililginç bir kitaba benziyor, 27 masal hiç de az değil, belki eleme yapılsa okur için daha etkileyici olabilirmiş veya dediğiniz gibi parça parça okumalı, sevgiler:)
YanıtlaSilIlk defa duyuyorum yazarı. Kitap dikkatimi çekti. Ancak basimi yok gibi gorunuyor. Sahaflara bakmam lazım. Ayrıntılı anlatıma teşekkürler...
YanıtlaSilBasımı yok maalesef. Ben gittigidiyor'da 2.el bir taneye rastladım.
Sil