MERHABALAR,
Üniversiteden beri kitaplığımda yer alan okumaktan keyif aldığım Şçedrin'in Golovlev Ailesi'ni paylaşmak istiyorum sizlerle... Rus Edebiyatı'nı ve klasikleri okumayı seven bir okur olarak güzel bir okuma oldu. Eski bir dostla sohbet etmek gibiydi.
MİHAİL YEVGRAFOVİÇ SALTIKOV (ŞÇEDRİN
LAKABIDIR.)
ARKA KAPAK
“…Kısacası ne yandan bakılsa durum değişmiyordu:
Hayatla bütün hesaplar görülmüştü. Yaşamak hem acı vericiydi, hem de gereksiz;
gerekli olan tek şey, ölümdü ama işte bu tek gerekli şey de bir türlü gelmek
bilmiyordu. Ruh kendisini böylesine candan arzu ederken, ölümün cilveler
yaparak şımarıkça gelişini geciktirmesinde alçakça bir ihanet vardı sanki…”
ÖZET
1875 - 1880
yılları arasında yazılan Golovlev ailesinde yaşanan hadiseler serflik (toprağa bağlı kölelik)kaldırılmadan önce, bir toprak ağasının malikânesinde başlar. Ana karakter Anna
Petrovna ve kocası Vladimir Mihayloviç’ten başlayarak, onların çocukları ve
torunlarının yaşantısını, ailenin üç nesil boyunca ahlaki ve fiziki çöküşünü anlatır.
“Golovleva ki ölümün ta kendisi…acımasız ve
doymak bilmeyen… her an yeni kurban bekleyen…Dayılarının ikisi burada öldü; iki
dayıoğlu, sonunda kendilerini ölme götürecek “ağır yara”larını burada aldılar
ve Lybinka… uzaklarda, Kreçetova diye bir yerde “kendi işleri yüzünden” öldüğü
sanılabilirse de, “ölümcül yara”yı o da burada aldı. Bütün ölümlerin, zehirlenmelerin
yaralanmaların kaynağı burasıydı.” (Sayfa 375)
Arina Petrovna;
altmış yaşlarında hala dinç bir kadındır. Sert yapılıdır. Karşısındaki
insanlardan itaat ve uysallık bekler. Engin ve verimli topraklara zengin bir
mülke sahiptir. Bu mülkü Arina Petrovna tek başına yönetir. Arina Petrovna;
malını arttırma, çiftliğinin sınırlarını genişletme hırsıyla çalışan çalışkan
ve cimri denecek kadar hesaplı bir kadındır.
Arina
Petrovna’nın tersine kocası Vladimir Mihayloviç ise hayatı bitmez tükenmez bir
tatil olarak yaşayan ayyaş ve işe yaramaz bir adamdır. Aklı bir karış
havadadır. Henüz gençlik yaşlarında derbederliği ve çapkınlığıyla ünlenen
Vladimir Mihayloviç, kaygının olmadığı bir yaşam sürmekte çalışma odasındaki
zamanını Barkov’un (müstehcen şiirleri ile ünlü bir yazar) şiirlerini okuyup
benzerlerini yazmakla geçirmektedir.
Her ne kadar
ailenin reisi o olsa da; reislik görevlerini Arina Petrovna yerine getirirken;
o sefil hayatına devam etmektedir. Çiftin dört çocuğu vardır. En büyük
çocukları Stephan Vladimiriç Golovlev diğer
adıyla “Sümsük Styopka” dır. Karakter olarak babasına benzemektedir. Daha küçük
yaşından itibaren aile içinde belki de babasına benzemesinden nefret edilenler
arasına girmiş, çocukluğundan başlayarak evde hep şamar oğlanı ya da soytarı
rolü oynamıştır.
“Bu akışa yeni bir yön verebilmek için çetin
uğraşları göze almak, maddi manevi cesaret sahibi olmak gerekir. Bu ise
neredeyse intihar gibi bir şeydir. İntihar etmeden önce insan hayatına lanet
eder; ölümün kendisi için bir kurtuluş olduğunu da bilir, ama yine de ölüm
aleti elinde titrer: ölüm aleti elinde titrer: bıçak boğazdan kayar, tam alında
patlaması gereken tabanca daha aşağıda patlar ve yalnızca sakatlar.” (Sayfa 235)
Yıllar öncesinde
bir asker ile kaçıp geride iki öksüz kız çocuğu bırakarak ölen kızı Anna Vladimirovna ve
Pavel Vladimiriç ve kan içici olarak da bilinen Porfiri Vladimiriç (İyudişka =
ihanet eden havarinin adından gelmektedir) vardır.
Porfiri Vladimiriç Golovlev; evde üç adla anılırdı. İyuduşka, kan içici ve içi dışı bir
çocuk. Daha küçücükken aziz dostu annesine sokulmayı, gizlice omzundan öpmeyi
ve ona bilgi sızdırmayı severdi. Porfiri’nin iki yüzlülüğü, kurbanı olarak
seçtiği kişiye karşı gösterdiği derin sevecenlik, saygı, tatlı dillilik ardında
gizlidir. Gevezeliklerinde öylesine sezilmez bir sinsilik, kahpelik vardır ki kurbanı
çaresizlik içinde inecek darbeyi beklemekten başka bir şey yapamaz. Aynı
zamanda çevresinde herkesin benimseyip saygı gösterdiği gerçeklerden büyük bir
ustalıkla yararlanır ve ne yaparsa ‘’ akrabaca, Allahın izniyle ve yasalara
göre’’ yapar. Her bakımdan, hatta olumsuz özellikleri yönünden bile bir hiçtir,
ama yine de bu hiç çevresindeki herkesi korku içinde tutar. Böylece de
korkutan, ezen, yok eden bir anlam kazanır hiçlik. Bunun nedeni hiçliğinin
feodal ahlaka, yasalara ve dine yaslanmasıdır.
“… Hayatı boyunca aile sözcüğü dilinden
düşmemişti; aile adına kimilerini cezalandırmış, kimilerini ödüllendirmişti;
aile adına kendini her şeyden yoksun bırakmış, kendine işkence etmiş, hayatını
hayat olmaktan çıkarmıştı, oysa şimdi birdenbire kendisinde özellikle olmayan
şeyin aile olduğu ortaya çıkıvermişti.” (Sayfa 103 )
Pavel Vladimiriç Golovlev ise; kardeşi Porfiri’nin tam tersidir. En ufak bir
davranışta bulunabilme, en küçük bir şey yapabilme yeteneğinden yoksundur. Yaş
aldıkça, gizemli bir biçimde somurtup duran, yüreğinin ateşi sönmüş, gevşek,
uyuşuk bir insan olur çıkar.
Bir de ailenin
üçüncü kuşakları vardır. Arina Petrovna’nın torunları: Aninka ve Lybinka ölen
kızının öksüz kızlarıdır. Annelerinin ölümünden sonra Arina Petrovna onların
bakımını üstlenir. Yaşarken annelerine pay olarak verdiği Pogorelka’nın devamı için
de çabalar. Öksüz kızlar sahneye çıkma, kendi paralarını kazanma isteğiyle
Moskova’ya gitseler de sonları hüsran olur.
“Ya
yarın, insanoğlu, yarın neredesin?” (Sayfa 39)
Porfiri Vladimiriç’in oğulları Vladimir ve Pyotr da henüz babaları yaşarken biri intihar ederek, diğeri de
sürgüne giderken yolda ölürler.
KİTAPTAN
NOTLAR
Öncelikle
kitabın fiziki yapısından başlamak istiyorum. Kitabın ciltli kapak olması benim
öncelikli tercih sebeplerimden. Öteki Yayınlarının geçmişte kullandığı beyaz
1.hamur kağıt yerine krem tonlarında 1.hamur kağıt tercih etmesi de güzel bir
seçim olmuş. Üniversite yıllarımda aldığım Öteki yayınlarından alınan
kitaplardan bu şekilde ayrılmış oluyor.
Golovlev Ailesi
Rus Edebiyatının sivri dilli, hiciv yazarı Saltıkov Şçedrin’in en bilinen
eserlerinden biridir. Roman “Aile Meclisi, Akrabaca, Bilanço, Yeğencik, Yasak
Olan Aile Sevinçleri, Mirasçısı Olmayan, Hesap” olmak üzere yedi bölümden
oluşmaktadır.
Kitabın
başlangıcında Kitabın çevirmeni Mazlum Beyhan tarafından kaleme alınmış bir
“ÖNSÖZ” bulunmaktadır. Kitaba dair ayrıntıların bulunduğu bu açıklama kitabı
anlamak ve karakterleri yorumlamak bakımından güzel hazırlanmış olduğunu
düşünmekteyim. Ancak kitaba dair içeriğe sahip olduğundan kitabın bitiminden
sonra okunması da tercih edilebilir.
Kitabın
başlangıcındaki tanıtım bölümünden okuduğum kadarıyla yazar Golovlev Ailesi’ni
başlangıçta bir roman olarak düşünmemiştir. İlk bölüm olan “Aile Meclisi”ni
1875 yılında vatan notlarında yayınlamıştır. Aynı konuyu sürdürmesi için pek
çok mektup almıştır. Turgenyev’in
mektubunda Sçedrin’e ‘’ ister istemez Saltıkov bu yazı dizisini neden
romanlaştırmıyor diye soruyor insan.’’ yazması üzerine yazar hikayelerin yerine
bu karakterler ve olaylar üzerine büyük bir roman yazmaya karar vermiş ve diğer
bölümleri yazmıştır. Bunu yanında; İyuduşka’dan çok etkilenen Gonçarov ise
mektubunda Şçedrin’e’’ Hayır İyuduşka ne karnına bir bıçak saplayabilir ne de
alnına bir kurşun sıkabilir’’ diye yazmış ve ona baş kahramanın trajik sonuyla
ilgili çeşitli önerilerde bulunmuştur. Gerçekten İyuduşka karnına bıçak saplayacak ya da
alnına silah dayayacak kadar cesur değildir.
Sçedrin
araştırıcılarının yazarın dostlarının ve çağdaşlarının belirttiklerine göre
Golovlev ailesine Saltıkov kendi ailesinden pek çok ayrıntı almıştır. Örneğin;
Arina Petrovna Golovleva yazarın annesi Olga Mihaylovna Saltıkova’dır.
Turgenyev de bu kanıdadır ve bu düşüncesini de yazar bir mektupla iletmiştir.
‘’ sümsük styopka ‘’ yazarın kardeşi Nikolay Yevkrafoviç’tir. İyuduşka ise pek
çok yönden yine yazarın kardeşlerinden Dimitri’ye benzemektedir. Sçedrin’in de
annesine yazdığı bir mektupta kardeşi için “… bir eliyle haç çıkarırken öteki
eliyle rezillikler yapmaya, ikiyüzlülükler etmeye ne zaman son verecek bu
adam?” yazmıştır.
“Kişilikleri
zayıf insanların hayatlarını çevreleyen dış duvarlar onların üzerlerindeki yükü
hafifletir. Güç anlarda içgüdüsel olarak bu duvarlara dayanır ve orada
kendilerini haklı çıkaracak gerçekler bulurlar.” (Sayfa
236)
“…Kısacası ne yandan bakılsa durum
değişmiyordu: Hayatla bütün hesaplar görülmüştü. Yaşamak hem acı vericiydi, hem
de gereksiz; gerekli olan tek şey, ölümdü ama işte bu tek gerekli şey de bir
türlü gelmek bilmiyordu. Ruh kendisini böylesine candan arzu ederken, ölümün
cilveler yaparak şımarıkça gelişini geciktirmesinde alçakça bir ihanet vardı
sanki… Burada kokmuş tuzlu etle beslerlerdi insanları, öksüzlerin kulakları
nefretlik, dilenci, asalak, açgözlü gibi sözleri ilk kez burada duymuştu.
Burada hiçbir şey cezasız kalmaz, hiçbir şey o katı, duygusuz kadının keskin
gözlerinden kaçmazdı: Ne fazla bir lokma, ne düşürülüp kırılmış beş paralık bir
oyuncak, ne yırtılan bir bez parçası, ve ne de eskitilmiş bir ayakkabı. Her
aykırılığın düzeltilmesi, her bozulan şeyin onarılması ya azarlama, ya dayakla
olurdu. ... Golovlevo’dan daha iğrenç bir yer, Golovlevo’daki yaşamdan daha
iğrenç bir yaşam düşünülebilir miydi?” (Sayfa 387)
ŞÇEDRİN'in BÜYÜKLERE MASALLARI ile görüşmek üzere...
'' Eski bir dostla sohbet etmek gibiydi '' sözü ne kadar güzel anlatıyor kitabın akışını..
YanıtlaSilYıllar önce okuduğum kitapları tekrar okuduğumda öyle hissediyorum. belki de eski günlerin özlemlerini taşıdıkları için...
SilRus edebiyatını çok okumama rağmen Saltıkov Şçedrin,i daha önce hiç duymamıştım. Kitap hakkında oldukça emek verilmiş, nitelikli bir yazı hazırlamışsınız. Teşekkürler.
YanıtlaSilŞçedrin çok bilinen bir yazar değil. Bu yazımdan sonra paylaşacağım Büyüklere Masallar ile daha çok tanınıyor. o kitabı da çok keyifli 27 öyküden oluşuyor. Rus edebiyatı seviyorsanız tavsiye ederim.
Silhaydi okumamış olmam anlaşılabilr de adını bile duymamışım olmam enteresan , teşekkürler paylşım için...
YanıtlaSilBenim de diğer bloglarda hiç karşıma çıkmadı kitap. Öğrencilik yıllarımda okula açılan standlardan Öteki yayınlarının ciltli serisinden almıştım.Büyüklere Masallar daha çok biliniyor. okuma imkanınız olursa tavsiye ederim. cuma günü blogda yayında olacak.
SilRus yazarlar çok önemli gerçekten, itiraf edeyim bu kitabı ve yazarı bilmiyordum ama siz her zamanki gibi çok güzel anlatmışsınız, emeğinize sağlık, keyifli okumalar:)
YanıtlaSilYazarın kitabını üniversitede aldığımdan bu yana ben de pek rastlamadım doğrusunu söylemek gerekirse. umarım yayınevlerinin dikkatini çeker de yeniden basılır.
SilBen de genel olarak Rus edebiyatını okumayı seviyorum. Sırada Oblomov var. Bitirebilirsem paylaşacağım.. yoruma teşekkürler.. sevgiler..
YanıtlaSilHiç duymadığım yazarlardan. Tanıtığınız için teşekkürler. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilziyaretinize ve yorumunuza teşekkürler... sevgiler
SilBunu da listeye alalım. Teşekkürler :)
YanıtlaSilaynı yazarın büyüklere masallar'ını da tavsiye ederim..
SilGayet güzel detaylı bir inceleme olmuş
YanıtlaSilÇok teşekkürler... Sevgiler.. :)
Silheeey o zaman bu okunur aklımda olsun bilmediğim bir yazarı okumak büyük mutluluk kii :)
YanıtlaSilben de yeni yazarlarla tanışınca aynı şeyleri hissediyorum. blogların bu konuda katkısı inanılmaz... sevgiler.. :)
Sil