MERHABALAR,
Orhan Pamuk'un 2014'de yayımladığı kitabı Kafamda Bir Tuhaflık'ı paylaşmak istiyorum sizlerle... Aslında Yaşar Kemal, Dağın Öte Yüzü serisinin son kitabı "Ölmez Otu"nu paylaşmak istiyordum; ancak bu kitap elime geçince paylaşmadan edemedim.
KAFAMDA BİR TUHAFLIK
“Boza satıcısı Mevlut
Karataş’ın hayatı, maceraları, hayalleri ve arkadaşlarının hikâyesi
ve
1969 ile 2012 yılları
arasında İstanbul hayatının pek çok kişinin gözünden anlatılmış bir resmidir”
ARKA
KAPAK
Kafamda
Bir Tuhaflık hem bir aşk hikâyesi hem de modern bir destan. Orhan Pamuk'un
üzerinde altı yıl çalıştığı roman, bozacı Mevlut ile üç yıl aşk mektupları
yazdığı sevgilisinin İstanbul'daki hayatlarını hikâye ediyor.
1969
ile 2012 arasında, kırk yılı aşkın bir süre Mevlut, İstanbul sokaklarında
yoğurtçuluk, pilavcılık, otopark bekçiliği gibi pek çok iş yapar. Bir yandan
sokakların çeşit çeşit insanla dolmasını, şehrin büyük bölümünün yıkılıp
yeniden inşa edilmesini, Anadolu'dan gelip zengin olanları izler; diğer yandan
ülkenin içinden geçtiği dönüşümlere, siyasi çatışmalara, darbelere tanık olur.
Onu başkalarından farklı kılan şeyin, kafasındaki tuhaflığın kaynağını hep
merak eder. Ama kış akşamları boza satmaktan ve sevgilisinin aslında kim
olduğunu düşünmekten hiç vazgeçmez.
Aşkta insanın niyeti mi daha önemlidir, kısmeti
mi? Mutluluk veya mutsuzluğumuz bizim seçimlerimize mi bağlıdır, yoksa bizim
dışımızda mı gelişip başımıza gelirler? Kafamda Bir Tuhaflık bu sorulara
cevap ararken aile hayatıyla şehir hayatının çatışmasını, kadınların ev
içlerindeki öfke ve çaresizliklerini resmediyor.
Kitaba
başlarken;
“Kafamda bir tuhaflık vardı. İçimde de ne o
zamana ne de o mekâna aitmişim duygusu...” William Wordsworth, Prelüd
ÖZET
Kahramanımız Mevlüt Karataş, 1963’de İstanbul’a gelip abisi Hasan Aktaş
ile sokaklarda boza ve yoğurt satan babasını yanına 1969’da henüz 12
yaşındayken gelir. Babasının amcası ile çevirdikleri arsaya yaptıkları tek göz
odada babası ile kalırlar. Amcası ve babası birlikte çevirdikleri arsa yüzünden
sürekli tartışmaktadır.
Amcası bir bakkal dükkanı açmış, oğulları Korkut ve
Süleyman’ın da yardımıyla İstanbul’da tutunmanın bir yolunu bulmuştur. Bunun
üzerine Amcası Hasan hem yengesi hem de öz teyzesi olan Safiye’yi köyden
İstanbul’a getirmiştir. Ama şans Mevlut’ün babasının yüzüne bir türlü
gülmemştir. Her ne kadar Mevlüt İstanbul’a gelse de bir babası annesi ve kız
kardeşlerini bir türlü İstanbul’a getiremez. Mevlüt bir yandan okula devam
ederken, bir yandan da gündüzleri yoğurt, geceleri boza satarken babasına
yardım eder.
Mevlüt’ün Ferhat ile tanışması da okul yıllarına
rastlar. Ferhat ile tanışıp, kısa sğrede kaynaşırlar. Birlikte “kısmet” satmaya
da başlarlar. Ferhat Mevlüt’e amcaoğullarından da yakın olur. Ancak Süleyman ve
Korkut Alevi olduğu için Mevlüt’ün Ferhat ile arkadaş olmasını istemezler.
Mevlüt bir yandan geceleri Ferhat ile
duvarlara sloganlar yazıp, afişler asarken, bir yandan da Korkut ve Süleyman
tarafından gece sloganlar yazmaya zorlanır. Aslında Mevlüt her iki görüşle de
yakından uzaktan alakalı değildir. O ekmeğinin derdindedir. Bazen olayları
evinin penceresinden izlemekle yetinir.
Yaşı ilerledikçe okula ilgisini tamamen kaybeden Mevlüt, müdür
yardımcısının öğütlerine rağmen okulu bırakır. Bu esnada 21 yaşında ve okulun
en yaşlı öğrencisidir. Mevlüt babasının tüm itirazlarına rağmen Korkut’un
düğününe gider. O esnada yıl 1978’dir. Mevlüt amcasının oğlu Korkut’un
düğününde gördüğü gelinin kız kardeşine âşık olur. Amcasının oğlu Süleyman’dan
kızın adının Rahiya olduğunu öğrenir ve yıllarca kıza mektuplar yazar. Okuldan
kaydı silinen Mevlüt çok geçmeden askere çağrılır. Mevlüt askerliğini Kars’ta
yapar. Askerdeyken babasının ölüm haberini alan Mevlüt, İstanbul’a gelerek
babasını defneder. Ardından birliğine geri döner. Mevlüt askerden geldikten
sonra Rahiya’yı kaçırmaya karar verir.
Mevlut’ün Rahiya’yı Beyşehir’in Gümüşdere köyünden
amcasının oğlu Süleyman’ın da yardımıyla kaçırır. Her ne kadar Mevlüt kaçırdığı
kızı ilk gördüğü anda yıllardır mektup yazdığı kız olmadığını fark etse de
kaderine razı olur. Süleyman kendisine oyun oynamıştır ve Mevlut başta ne
yapacağını bilemez. Sonunda Rayiha ile evlenirler ve Mevlut, Rayiha’ya giderek
aşık olduğunu anlar.
Evlilikleri boyunca Rayiha, Mevlut’un en yakını,sırdaşı,hayat arkadaşı
kısacası her şeyi olur. İki de kızları olur. Kızlarına Fatma ve Rahiya’nın
dördüncü çocuğunu doğururken ölen annesi Fevziye’nin adını verirler. Eskisi
kadar yoğurt satamayan Mevlüt pilavcılık, yazın da dondurmacılık yaparak
geçimini sağlamaya çalışır.
Aynı dönemlerde Süleyman ise, Samiha’nın babasına ve Samiha’ya hediyeler
alarak, kendisini Samiha ile sözlü sayarken; Samiha Mevlüt’ün arkadaşı Ferhat
ile kaçar. Samiha ile Ferhat da Mevlüt’ün Samiha’yı gördüğü düğünde
karşılaşmışlardır ilk.
80’li yıllarda çıkan olaylardan sonra Duttepe’de yaşayamayan birçok
doğulu ve Alevi ailenin yaptığı gibi Ferhat da Gazi Mahallesi’ne yerleşmiştir.
Samiha ile Ferhat Gazi Mahallesi’ne yerleşirler. Süleyman’ın öfkesi ve
Samiha’ya olan aşkı bu kaçışla daha da artar. Bu nedenle bir süre Ferhat ile
Samiha ortalarda görünmezler. Ferhat’a destek olmak için Samiha, zengin
evlerine gündeliğe de gitmeye başlar. Samiha ile evliliğinden dolayı Mevlüt,
Ferhat ile görüşmeyi de keser.
DEVAMI KİTABIMIZDA...
“Şehre söylemek, duvarlara yazmak istediği şey şimdi aklına
gelmişti işte. Bu hem resmi, hem şahsi görüşüydü; hem kalbinin hem de dilinin
niyetiydi:
-Ben bu alemde en çok Rayiha'yı sevdim," dedi Mevlut
kendi kendine.”
“Bozayı sattıran satıcının yanık sesidir,”
-“Hiç vazgeçme bozacı. Bu kuleler, betonlar arasında kim alır
deme. Sen hep geç sokaklardan”.
-“Ben kıyamete kadar boza satacağım” dedi Mevlut.”
KİTAPTAN
NOTLAR
Kitabımız farklı sayılarda alt bölümler içeren 7
kısımdan oluşmaktadır. Her kısım farklı
sayılarda bölümler içermektedir. Bölümler adlarını bölümün içinde geçen bir
olaydan ya da cümleden almaktadırlar.
Kitabın tamamı Mevlüt’ün çalışmak için İstanbul’
geldiği 1969’dan 2012’ye kadar ki süreci kapsamaktadır. Elbette olaylar kronolojik
sırayla değil de; olaylar ve tarihler arasında gelgitlerle devam etmektedir.
Kitabımız Mevlüt’ün Rahiya’yı kaçırdığı akşam başlayarak, Mevlüt’ün okul
yıllarından, askerliğine, Rahiya ile evliliğine olaylar verilmektedir. Tüm bu
olayların arka fonunda günden güne ve hızla değişen değişen İstanbul yer
almaktadır.
Romandaki olaylar bir anlatıcı tarafından üçüncü tekil kişi ile
anlatılmaktadır ancak Orhan Pamuk’un pek çok romanında yaptığı gibi - özellikle
ben bu üslubu “Benim Adım Kırmızı”da çok sevmiştim. – romanın çeşitli
karakterlerini birinci tekil kişi ağzından konuşturmuş ve böylece karakterin
olay ve durum ile ilgili duygu düşünce ve izlenimlerini bu şekilde aktarmıştır.
Birinci tekilden üçüncü tekile her geçişte okuyucuyu uyarmak için bozacının
küçük bir resmi yer alır. bu resim Ara Güler tarafından çekilen fotoğrafın bir illüstrasyonudur.
Kitap konunun akışı olarak fazla inişli çıkışlı bir anlatıma sahip değil. Bir de kitabın pek çok bölümünde olacak olaylara göndermeler satır aralarında verildiğinden kitapta merak unsurlarına çok da yer verilmemekte diyebiliriz. Yazar merak unsurlarını daha canlı tutabilirdi diye düşünüyorum.
Bir de Mevlüt’ün roman boyunca hâkim olan boyun eğmiş, her şeyi kolayca kabul eden ve mücadeleden kaçan hali bazen beni sinirlendirmedi desem yalan olur. Âşık olduğu kız yerine ablasını kaçırdığında, hakkı yendiğinde başkalarının seçimlerini bu denli kolay kabullenişi… Herhalde uğruna mücadele ettiği tek şey; tüm olumsuzluklara rağmen boza satmaktaki ısrarı…
Romanda en sevdiğim karakter Rahiya oldu nedense. Şartlara kolay uyumu, elinden geleni, yapmadaki çabası, samimiyeti, doğumda ölen annesinin kaderini yaşaması… Keşke gencecik ölmeseydi de, birlikte yaşlansalardı Mevlüt’le…
Benim çok beğenerek okuduğum bir Orhan Pamuk kitabıydı. Konusuyla, kişilerle ve diliyle çok farklı bir kitaptı bana göre:)
YanıtlaSilGeçen yıl okumuştum ben de kitabı şimdi de yazarın Kırmızı Saçlı Kadın kitabını okuyorum =) Keyifli okumalar
YanıtlaSilMerhaba, bloğunuzu takip ettiğim bloglara ekledim. Siz de benim bloğumu ekleyebilirseniz sevinirim. Teşekkürler, iyi okumalar. http://ucalisan.blogspot.com.tr/
YanıtlaSil