MERHABALAR, Sevgili Kitap Dostları;
Ata'mızın aramızdan ayrılışının 76. yılında Atamızı Özlemle anarken, geçtiği tarihler bakımından Ata'mızın yaşadığı yılların Çukurovası'nı anlatan İnce Memed serisinin 2. kitabı ile karşınızdayım.
“ Demir olsam çürürdüm, toprak oldum dayandım… Toprak, toprak, toprak oldum
da dayandım.” (İnce Memed 2 , Sayfa 155)
“ Eşkıyaya hiç benzemiyor. Cin gibi peri gibi melek gibi bir insan. Evliya
olacağına eşkıya olmuş.” (İnce Memed 2
, Sayfa 197)
ARKA KAPAK
Otuz iki yıllık bir
zaman diliminde yazılan İnce Memed dörtlüsü düzene başkaldıran Memed'in ve
insan ilişkileri, doğası ve renkleriyle Çukurova'nın öyküsüdür. Yaşar Kemal'in
söyleyişiyle “içinde başkaldırma kurduysa doğmuş” bir insanın, “mecbur adam”ın
romanı.
Öldürülen Abdi
Ağa'nın yerini kardeşi Hamza alır. Memed, topraklarını ele geçirmek için Vayvay
köylülerine zulmeden Ali Safa Bey'i ve Hamza'yı öldürür. Ancak köylüler için
tam bir efsaneye dönüşmesine rağmen zulmedenlerin öldürmekle bitmeyeceği
konusunda kuşku duymaya başlar. Abdi Ağa gitmiş, yerine Hamza gelmiştir, onun
yerini de bir başkası alacaktır.
“Kalemi insanlığın hizmetinde bir yazar...” Henry
Lundström, Sundvalls Tidning, (İsveç)
“Yaşar Kemal,
görkemli bir destan akıcılığı içinde, tüm ayrıntıları titizlikle yansıtarak
dile getirmiş ülkesini.” Paul
Theroux, The New York Times, (A.B.D.)
“Korkusuz bir toplum
eleştiricisidir Yaşar Kemal. Ve eşsiz bir şair.” Dagens Nyheter, (İsveç)
“Bir gökkuşağı gibi,
toprağa hiç dokunmadan bir ufuktan diğerine kayan büyük bir efsane geleneğine
dayanıyor.” Sunday Times (İngiltere)
“Kemal’in Hardy ve
Tolstoy ile karşılaştırmasına yol açan zengin üslup, konunun zenginliği ve
çeşitliliği, sıradan insanların yaşamıyla insanlığın bağlantısı, insanın içine
çeken bu romanda da aşikar.” The Times
(İngiltere)
“Baş
döndürücü bir hızla ilerliyor.” The Guardian (İngiltere)
ÖZET
Dağları kendine mesken tutan İnce Memed dağlardadır. Jandarmalar
peşindedir. Dağlarda olduğu esnada ona köyünden para toplayıp getiren, köyünden
toprak vermeyi teklif eden Koca Osman ve Vayvay köyü gelir aklına. Karaçalı
ormanlarının içinden kara çalı dikenlerini aşarak Vayvay’a gelir. Tıpkı ilk
cildin başında Dikenlidüz’ün çakırdikenlerinin arasından Süleyman Emmi’ye
sığındığı gibi. Koca Osman’a sığınır. Koca Osman kendine sığınan, “Şahinim”
dediği Memed’i bağrına basar. Onun köyde olduğunu çok istemesine rağmen köylüye
sezdirmez. Kasabaya yakın dağlara uzak olan Vayvay köyü bir eşkıya ile için pek
de uygun değildir.
Vayvay köyü, Ali Safa Bey’in türlü hilelerle ele geçirdiği topraklarının
ortasında, el konmamış verimli topraklardandır. Ali Safa Bey’in çiftliğinin
sınırlarını genişletmek için buraya ihtiyacı vardır. Vayvay Köyü’nün ağası Ali Safa Bey,
köylülerin köyü terk etmelerini ister. Ancak köylüler atadan kalma topraklarını
terk etmek istemezler. Ali Safa onları topraklarından sürmek için çeşitli
hilelere başvurur. Önce Yobazoğlu’nun topraklarının tapusunu çok sevdiği
değerli yağız atı karşılığında, üzerine geçirir. Bu tapu ile köyde hak iddia
edecektir. Her ne kadar Yobazoğlu’na atını verdiyse de içten içe ona kin de
bağlar. Bir de Yobazoğlu’nun Ali Safa Bey’i alaya alarak “Önce atını aldım,
avradını da alacağım” sözleri üzerine Ali Safa Bey’in öfkesi iyice artar.
Ağa, Yobazoğlu’nun evini yaktırır. At da yanmak üzereyken; Yobazoğlu yanmak
pahasına yağız atı kurtarır. At kaçar gider. Jandarma, kendi evini yaktığı için
Yobazoğlu’nu döver, Yobazoğlu köyü terk etmek zorunda kalır. Atı bulması için
Ali Safa Bey en iyi nişancısı Adem’i görevlendirir. Ama atı vurmak mümkün
değildir. Adem, çok hızlı ve atik olan atı vuramadıkça onun büyülü olduğuna
inanmaya başlar.
Ali Safa’nın zulmü gün geçtikçe artar. Hemen her gece adam tutarak köyü
kurşunlatır. Hatta köyü kurşunlayanlar arasında devletin Jandarmaları da
vardır. Birkaç aile köyü terk etse de köylü direnir. Bu esnada Memed hala
Koca Osman’ın yanında kalmaktadır. Onun Koca Osman’ın evinde kaldığını Koca
Osman’ın çocukları bile bilmez. Koca Osman sürekli insanları köyü terk etmekten
vazgeçirmeye, gidenleri geri döndürmeye çalışır ama Memed’in varlığını
açıklamadan bu çok zordur. Hatta Ferhat Hoca ile gittikleri yerlerden de eli
boş dönerler. Ferhat Hoca nereden geldiği bilinmeyen, uzun boylu,
otuzlarında, yiğit aynı zamanda da esrarengiz bir adamdır.
Koca Osman’ın yerini açıklamamaya dayanamayacağını anlayan Memed Vayvay’ı
terk edip kendi köyüne doğru yola çıkar. Sapa yollardan, kapalı arazilerden
Sarı Ümmet’in evine varır, bu esnada köy, askerlerle doludur. Her
yerde onu aramaktadırlar. Memed, Hürü Ana’dan köyde olup biteni öğrenir.
Memed’in Abdi Ağa’yı öldürmesi, Çakırdikenliği yaktırması, toprakları ve
hayvanları köylüye paylaştırması köylüyü ilk başta çok sevindirmiştir, ama
sonra Abdi’nin yerine kardeşi silahlı, zalim Kel Hamza gelince köylü, Abdi
Ağa’yı mumla aramaya başlamıştır. Bu nedenle köylü Memed’e çok kızgındır. Bu
arada Hürü Ana’nın kocası Durmuş Ali de öldürülmüştür. Topal Ali de Hamza’nın
adamı gibi görünür.
Vayvaylılara yapılan eziyetler artarak devam eder. Son olarak köydeki
atların hepsi çalınıp bir kısmı öldürülür. Köylünün büyük kısmı göç etmeye
karar verirler.
Bu esnada mebus Arif Saim Bey de İdris Bey’in topraklarına göz dikmiştir. Arif
Saim Bey, Kurtuluş Savaşı’nda yer almıştır. Önce Fransızların yanında yer alsa
da sonra Türklerin tarafına geçerek, savaş kazanıldığında mebusluğa kadar
yükselmiştir. İdris Bey ise, büyük bir aşiretin beyidir. Mert bir adamdır. Arif
Saim Bey İdris Bey’de önce toprakları satın almak ister ama ret cevabı üzerine
türlü hilelere başvurmaya başlar. İşi üzerine suç atarak İdris Bey’i mahkûm
ettirmeye kadar götürür.
“…Bir odaya bir kedi yavrusu koy, hem de durmadan üstüne git, sonunda kedi
yavrusu senin gözünü oyar. Kedi yavrusu kedi yavrusu iken…İnsanoğlu kedi
yavrusu değildir. Ne kadar korkaksa, o kadar da yiğittir.” (İnce Memed 2 , Sayfa 344)
Asım Çavuş, Memed’i Dikenlidüzü Köyü çıkışında kıstırır, Topal Ali’nin de
yardımıyla Memed kaçar ve Süleyman Emmi’ye sığınır, Abdi Ağa’dan kaçtığında
sığındığı gibi. Süleyman Emmi’le sohbet ederken anlar ki “Abdi ölse, Hamza gelir,o ölse yerine başka biri gelir yani bir ağa
gider diğeri gelir”. Bu durum Memed’i güzel günlerin geleceğine olan
inancını tüketir. Bu sözleri sayıklar durur.
DAHASI ROMANIMIZDA.....
KİTAPTAN
NOTLAR
Serimizin ikinci kitabı yine birkaç sayfa süren
Çukurova tasviriyle başlamakta. Güzelliklerin tasvirinden sonra topraktan
sökülmesi oldukça zor olan ve en verimli topraklarda kendiliğinden çıkan “karaçalı”dan
bahsedilmekte. Çakırdikeninin yerini bu romanımızda “karaçalı” almakta. Bu tasvirleri okurken kulağıma bağlama sesi
geldi sanki. Ancak yazarın tasvirleri tadında bıraktığını da söylemeliyim. Biraz daha uzatmış olsaydı, büyük ihtimalle atlayabilirdim.
Her ne kadar
İnce Memed ve köy yaşantısı ataerkil bir yapıya sahip olsa da ilk kitapta Hürü
Ana 2. Kitapta Kamer Ana yazarın çok iyi çizdiği kadın karakterler bence. Anadoluda erkek üzerindeki kadınının gücünü kanıtlar nitelikte.
Buna ek olarak, Bir de Ferhat Hoca karakteri var ki yazarın son
derece güzel çizdiği. Sonunda Ferhat Hoca ile ilgili neler çıkacağını merak
etmekteyim doğrusu…
Romanı okurken satır aralarında Çakırcalı
Efe’den bahsedilmekte. Ben yazarın Çakırcalı Efe’sini daha
önce okumuştum. Sanırım İnce Meded’ten sonra Çakırcalı Efe’yi yeniden okuyacağım.
Kitabımızın büyük bölümü Memed’in Vayvay
Köyü’nde kendi iç hesaplaşmalarıyla geçmekte. Memed “Kötülerin öldürmekle
bitmeyeceği” duygusundan dolayı umutsuzdur ve çabasının boşunalığını
düşünmektedir. Bu iç hesaplaşma kısımları romanı durağanlaştıran özelliklerden olmuş. İlk romana göre daha ağır ilerlemiş bu şekliyle. Ancak Memed'in içindeki başkaldırı kurdu yine harekete geçer ve bu defa
tetiği Vayvay köyü için çeker, tabi ki kendi köyünü de unutmaz.
Bu kısımda şunu
söylemden geçemeyeceğim. İlk ciltte Abdi Ağa’nın, ikinci ciltte de Ali Safa
Bey’in yaptıkları onca kötülüğe rağmen kolayca ölmeleri biraz adaletsiz olmuş
bana göre. Onlar yaptıkları işkencelerin bedelini ödemeyi çoktan hak
etmişlerdi ama keşke biraz daha sürünselerdi.
İlk romanın sonunda olduğu gibi yine Memed’in
imi timi belirsiz olmakta. Ta ki üçüncü ciltte ortaya çıkana dek.
“O gün bugündür, Dikenlidüzü köylüleri her yıl
toprağa saban atmazdan önce çakırdikenliğe gelir,büyük bir toy düğünle
dikenlere ateş verirler. Yalımlar üç gün üç gece bir sel gibi düzde dolanır,
akar durur. Ova bir yalım fırtınasında çalkalanır, yanan dikenlikten çığlıklar
gelir. Bu ateşle birlikte de Alidağı’nın doruğunda bir top ışık patlar. Dağın
doruğu üç gece ağarır, apaydınlık, gündüz gibi olur” (İnce Memed 2 , Sayfa 459)
YAŞAR KEMAL İNCE MEMED - I için tıklayın..
İnce Memed III, ile yakında görüşmek üzere...
Bu yazıyı okuyunca İnce Memet 3-4'ü sabırsızlıkla bekliyorum. Tebrikler...
YanıtlaSilyayınlanmaya hazırlar, çok yakında..
Silİnce Memed'in üç cildi de ilk gençliğimde beni en çok etkileyen kitaplardandı. Sanırım 2 defa okudum. O dönemin Mahmut Makal ve Fakir Baykurt'la başlayan köy romanları kategorisinde çıktığı zaman bir hayli ses getiren romanlarındandı.
YanıtlaSilDaha önceki bazı yorumlarımda, değişik bloglarda paylaştığım gibi, ne yazık ki edebiyatçıların zaman içerisinde siyaseten yalpalamaları beni çok rahatsız ediyor. Herkesin değişik tutum ve kategorileri olabilir. Ben elbette her ada siyasi görüşü olabileceğini olması gerektiğini düşünüyorum. Ama Jack London gibi, Ernest Hemingway gibi, Jose Saramago gibi, Orhan Kemal gibi Nazım Hikmet gibi dik durmasını bilen yazarlara saygı duyuyorum.
Bu anlamda da artık Yaşar Kemal'i, Oya Baydar'ı Latife Tekin'i okuyamıyorum. Okumak içimden gelmiyor.
Sevgi ve saygılarımla.
ben de Yaşar kemal'in son dönem kitaplarını okuyamıyorum nedense.. eskilerdeki tadı sevdiğimdendir belki..
Sil