MERHABALAR, KİTAPLARIM OLMADAN ASLA BLOGU DEĞERLİ TAKİPÇİLERİ
ARKA KAPAK
SATRANÇ
“Vatan
onun için artık daha çok bir hapishane, bir mecburiyetti. Yabancı diyar ise
dünyada ki vatanı, Avrupa insanlık demekti.” (Sayfa
6)
ARKA KAPAK
Savaş karşıtı görüşleriyle tanınan Zweig I. Dünya Savaşı
boyunca bu görüşlerini yaymayı kendine misyon edinmişti. Avrupalı ve “dünya
vatandaşı” kimliğine büyük değer veren yazar, yapıtlarında savaşın yıkıma
uğrattığı “eski dünya”nın değerlerinin kayboluşunu büyük ölçüde dert
edinmiştir. Mecburiyet ’in ana karakteri ressam Ferdinand da savaş sırasında
askere alınmamak için İsviçre’ye kaçmıştır. Bir gün askerliğe elverişliliğinin
tespiti için konsolosluğa davet edildiğinde, karısının şiddet karşıtı duruşuna
ihanet etmemesi yolundaki telkinlerine karşın kendini gitmek zorunda hisseder.
Görev duygusu, savaş karşıtı düşünceleri ve karısına duyduğu sevgi arasında
sıkışıp kalmıştır. Ferdinand her ne kadar “insanlığın ötesinde bir vatanı”
olmasa da, “yirmi milyon insanı boğan o zinciri” kıramayacağını düşünür...
ÖZET
Ülkesindeki savaştan kaçarak İsviçre’ye sığınan Ferdinand
karısı Paula ile birlikte Zürih’te yaşamakta. Sanatına burada devam etmektedir.
Her ne kadar Zürih’te özgür bir yaşam sürüyor olsa da; Ferdinand, kendisine
ülkesinden gelecek savaş çağrısının tedirginliğini yaşamaktadır. Bu düşünce
onun ve karısının huzurunu kaçırmaktadır.
“İnsanlığın
ötesinde bir vatanım yok benim.” (Sayfa 11)
“İsmiyle bu kanlı çalılığa takılıp kaldığını, geçmişinden
kurtulamayacağını biliyordu. Bilmediği, tanımadığı, fakat onu bilen ve özgür
bırakmayan bir şeyler olduğunu hissediyordu.” (Sayfa 6)
Çok geçmeden beklenen
olur. Kendisini birliğine teslim olması için davet eden mektup gelir. Kendisini
konsolosluğa çağırır. Mektubun gelmesinden sonra Ferdinand “ÖZGÜRLÜK” ile “MECBURİYET”
arasında kalır. Özgürlük karısıdır. Mecburiyet ise inanmadığı savaş…
DEVAMI
KİTABIMIZDA…
KİTAPTAN
NOTLAR
Zweig’den okuduğum hemen hiçbir kitaptan pişman olmadım.
Okuduğum her kitabı, sayfa sayısına oranla daha büyük dünyaları, daha fazla
yaşamı anlatmakta… Kitap 1920’ler yazılmış olmasına rağmen zamansız bir eser…
Hele ki son dönemlerde yaşanan Suriyeli Göçmen konusunu düşünecek olursak.
“Ben
çoktandır bedenim burada; aklım, ruhum öbür tarafta yaşıyorum. Tüm dünya yerle
bir olurken, insanın kendisi için çalışması bir suç. Günümüzde artık hiç kimse
sadece kendisi için hissedemez, kendisi için yaşayamaz.” (Sayfa
12)
Mecburiyet de birkaç saat içinde okuduğum bir kitap oldu.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nı bu anlamda kutlamak lazım. Esmeye
başlayan Zweig rüzgarını doğru hissedip, arkasına aldı ve pek çok okuyucunun
Zweig ile tanışmasına, Zweig okumasına vesile oldu.
“Belki
söylediklerimin hepsi doğru değildir. Sözcükler her zaman hedefini ıskalar. Ama
gördüklerim tamamen doğru. Onlar yalan söylemez.” (Sayfa
20)
Konu olarak; inanmadığı savaşa katılma ile İsviçre’de özgür
yaşama arasında kalmış bir ressamın duygularını anlatmakta. Bu anlamda yazarın
kendi yaşantısından izler taşımaktadır. Bu anlamda Mecburiyet kitabında Ressam
Ferdinand üzerinden Zweig'ın savaş hakkındaki fikirlerini yansıtmıştır. Bir
ayrıntıyı da atlamamak lazım. O dönemlerde İsviçre tarafsız olduğundan dolayı,
pek çok aydının sığındığı bir ülke olmuş.
“İnsan
bir halkın üyesi olabilir, fakat halkı çıldırdığında kendisinin de çıldırması
gerekmez. Sen onlar için bir rakamdan, bir sayıdan ibaretsin...” (Sayfa 30)
Kitabın sonuna geldiğimde yazarın kendi yaşantısına benzer
bir “intihar” bekledim. Yazarın pek çok eserinde “intihar” direk ya da satır
aralarında işlenen bir tema olması da bu duruma etken oldu. Ancak yazar kitabı
nispeten olumlu bir son ile bitirmiş.
Yazar baş karakter Ferdinand’ın duygularını çok güzel
yansıtmış. Adeta yüz hatlarını bile sözcüklerle çizmiş. Yine bu konudaki
başarısını konuşturmuş.
“Oysa öbür tarafta her sey benim için daha
kolay olacak esaretin içinde de bir özgürlük vardır nasılsa . İnsan kendini
kaçak hissettikten sonra hiçbir yerde özgür değildir, içerde ya da dışarda hiç
fark etmez.” (Sayfa
32)
Ancak Ferdinand’ın karısı Paula’nın duygu ve
düşüncelerini yansıtma bakımından da her zamanki gibi kalemini konuşturmuş.
Benim için keyifli ve güzel bir okuma oldu. Yazarın almadığım ve okumadığım az
kitabı kaldı. Umuyorum onları da en kısa zamanda okur paylaşırım. Yazarın diğer
kitaplarının yorumunu da merak ederseniz, sağ taraftaki STEFAN ZWEİG etiketine
tıklayabilirsiniz… Yorumlarınız benim için değerlidir…
“İkisinin
de yüreği sözlerin karışıklığından, insanların yasalarından kurtulmuş sonsuz
özgürlüğün içinde uçuyordu.” (Sayfa 50)
YENİ
KİTAPLARLA GÖRÜŞMEK ÜZERE….
Yazarın dediği gibi, tüm dünya yerle bir olurken insanın kendisi için çalışması çok zor. Gerçekten çevremizde olan olumsuz uygulamalara üzülürken kendi derdime üzülmek bile lüks geliyor, işe odaklanmak ise ayrı zor.
YanıtlaSilYazarın çizdiği tablodan yola çıkıp, onu anlamak elde değil. Ama sosyal bir varlık olarak bireysel düşünmek de çok zor. Allah kimseyi böyle bir durumda tercih yapmak zorunda bırakmasın. sevgiler...
Silgüzelmiş konusu teşekkürler
YanıtlaSilÇok teşekkürler... Sevgiler..
Silİki dünya savaşını yaşamak çok berbat bir durum. Zweig'a hak vermemek elde değil.
YanıtlaSilİkinci Dünya Savaşı'nı bir Yahudi olarak yaşamanın zorluklarını en iyi anlatan yazar elbette Zweig. Kitaptaki karar verme süreci de eminim kendisinden izler taşıyordur. Bu anlamda yazarın güçlü kalemine hayran olmamak elde değil.
SilZweig harikadır . Satranç ile tanıştım yazarın kalemi ile o gün bugündür vazgeçemiyorum :)
YanıtlaSilZweig benim de vazgeçilmezlerimden... Sevgiler..
SilStefan Zweig'ın ilk okuduğum eseri yanılmıyorsam o ünlü "Satranç" eseriydi. Kaleminin akıcılığı okuru diğer kitaplarına yönlendiriveriyor kesinlike. Ben de blogumda kitap incelemeleri,alıntılarımı ve karalamalarımı paylaşıyorum. Dilerseniz göz atabilirsiniz.
YanıtlaSilhttps://www.kafadefterim.com/
blogunuza uğrayacağım.. sevgiler..
Silher zamanki gibi harika bir inceleme, kendi bilgilerinizi de kullanarak okuduklarınızı yorumlamanız çok hoşuma gidiyor, elinizr sağlık, sevgiler:)
YanıtlaSilÇok teşekkürler... Sevgiler...
SilGerçekten çok etkileyici ve sürükleyici bir hikayesi var.
YanıtlaSilZweig'in kalem her zamanki gibi vurucu ve akıcı...
SilYazarın hayatı sıkıntılarla geçtiği için kitapları öğretici ama biraz da sıkıcı geliyor bana. Tanıtım için çok teşekkürler Emine Hanım.
YanıtlaSilİncelemeler çok kapsamlı ve güzel. Teşekkürler.
YanıtlaSilÇok teşekkürler...
SilStefan ZWEIG'in sanırım hiçbir kitabını okumadım ancak bloglarda gördükçe eksikliğini hissediyorum.
YanıtlaSilUmarım okursunuz... Bana çok şey kattığını düşündüğüm yazarlardan...
SilBlogunuzu takipteyim bu da benim blogum https://bilgininpenceresi.blogspot.com/?m=0
YanıtlaSilHemen uğruyorum ben de size.. davet için teşekkürler..
Sil